1.1

1.1K 101 29
                                        

woo🍒: yarın buluşalım mı yeosang? lütfenn

yeosang: tamam
nerede buluşalım

woo🍒: sinemaa!
hem san da gelecek

yeosang: çocuk mal mısın sen
o zaman ikiniz gitsenize
romantik falan olur
odun kafalı

woo🍒: ama senin de gelmeni istedi

yeosang: san mı?
ben ne alakaymışım sor ona

woo🍒: seninle tanışmak istiyormuş

yeosang: geçen gün tanıştık?

woo🍒: yani arkadaş falan olmak istiyormuş yeosang
bunu da anlayamıyor musun

yeosang: öf tamam gelirim
ne zaman

woo🍒: bugün
saat 14:00'da

yeosang: 2 saatim var
neyse tamam
gelirim ben
siz ikiniz beraber gidin

woo🍒: teşekkürler yeosangah
seni seviyorum mwah 💗💕💖💓💞💝💘

-

giyeceklerimi çıkarıp duş aldım. giyindim ve güzel bir koku sürdüm. henüz yarım saatim vardı. şimdi çıkarsam yetişirdim.

"anne, ben wooyoung ile buluşmaya gidiyorum. para..."

"aigoo! al şunu. sürekli böyle yapıyorsun. biraz da beraber gezelim oğluşum."

kafa salladım. uzattığı parayı alıp evden çıktım.

toplu taşımaya binmem gerekti. ve bundan nefret ediyordum. araca binip kartımı okuttum. sonra ise boş bir yer bulma umuduyla ilerledim ve gördüğüm boş yeri hemen kaptım.

sinemaya ulaşmıştım. indim.

san ve wooyoung'u bulmak için yürüdüm.

ay kusacağım. öğk. öpüştüler az önce. yüzümü buruşturup yanlarına ilerledim.

"geldin mi yeosang? hadi girelim." dedi woo.

"selam yeosang." diyerek eğildi san.

"selam san." diye karşılık verdim.

sonra "girelim." dedim. ay sanırım her wooyoung'a baktığımda bunu hatırlayacağım. çok korkunç.

içeri girip güzel bir sinema seçtik. san ve wooyoung kendilerine bir paket mısır aldılar ve bir de kola alıp iki pipet aldılar. ben gelmemeliydim. cidden gelmemeliydim. çok kötü. mısırımı ve kolamı alıp onların arkasından ilerledim.

yerimizi bulup oturduk. san ve wooyoung yan yanaydı, ben de wooyoung'un yanındaydım. şimdiden başlamışlardı, yiyişmeye.

oturup filmin bitmesini beklemekten başka çarem yoktu. filmin sonlarına doğru wooyoung'ın, san'ın omzuna yaslanıp uyuyakaldığını görmüştüm. san da ona bakıp gülümsüyordu. artık bitsin. dayanamayacağım. bu nasıl bir vıcıklık?

film bitince bir kafeye gittik. wooyoung bizi tanıştırmak istiyormuş. san egoist biriydi, wooyoung ile tanışmadan önce. sanırım şu an düzelmiş. çünkü beş ay önce benimle dalga geçiyordu. bunu unutmadım. ama o unutmuş.

bir yere oturduk ve içeceklerimizi söyledik.

"san, yeosang ile tanışın!"

"napalım wooyoung? bilgilerimizi falan mı sayalım? aynı sınıftayız zaten." dedim.

wooyoung dudak büzdü.

"tanıştığımıza tekrar memnun oldum yeosang." dedi san gülümseyip. pardon bad boy san dedi bunu.

"ben de."

bir yandan limonatamı yudumluyor bir yandan konuşuyordum.

san ve wooyoung gülüşerek bir şeyler konuşuyorlardı. ben ise telefonumu açmış bir şeylere bakıyordum.

eve döndüğümde direkt yatağıma uzanıp uyudum. eve geç gelmiştik. ne yaptığımızı sormayın. alışveriş merkezine falan gitmiştik.

-

pazartesilerden nefret ediyorum. zaten derslerimizin en yoğun olduğu gün de pazartesiydi. bari, pazartesi sendromu içinde okula gelen insanları daha fazla üzmemek için az ders koyun. yıldım.

wooyoung ilk defa yanıma oturmuştu bu ay. çünkü san okula gelmemişti. yoksa, neden yanıma otursun ki?

ders başlamıştı. dersimiz matematikti.

ders bittiğinde wooyoung telefonunu çıkardı. yanımda oturduğu için kolayca telefonda ne yaptığını görebiliyordum.

"san ile mi mesajlaşıyorsun?" cevabını biliyordum. buradan her şey okunuyor yine de sordum.

"evet. neden gelmedi ki?"

"hastadır."

"öyle deme."

"ne diyeyim?"

sustu.

"cevap verdi!"

telefona baktım. san hasta olduğunu söylemişti.

"hastaymış." dedi yüzünü asıp.

"boş ver iyileşir."

"okul çıkışı yanına gideceğim."

kafa salladım.

"açım ben. kantin?" dedim.

"gidelim."

alacaklarımızı alıp bir masaya oturduk.

"yeosaang, söylesene bana-"

"neyi?"

wooyoung sırıttı.

"seonghwa hyung ile aranızda ne var?"

şeytan gibi gülüyordu.

"bir şey yok, neden sordun?" dedim utanıp. cidden yoktu.

"hadi hadi! atma. söyle bana, en iyi arkadaşın ben değil miyim?"

"g-gerçekten yok wooyoung."

niye beni utandırıyor? en önemlisi niye ben utanıyorum?

"ah bak! seonghwa hyung ve hongjoong orada. onları çağıralım."

"saçmalama."

dedim bu wooyoung'tı, ne yapacağı belli olmazdı.

"hongjoong! buraya gelsenize."

kaşlarımı çattım.

"napıyorsun?" dedim.

hongjoong hyung ve seonghwa hyung gelmişti.

"selam."

"oturun." dedi woo.

"işimiz var uğraştırma." dedi hongjoong.

"oturabiliriz bence hongjoong." dedi gülümseyip seonghwa.

yanımıza sandalye çekip oturdular.

roses ༝ seongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin