2.9

806 87 19
                                    

seonghwa ile alışveriş merkezine gelmiştik. bir kafede oturuyorduk.

"iyisin değil mi?"

"evet! neden inanmıyorsun?" dedim.

"korkuyorum."

"neyden?"

"canının yanmasından."

gülümsedim.

"gayet iyiyim. kalkalım mı?" ikimizinde içecekleri bitmişti.

kafasını salladı. hesabı ödedikten sonra çıktık.

"oyun salonuna gidelim!" dedim heyecanla. güldü ve saçlarımı karıştırdı. bu hoşuma gitmişti!

"gidelim."

yukarı kata çıktık. kartımıza parayı yatırdıktan sonra aletleri incelemeye başladık. gözüme çarpan buz hokeyi makinesi ile seonghwa'nın koluna yapışıp onu oraya sürükledim.

"bunu oynayalım!"

"bunda gerçekten beceriksizi-"

"oynayalım!"

güldü. kartı okuttuktan sonra karşıma geçti. seonghwa gerçekten beceriksizdi. o diski yalnızca bir kere falan benim kaleme sokabilmişken benim puanım beş olmuştu. en sonunda kazandığımda gülerek konuştum.

"kazandım!"

bana masumca bakıyordu.

"öyle bakma. başka bir şeyler oynayalım."

"tamam."

koluna girdim. yanında çok az minik kalıyordum. ama çok az. bir süre daha bir şeyler oynadık. sonra yemek yemek için burger king'e gittik. yiyeceğimiz şeyleri aldıktan sonra oturduk.

"çok eğlenceliydi! bir daha yapalım bunu."

"yaparız." güldü.

"okula gitmek istemiyorum." ağlar gibi yaptım.

"ben de. gerçekten bıktım artık."

kafamı salladım.

"neyse ki seni görebileceğim!"

heyecanla kafasını salladı.

"evet!"

yiyeceğimiz şeyleri yedikten sonra kalktık. biraz daha gezindikten sonra eve gidecektik. benim evimin önüne geldiğimizde durduk.

"görüşürüz."

"görüşürüz!" dedim.

gülümsedi. ben de gülümsedim. o bana yaklaşınca ben de ona yaklaştım. birazcık parmak uçlarıma kalkıp ona bir öpücük verdim. sarıldıktan sonra geri çekildim. apartmana bakınca, annemin beni izlediğini gördüm. bu beni daha da keyiflendirmişti. seonghwa'dan ayrıldıktan sonra onu tekrar öptüm. o ise şaşkınca izliyordu.

"görüşürüz seonghwa hyung! seni seviyorum!"

annemin de duyabileceği şekilde bağırmıştım. gülerek evime çıktım.

içeri girip zile bastım. kapıyı annem açmıştı. bana bakıyordu.

"geldin mi?"

"evet."

"yemek-"

"yedim ben. gidiyorum odama."

ona bir şey demeden odama girdim. annem ve babamla barışmış (!) bile olsam bana soğul davranıyorlardı. e, onlar böyle olunca ben de böyle oluyordum. onları affetmek istemiyorum. gerçekten, kalbim kırılmıştı.

roses ༝ seongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin