Yaşlı adam derin bir nefes alarak anlatmaya başladı. Ben ise pür dikkat adamı dinliyordum.
"Annen senin yaşındayken okulumuza acemi bir safkan olarak geldi. Annede tıpkı senin gibi sarı saçlı, mavi gözlü genç kızdı. Ve inanır mısın tıpkı annenin gençliği gibisin. Neyse annen çok acemi idi. Bu acemiliği ile wamkanlara saldırdı. Bu arada bilmiyorsan wamkanlar bu diyarda kalan tek vampir topluluğu. Devam ediyorum; annen ağır yaralı olarak ormandan okula geri döndü. Hala ormana neden gittiğini bilmiyoruz. Sonra annene pansuman yaptık yaraları çok derindi. Böyle birşey yaptığı için anneni, Dünya'ya sürgüne gönderdik. Biliyorduk kimsesi yoktu ama biz sırf ceza olsun diye gönderdik. Dünya'da güçlerini kullanması yasaktı. Annen bir insanla tanıştı, babanla...
Annen ve baban evlendi ve sana hamile kaldı. Biz haberi duyunca hemen Dünya'ya yani annenin yanına gittik. Annen kararlıydı, babanı çok seviyordu onun için ölmeyi bile göze almıştı. Ama biz yapamadık bunun yasak olduğunu bile bile seni doğurmasına izin verdik. Doğduğun zaman hemen sana büyü yaptık. 18 yaşına kadar güçlerin ortaya çıkmayacaktı. İçinde kalacaktı. Ve sen şuan 20 yaşındasın kendinde bir gariplik hissediyor musun?" dedi.
Ben hala olanların şokundayken "Birşeyler hissetmem mi gerek?" dedim tek kaşımı kaldırarak
"Evet gerek. Güçlerin yavaş yavaş ortaya çıkacak." dedi. "Peki canım yanacak mı?" diye sordum endişeyle. Adam gülerek "Hayır, yanmayacak." dedi. Niye gülüyon be adam. Korkuyorum işte. Çıkıcak falan diyor? Tövbe ya!
"O zaman sen odana git yerleş, yarın derslerin başlayacak." dedi. Bende kafamı salladım.
"Şey ben nerede kalacağım?" diye sordum.
"Az önce konuştuğun kız ile aynı odada kalacaksın. Yani oda arkadaşın." dediğinde kafa salladım.
İyide koca okulda kızı nasıl bulacaktım? Odadan dışarı çıktığımızda karşımızda o kız duruyordu. Şaşkınlıkla baktım ona, burda mı beklemişti? "Jessica oda arkadışın al ve götür, sonra okulu gezdir." dedi yaşlı adam. Jessica hafif başını salladı. Sanki istemiyor?
Yaşlı adam yanımızdan uzaklaşınca Jessica ile başbaşa kalmıştık. Jessica bana gülümseyerek "İyi bir başlangıç yapmadık diy mi? Ben Jessica." dedi elini uzatıp. Onun sabah yaptığı gibi elini havada bırakmayacaktım. Nazikçe elini sıktım. "Marry..." dedim gülümseyerek.
"Onu zaten biliyorum." dedi kıkırdayarak. "Hadi gel sana odamızı göstereyim" dedi. Bende "Olur" diye cevapladım.
Odaların yanına geldiğimizde, bir odanın önüne geldik. Eliyle kapıyı açıp "İşte yeni evin burası" dedi heyecanlı şekilde. Valizimle birlikte odaya girdim. Fazla büyük değildi. İki yatak yan yana duruyordu. Aralarında iki tane komidin vardı. Yatak uçlarında çalışma masaları. Bemim yatağımın sonunda ise kapı vardı. Sanırım banyo idi. Benim yatağım olduğunu nereden anladım. Çünkü yatak, yatak değil, darma dağın! Kız hiç böyle bırakılır mı yatak?
"Sanrım dağınıksın" dedim sırıtarak. "Yani dağınıktım ama artık dağınık olmayacağım. Çünkü melez bir misafirim var." dedi. Yüzüm düşerek "Üzgünüm ama misafir değilim, sonsuza kadar bana katlanman gerek." dedim acıyla gülümserken. Çünkü hiç ama hiç dönesim yok o eve.
"Anlıyorum. O zaman melez bir oda arkadaşım var diye düzeltiyorum" dedi gülümseyerek, bende ona gülümsedim.
Eşyalarımı yerleştirdikten sonra yatağımın üstüne oturdum ve Jessica'ya döndüm.
"Sor hadi!" dedim sıkılmış şekilde. Çünkü ben yerleşene kadar gözlerini beden alamamıştı. Sürekli ağzını aralıyor, sonra çekinip geri kapatıyordu. "Şey, senin yeteneğin ne?" diye sordu çekinerek
"Ben de bilmiyorum ki..." dedim omuz silkerek
"Ben melezlerin birden çok yeteneğe sahip olduklarını duymuştum. " dedi. Hadi be!
"Yani? Senin kaç tane yeteneğin var ki?" diye sordum.
"Benim bir tane var. Safkanların ya bir ya da iki tane yeteneği olabilir. Ama-"
"Ama?" dedim sözünü keserek.
"Bizim okulda Marcus diye bir çocuk var. O bir safkan ama dört yeteneğe sahip."
"O nasıl oluyor?"
"Bilmiyoruz. Üzerinde çalışmalar yapıldı ama hala bulunamadı." dedi
"Peki yetenekleri ne?" diye sordum merakla.
"Akıl okuma, başkasının aklından konuşma, iyileştirme ve telapati yöntemi."
"Telapati?" diye sordum.
"Yani cansız varlıklarla bir türlü bağ kurabiliyor. Bu yeteneği onu gerçekten kusursuz kılıyor. Çünkü en nadir yeteneği bu. Okulda kimsede bu yetek yok! Ama, belki sende olabilir?"
"Bilmem..."
"Düşünsene okulda sadece sizde var o yetenek. Sizi birlikte göreve bile gönderebilirler." dedi sevinçle.
"Görev derken?"
"Okulda senelik ödev olarak öğrencilere görev veriliyor. Eğer görevleri tamamlarlarsa sınıftan geçiyorlar. Marcus hep yalnız ödev alırdı. Çünkü dediğim gibi kimsede onda olan yetenek yok." dedi
"Peki senin yeteneğin ne?" diye sordum.
"Ben mi? Ben zihnimle eşyaları hareket ettirebiliyorum. Yani klasik bir yetenek. Bu okulda sadece bende ve Ryan'da var." dedi omuz silkerek
"Klasik mi? Ne güzel işte sıradan bir yeteneğin yok. Çok havalı. Peki kontrol edebiliyor musun?" diye sordum.
"Yani, pek sayılmaz, duygulandığım zaman kontrol benden çıkıyor." dedi gülümseyerek.
"Seninle sohbet etmek çok güzeldi, teşekkür ederim." dedim içten gülümseyerek
"Rica ederim, her zaman. Hadi sen dinlen zaten akşam olmuştur." dedi
"İyi geceler" deyip yatağıma uzandım.
"İyi geceler, tek melez..." dedi
Bana böyle seslenmesi garipti. Ama haklıydı...
Ben tek melezdim...
Yorum ve Oy...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
❃Tek Melez
Fantasy-TAMAMLANDI- !+18 kısımlar vardır. Rahatsız olanlar okumsın! !Fazla küfür kullanılmıştır! #fantastik Farklı bir diyarda sadece tek özel bir melez... Ondan intikam almak isteyen daha sonra tek meleze deliler gibi aşık olan özel bir safkan... Annesi...