Sabah kapının hayvan gibi çalınmasıyla uyandım. Marcus ise uyanmaya yakın sesler çıkarıyordu. Yataktan zar zor kalkıp kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda karşımda Brandon vardı. Beni süzdükten sonra "Anlaşılan birileri daha yeni uyandı." dedi
"Ne var Brandon?" dedim uykulu sesimle.
"Herkes sizi bekliyor. Acele edin!" dedi ve gitti.
Kapıyı kapatacakken yuvarlak alanın biraz ilerisinde bana bakan esmer Brush'u gördüm. Beni süzüyordu.
Ona göz devirip kapıyı hızlıca kapattım. Ne istiyordu bu benden?
Yatakta suratı kapalı Marcus'un yanına ilerledim. Yorganla suratını kapatmış. Uyumak istediğini söylüyordu. Esneyerek yatağa çıktım ve üstüne oturdum. Herhangibi bir tepki vermeyince yorganı suratından çektim.
"Marcus kalk hadi!" dedim yorgun sesimle.
"Hayır. Çok uykum var!" dedi
"Ama bizi bekliyorlarmış. Lütfen."
"Ama çok yorgunum..." dedi sesini incelterek
"Şu toplantı bitsin söz birlikte uyuyacağız." dedim
"Of! Tamam." dedi
Gözlerini açıp bana baktı. Bana bakmaya devam ederken "Kalksana hadi neyi bekliyorsun?" diye sordum.
"Marry, üzerimden kalkarsan kalkacağım." dedi
"Ha, pardon!" dedim ve kendimi yatağın yan tarafına attım.
Marcus yataktan kalkarak banyoya ilerledi. Bende kalkıp üstümü değiştirdim. Siyah parlak tayt ve üzerine siyah uzun sweat giymiştim.
Marcus banyodan çıktı. Dolaba geçip eline siya kot pantolon üzerine ise siyah sweat almıştı. Ne kadar uyumlu bir çiftiz.
Aynanın karşısına geçtim. Saçımı tarayıp, tepemde dağnık bir topuz yaptım. İnce siyah aylaynırımı sürüp aynanın başından kalktım.
Bakışlarımı Marcus'a çevirdiğimde saçına şekiller vermeye çalışıyordu. Ama her seferinde bozuyordu. Yanına ilerleyip, saçını geriye atıp dağıttım. "Böyle daha güzel..." dedim ve gülümsedim. Yaklaşıp dudağına küçük bir öpücük kondurdum. "Hadi gidelim artık." dedim
Telefonlarımızı alıp kulübeden çıktık. Toplantının olduğu tarafa doğru ilerledik el ele. Büyük bir kulübeye girdiğimizde bütün gözler bizi bulmuştu.
"Hoş geldiniz çocuklar. Şöyle oturun." dedi ve eliyle karşısında ki boş iki yeri gösterdi. Uzun masanın ilk başında oturuyorduk. Masının başında Zayn hoca, sonunda ise yaşlı Wısley amca oturuyordu.
Boş iki masaya ilerlerken boş olan sandalyenin yanında esmer Brush'un oturduğunu gördüm. Onun yanında oturmamak için diğer boş olan sandalyeye oturdum, hemen yanıma Marcus oturdu. Marcus Brush'a kötü kötü bakıyordu.
Kafamı kaldırmamla karşımda bana bakan Sofia'yı görmem bir oldu. Bende tek kaşımı kaldırarak ona bakmaya devam ettim. Umarım gözlerimde ki nefreti görebiliyordur...
Marcus masanın altından elini elime koydu ve tuttu. "Kıza öldürecekmiş gibi bakmayı kesmen gerekiyor." dedi aklımdan kıkırdayarak. Bende sırıttım. Ama hala Sofia'ya bakıyordum. Sofia bana anlamayan bakışlarını atıyordu. Hala ona bakarken ve Marcus'un aklından "Şuan onun üstünde neler hayal ediyorum bir bilsen..." dedim.
"Düşündüğü şeyi bende yanımda oturana uygulamak isterim şahsen." dedi
Yine sırıttım. Şuan hala Sofia ile bakışıyorum. O salak bana hala anlamayan bakışlarını atıyor.
Marcus ile konuşmayı bitirip. Bütün dikkatimi Sofia'ya verdim. Şimdi ayar çekme vakti.
Kollarımı masanın üzerine koydum. Şuan bizimkilerin ne konuştuğu umrumda bile değil. Kafamı biraz daha yaklaştırdım. Sofia bana değişik bakmaya başladı.
Daha sonra onun aklından konuşmaya başladım "Selam! Ben Marry. Beni tanıyorsundur. Ki tanımalısın sanırım ortak olacağız bu savaşta. Neyse konumuza dönelim. Marcus benim!" dedim. Son iki kelimeyi olabileceği şekilde sert söylemeye çalıştım. "S-sen?" dedi Sofia sesli bir şekilde. Masada ki bütün gözler ona çevrildi. Bende ayağa kalktım. "Umarım beni anlamışsındır." dedim ve Marcus'u elinden tutup ayağa kaldırdım. Kulübenin çıkışına doğru sürükledim. "Marry neler oluyor?" diye sordu.
Kulübeden çıkıp kendi kulübemize döndük. Kapıyı kapatıp hemen Marcus'a döndüm. Bana anlamayan bakışlarını atarken dudaklarına yapıştım.
-MARCUS-
Anlamadığım şekilde Marry hemen dudaklarıma yapıştı. İlk başta karşılık vermesemde daha sonra onun bu tutkulu öpücüğüne daha fazla dayanamayıp karşılık verdim. Elleri sweatime gitti ve bir çırpıda çıkardı. Onun bu gücüne hayrandım. Bende kendime yenik düşüp Marry'nin sweatini çıkardım. Belinden tutup kendime çektim ve öpücüğümüzü derinleştirdim.
Yatağa ilerleyip üzerine çıktım. Ondan zar zor ayrlıp "Marry beni böyle başından atmaya çalışıyorsan yanılıyorsun. Çünkü biter bitmez hemen sana ne olup bittiğini soracağım." dedim. Marry kafasını sallayıp doğrulmaya çalıştığında izin verdim.
Sırtımı yatağın başına dayadım ve Marry'i kucağıma aldım. "Anlatacak mısın?" diye sordum.
"Şey ben birazcık kıskanmış olabilirim ve birazcık onu uyarmış olabilirim." dedi tatlı görünmeye çalışarak
"Ah Marry! Beni deli edeceksin!" dedim.
Kızı akıldan tehtit etmek nedir ya!
"Hadi uyuyalım!" dedim ve onu kendime çektim. Üstüme yatırarak uyumaya başladım. Kafasına küçük bir öpücük kondurarak "Seni seviyorum kıskanç melezim..." dedim
"Bende seni seviyorum..." dedi. Gülümseyip uyumaya başladık.
Yorum ve Oy...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
❃Tek Melez
Fantasy-TAMAMLANDI- !+18 kısımlar vardır. Rahatsız olanlar okumsın! !Fazla küfür kullanılmıştır! #fantastik Farklı bir diyarda sadece tek özel bir melez... Ondan intikam almak isteyen daha sonra tek meleze deliler gibi aşık olan özel bir safkan... Annesi...