Gözlerimi açtım. Karanlığa belki de sonsuzlağa. Bilmiyorum neler yaşayacağım? Üzerimde ki yük çok fazla. Bazen taşıyacamayacağıma inanıp, o yükün altında eziliyorum, boğuluyorum. Gözlerimi açtım...
Hava çok karanlık, üşüyorum. Kolumda ki tüylerin titremesini hissediyorum. Kalbim bu soğukla yıkılıyor. Gözlerim sebepsizce kararıyor. Başım dönüyor.
Vücudumu hissetmemle yattığımı anladım. Doğrulduğumda sırtımda ki keskin ağrı ile acıyla inledim.
Sırtım yanıyordu. Acıyı hiçe sayarak ayağa kalkıp etrafa bakmaya çalıştım.
Ormanlık alandaydım. Etrafımda uzun, geniş yapraklı ağaçlar vardı. Yukarıda ki uçuşan kuşların sesi beni oldukça huzursuz ediyordu.
Gözlerimi üstümde gezdirdim. Üzerimde siyah kazak ve siyah tayt vardı. Ayağım da ise sadece beyaz çorap.
Adım atarak nerede olduğumu kesinleştirmek istiyordum. Daha doğrusu bu bilmediğim yere nasıl gelmiştim?
Ben en son Marcus'un yanındaydım... Nasıl olur?!
İçimde ki korku kendini belli etmye başlamıştı. Kalbim çok hızlı atıyordu. Ayaklarım titriyordu. Varlığını yeni anladığım sesimle "Marcus?" dedim.
Sesim o kadar çaresiz, o kadar titrek çıkmıştı ki ben bile kendi sesim olup olmadığını sorgulamıştım.
Arkamdan gelen sesle hızla arkamı döndüm. Aklımda ki ses "Kaç! Marry kaç!" diyordu. B-bu Marcus'tu. Ama nasıl?!
Aklımdaki sesin Marcus olduğunu kesinleştirip koşmaya başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum.
Ayaklarıma batan taşlar çok acıtıyordu. Bian durmayı düşünsemde arkamda ki sesler buna engel oldu. Birileri beni takip ediyordu! Lanat olsun! En kötüsü bu sesler gittikçe yaklaşıyordu...
Kafamda hissettiğim acıyla olduğum gibi yere düştüm.
...
Gözlerimi açtığımda başımda Marcus, Jessica, Brandon, Jack ve Zayn Hoca vardı. Beni görünce Jessica ağlayarak yanıma gelmeye başladı.
"Uyandın inanamıyorum! Uyandı!" dedi ağlayarak.
Jessica'nın sesini duyan Marcus ve diğerleri başını bana çevirdi. Ama ben sadece Marcus'a bakıyordum.
Bana kafasını hızlıca çevirdiğinde o mavi gözlerinin ağlamaktan kızarmış olduğunu görmek yerine binkez yerin dibine girmek isterdim. O benim için ağlamıştı.
Bana bakarken gözünden bir damla yaş düştü. Ona sarılmak için doğrulduğumda, sırtımda ki acı ile inledim.
Marcus hemen yanıma geldi ve beni yattığım yatakta oturur pozisyona getirdi. Omuzlarımdan tutup bana bakıp vücudumu süzdü. "Uyandın, inanamıyorum! İyi misin? Bir yerin acıyor mu?" diye sordu.
"İyiyim..." dedim ağlamaklı sesimle. Onu görünce ister istemez duygulanmıştım. Daha sonra gözlerimi etrafımda gezdirerek "Noldu bana?" diye sordum. Zayn hoca Marcus'a bakarak "Marcus, biz çıkalım sen anlat ona herşeyi." dedi ve Marcus hariç herkes odadan çıktı.
Marcus yatağımın kenarına geldi ve dizlerinin üstüne çöktü. Elimi avuçlarınn içine alarak "Sana birşey oldu diye çok korktum..." dedi ve sol gözünden bir damla yaş düştü.
"Şşşşt sakin ol! Ben iyiyim..." dedim ve elimle göz yaşını sildim.
"Çok korktum..." dedi tekrar. Her sözünde göz yaşları yavaş yavaş süzülüyordu.
"Marcus, lütfen korkma. B-ben iyiyim." dedim.
Elinden tutarak onu yanıma çektim. Yanıma oturunca kollarımı ona sardım. "Seni çok özledim..." dedim
"Bende seni çok özledim aşkım..."
"Ben iyileşince dışarı çıkıp birşeyler yapalım mı?" diye sordum. "Sen iste yeter birtanem." dedi o da.
"Şimdi sakinsen bana ne olduğunu anlatır mısın?" dedim
"Anlatayım..." dedi ve derin bir nefes alarak başladı söze "Biz o akşam birlikte uyumuştuk. Ben sabah kalktığımda ise seni bulamamıştım. Okulun heryerine baktık ama sen yoktun. Çok korktum. Belki ben seni bırakacaktım ama senin beni bırakmandan çok korktum Marry..." dedi
Yanından kalkarak kucağına oturdum. Sırtımda hala çok büyük bir acı vardı. Belli etmemeye çalışıyordum.
Yüzünü avuçlarımın içine aldım. Baş parmaklarımın ile elmacık kemiklerini okşadım.
Yaklaşıp burunlarımızı değdirdim. Dudağına fısıldayarak "Senden asla ama asla ayrılmayacağım!" dedim ve kucağının tam ortasına oturdum. Kendimi ona bastırmamla ağzıdan fazla yüksek olmayacak bir inilti çıktı. Bu duruma sadece sırıttım. Ellerini yanağında ki ellerime koyarak "M-marry s-sen ne yapıyorsun?" diye sormaya çalıştı.
Gözlerine büyük bir arzuyla bakarken o sadece şaşkınlıkla bakıyordu. Gözlerim o dolgun dudaklarına kaydı.
Hiç düşünmeden yapıştım. İlk başta şaşırıp karşılık vermesede sonra verdi.
Ben ise ona sürtünüyordum. Bu çok güzel bir hismiş. Marcus da sadece birkaç kere ağzımda inledi. Onun bu halleri beni de tahrik ediyordu.
Marcus yanağımda ki ellerini kalçama indirdi. Beni kendisine daha çok bastırıyordu. Onu sertleşmiş erkekliğini tam hissedince ben inledim.
Belimden destek alarak beni yana yatırdı ve üzerime çıktı. Üzerimdeyken öpmeye başladı. Tabi kendisini bana sürtmeyi ihmal etmiyordu. Benden hızla ayrılarak "M-marry sen ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu nefes nefese.
"Senden birşey isteyeceğim..." dedim yanakarını okşayarak. "İste..." dedi arzuyla.
Burada, hemen şimdi, senin olmak istiyorum..." dedim gözlerinin içine bakarak. Bana şaşkınlıkla baktı.
"Sen emin misin?" diye sordu.
"Hiç olmadığım kadar..." dedim.
"Peki..." dedi ve dudaklarıma yapıştı. Biliyordum o da çok istiyordu. Ben de istiyordum ama aklımda bazı şüpheler vardı. Ama bugünden sonra o bütün inancımla güveniyorum. İleride ayrılırsak ben beden olarak sonsuza kadar onun olmak istiyorum...
Yorum ve Oy...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
❃Tek Melez
Fantasy-TAMAMLANDI- !+18 kısımlar vardır. Rahatsız olanlar okumsın! !Fazla küfür kullanılmıştır! #fantastik Farklı bir diyarda sadece tek özel bir melez... Ondan intikam almak isteyen daha sonra tek meleze deliler gibi aşık olan özel bir safkan... Annesi...