Bölüm 6

2.3K 110 20
                                    

Hadi hayırlı uğurlı olsun element gücüm! Element ne ya?! Kafayı yiyeceğim yemin ederim...

Şuan kolumda serumla revirde oturuyotum. Hemşire bütün gün ayakya olduğum için yorgun düştüğümü söyledi. Sonra da şu sudan serumu taktılar. Bana su verecekseniz iğneye falan gerek yok getirin damacana içerim ben istediğiniz kadar.

Jessica öğlen birşey yemediğimi söyleyince serum işi netleşti. Bana yemek için birşeyler getirmeye gitmişti. Bende tek başıma ayaklarımı sallandırarak hasta koltuğuna oturuyorum. Ama aklımdaki tek şey o gözler...

Ayaklarımı durdurarak yerle bakışmaya başladım. Acaba kimdi? Ya gözleri, gerçek miydi? Lenste olabilir, bazıları takıyor. Ama bakışaları lens olamayacak kadar gerçekti. Peki neden bu kadar çok etkilenmiştim? O maviler...

"Hala aklını okuyamıyorum!" gelen sert sesle bakışlarımı revirin girişine çevirdim. O b-burdaydı. Gözlerine vurulduğum çocuk... Kalbim? Neden bu kadar hızlı?

"A-anlamadım?" dedim. Neden bahsediyordu? Akıl okumak falan, kahin misin sen? Bir dakika akıl okumak, element gücünü keşfettiğimde ki, kafamın içine ki ses!

"Anlamayacak birşey yok! Sadece neden aklını okuyamıyorum?" dedi sert sesiyle.

Gözlerimi devirerek "O zaman güçlerini biraz daha geliştirmen gerek." dedim alayla.

"Hayır! Benim gücüm yeterince gelişti! Sende birşey var..." dedi sonlara doğru sesini alçatarak

Bende sessiz bir şekilde "Yavaş yürü be!" dedim. "Anlamadım?!" dedi sesini tekrar yükselterek.

"B-birşey demedim..." dedim korkarak. Korktum çünkü gelmiş karşımda başrıyor! Hastayım ulan ben!

"Element gücün nereden geliyor?" diye sordu daha sakinleşmiş sesiyle. Ona söylemeliyim sanırım. Zaten herkes biliyor. "Bilmiyorsun sanırım?" dedim imali bir şekilde. "Bilmiyorum çünkü aklını okuyamıyorum!" dedi yine hayvan gibi bağırarak. O bağrınca yeriden sıçradım bana böyle bağırması gerekmiyordu. "Bana bağırma aptal! Kendimi iyi hissetmiyorum zaten!" dedim bende tıslayarak ama bağırmadım. "Neden? Neden kötü hissediyorsun?!" dedi. Bu salak neden sürekli bağırıyor.

Sesine daha fazla dayanmak istemediğim için serumu kolumdan çıkardım. Hızlı çıkardığım için canım yanmıştı. Serum iğnesini çıkardığım yer kanıyordu, çok fazla...

Kanı durdurmak için masanın üstünden bir tane pamuk aldım ve iğnenin deldiği yere bastırdım. Bu kadar acıyacağını bilseydim çıkarmızdım, o salağın sesini çekerdim. Ama ezilmek yok kızım! Kendimi toparlayarak kapıya yöneldim, tam kapıdan çıkacakken elimle pamuğu tuttuğum kolumu birisi tuttu. Kimin tuttuğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda o mavi gözlerle karşılaştım. Yan yana duruyorduk ve çok yakındık...

"Nereye gittiğini sanıyorsun?" dedi sakin ses tonuyla fısıldar gibi. Ben de aynı ses tonuyla "Sanmıyorum, gidiyorum ve sen de beni bırakıyorsun!" dedim kolumu ondan kurtarmaya çalışarak

ama kurtaramadım beni iki kolumdan tutarak önüne aldı. Diğer eliyle iğneli kolumu tutunca hafif inledim. "Aptal, serumu öyle çıkartırken ne düşünüyordun?" dedi azarlar ses tonuyla.

"Senin sesinden uzak heryere gitmeyi düşünüyordum." dedim.

İğneli kolumu kendine doğru çekti. Kolumu yan çevirip pamuğu elimden aldı, kanayan iğne deliğine bakıyordu. Bende baktığımda hala kanıyordu. Elimden aldığı pamukla kanayan yeri yavaş yavaş silmeye başladı. Bende aklımdan 'ne yapmaya çalışıyor?' diye soruyordum.

Parmaklarını deliğin üstüne bastırdı ve gözünü kapattı. Ben hala aynı şeyi düşünürken yaramın acısı yavaş yavaş gidiyordu. Parmaklarını kolumu okşayarak çekti. Bu şekilde huylanmıştım. Koluma baktığımda iğne deliği kaybolmuştu. İyileştirme gücü? ... Marcus?!

Hani şu dört yeteneği olan, cool takılan çocuk. Yetenekeleri neydi ki? İyileştirme, telapeti, akıl okuma ve akıldan konuşma. Tabi ya akıldan konuşma! Başta anlamalıydım Marcus olduğunu!

"Şuan çok sinirliyim..." dedi yüzüme fısıldayarak. Yüzüme? Oha! Şuan ki yakınlığımız sanki daha yeni fark ediyormuşum gibi kalbim hızlanmaya başladı. Bu yakınlık neden? Bizi bir göre 'kesin sevgililer' gibi şeyler söylerler, ama ondan uzaklaşmaya niyetim yok! Onda beni çeken birşey var!

"Neden?" diye sordum bende aynı şekilde yüzüne fısıldayarak. Şuan ki anlamsız bakışmamız...

"Aklını okuyamıyorum, benim hakkımda ne düşündüğünü bilmiyorum ve bu beni deli ediyor..." dedi iç çekerek. Harbiden ya bu niye benim aklımı okuyamıyor?

"Adın ne?" diye sordu. Ve inanırmısınız biz hala çok yakınız! Derin bir nefes alarak "Marry..." dedim.

Gözlerini kocaman açarak hemen geri çekildi ve aramıza mesafe koydu. Ben ise kaşlarımı çatarak ona bakıyordum. Dehşet dolu bakışlarını bana atarak "Tek melez..." dedi.


Yorum ve Oy...

❃Tek MelezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin