Bölüm 19

1.3K 59 1
                                    

-MARRY-

Arabadan ağlayarak çıktım. Okula doğru koşmaya başladım. Brandon beni görünce 'noldu' diye sordu. Ama onun sorularını cevaplayamayacak kadar kötüydüm. Okula girerek hızlıca merdivenlerden çıktım. Hızlıca odaya girdim. Kapıyı kapatıp yatağıma yüz üstü yattım. Ve ağlamaya başladım.

Jessica yanıma gelerek "Marry? Tanrım noldu?! İyi misin? Neden ağlıyorsun?" diye sordu. Sümüklü suratımı yastıktan kaldırarak Jessica'ya baktım. Hıçkırıklarımın arasından "Marcus ile kavga ettik." dedim

"Ah Marry, barışırsınız güzelim. Sence de biraz fazla abartmıyor musun?" diye sordu.

"Evet haklsın galiba..." dedim. Sonra Jessica'nın üzerini süzdüm. Üzerinde gece elbisesi vardı. "Hey nereye gidiyorsun?" diye sordum göz yaşlarımı silerek.

"Şey, Brandon beni dışarı çıkarmak istedi. Ama gitmeyeceğim. Seni böyle bırakamam." dedi. Canım arkadaşım ya!

"Hayır, hayır siz gidin. Ben iyiyim. Gerçekten!" dedim.

"Ama-"

"Jessica lütfen..." dedim

"Peki." dedi.

Jessica'nın hazırlanmasına yardım ettim. Çok güzel olmuştu. Brandon çok şanslıydı. Hazırlandıktan kısa bir süre sonra Brandon ve Marcus gelmişti. Onun gelmesine her ne kadar şaşırsamda belli etmedim. Kapıdan Jessica ile vedalaşırken kulağıma 'sakın üzülme' diye fısıldamıştı. Ona gülümseyerek karşılık vermiştim.

Brandon ve Jessica gittikten sonra Marcus ile kapıda baş başa kalmıştık. Ona dönerek "Neden geldin?" diye sordum. "Beni dinlemen için geldim." diyerek karşılık verdi.

"Peki içeri geç." dedim. Odaya girince kapıyı kapattım. Ben kapının önünde, Marcus ise salonun ortasında duruyordu. Aramızda mesafe vardı.

"Marry?" dedi

"Efendim?" dedim

"Şey, ben özür dilerim." dedi

"Bende özür dilerim." dedim

"Sen haklıydın. Sana öyle şeyler dememem gerekiyordu." dedi

"Sen de haklıydın. Fazla abartmamam gerekiyordu." dedim

Bana gülümseyerek sarıldı. Bende ona sarıldım. Sonra cebinde birşey hissettim. Ondan ayrılarak "Cebinde ne var?" diye sordum.

"Senin için..." dedi. Bana birşey mi almıştı? Yerim seni ya!

Gülümseyerek "Ne aldın?" diye sordum.

"Bir şartla veririm. " dedi

"Şartın ne?" dedim

"Arabada yarım bıraktığımız işi tamamlarsak?" dedi. Fırsatçı ya!

"Düşünmem lazım..." dedim

"Bence hiç düşünme, çünkü hediyem seni kandıracak!" dedi emin bir şekilde.

"Bak sen? Göster bakıyım?" dedim

"Peki..." diyerek cebinden bir... PEKOÇOK çıkardı. Gözlerimi açıp gülümserken "Aman Tanrım gelmiş!" dedim ve elinden pekoçokumu aldım. Pekoçokuma mutlulukla bakarken "İnanmıyorum gelmiş!" dedim

"Sen neyden bahsediyorsun?" diye sordu Marcus. Ona açıklama gereği duyarak "Bugün depresyona girecektim. Kantine gittiğimde bundan kalmadığını söylediler. Ben çok üzülmüştüm. Ama gelmiş!" dedim

"İnanmıyorum en sevdiğin çikolata mı?" diye sordu

"Sevmek mi? Çok az gelir. Ben bu çikolataya bayılıyorum." dedim

"Beğendiğine sevindim." dedi. Bakışlarımı pekoçokumdan ayırarak Marcus'a çevirdim. Kollarımı boynuna doladım. "Teşekkür ederim" dedim.

"Rica ederim..." dedi

Kafamı omzundan kaldırınca burun buruna geldik. Dudaklarıma doğru yaklaşınca ağzımı aralayarak karşılık verdim.

Uzun bir öpüşmenin ardından yatağa doğru ilerledik. Beni yatağa yatırarak üzerime çıktı. Üzerimi soydu. Daha sonra kendisi de soyundu.

Başlamadan önce çekmecede ki koruycu haplardan aldım. Sonra Marcus'a da verdim. Biraz daha konuştuktan sonra birlikte olmuştuk...


Yorum ve Oy...

❃Tek MelezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin