Neden vahşileşmişti bu insanoğlu? Ne olmuştu da vahşileşmişti? Kim canını yakmıştı? Kesinlikle canı yanmış olmalıydı. Yoksa böyle bir pervasızlıkla başkasının canını yakmasının başka bir açıklaması olamazdı.
Ne oldu sana insanoğlu? Neyin var? Kim ne yaptı sana? Kim kanattı yaralarını? Kim üzdü? Kim ağlattı?
Ne oldu? Bir açıklama yap! Bu dünyayı felakete sürüklemen için bir açıklama yap! Yap ki rahatlasın yüreğim. Yap ki, bu kadar bencil olmadığını anlasın ruhum. Yap ki, zihnimi bulandıran neden sorusuna cevap bulsun mantığım.Belimden aşağısını hissetmiyordum. Saatler olmuştu belki de biliyorum. Ne kadar olduğunu bilmediğim bir zaman dilimi içinde kurumuş ve de yer yer tazesi eklenmiş kan gölümün içinde yatıyordum. Yüzümü yerin soğuk mermerine yaslayıp gözlerim açık bir şekilde karanlığı seyrediyordum.
Şimdi mi ölecektim yani? Ölüp şimdi mi dönecektim zamanıma? Bu kadar mıydı? Bu acı son ile bitmiş miydi her şey?
Ritmik bir şekilde titreyen bedenimi durduramazken büyük kapı çok az açıldı. Hafif bir loş ışık bana doğru yaklaşırken sessiz adımları başımda son buldu.
Başımı kaldırıp ona bakacak halim yoktu. Ama görüyordum. Yüzünü bordo bir şalla kapatmış, eski bir cüppe gitmişti, ne yapacağını bilir bir şekilde hızla ayak kısmıma geçti. Cüppesinden çıkardığı kaseyi yere koyarak çarşafımı yukarı doğru sıyırdı. Her iki baldırıma aynı ilaçtan sürerken yandığını hissediyordum. Acı ile inlemeye başladığımda durdu.
"Şşşt! Bunu yapmam lazım. Yaşaman için bu gerekli."
Gözlerim sonun kadar açıldığında bu sesi tanımıştım. Başımı kaldırıp ona bakmak için yerden destek aldığımda beni durdurdu.
"Hareket etme. Kim olduğumu biliyorsan sessiz kal. Her ikimizin de hayatta kalması için bunu yapmak zorundayız. Bilmiyormuş gibi yapmalısın."Konuşurken bir yandan elindeki ilacı sürmeye devam ediyordu. Acısa da inlemiyor sadece bacaklarımı istemsizce hareket ettiriyordum.
"Dikkatli olmalısın. Seni ve yanındakini öldürmek istiyorlar. Şüpheleniyorlar sizden.""Bizden neden şüpheleniyorlar?"
"Çünkü lahit açıldı ve içi boştu."
"Hım?"
"Lanetlendiklerini düşünüyorlar. Mumyaladıkları kardeşim..."
Eli durdu ve ilacı sürmedi.
"Geri dönmüş olabilir."
Yutkunarak derin bir nefes aldım. Akhe'den bahsettiğini anlamıştım. O da biliyordu demek ki. Akhe'yi tanımış mıydı yani?
"Ona benden bahsetme lütfen. Yani bildirimden. Benden nefret ediyor biliyorum. Öyle de kalsın. Eğer gerçekleri öğrenirse onu sağ bırakmazlar."
Ayağa kalkıp kaseyi yeniden cüppesine sakladığında uzaklaştığını gördüm. Kapıya doğru birkaç adımı kalmıştı ki birden seslendim.
"Sen kötü biri değilsin!"
Durdu. Cümlem onda da bendeki etkiyi bırakmış olacak ki bir süre öylece durdu. Düşündü belki de. Ama bir şey demedi. Kapıya yeniden yürüyüp sağı solu kontrol ederek hızlıca çıkıp gitti.
⌛️
Firavun'un sürdüğü karışım acımı biraz olsun dindirse de yine de sızlıyordu. Kendi kanında boğulmak bu olsa gerekti. Kurumuş kanımın üstünde yatmaya devam ederken kalkmaya hiç halim yoktu. Kendimi öylesine halsiz hissediyordum ki ağlayamıyordum bile. Taş zemin, mermer duvarlar ve soğuğu andıran ne varsa hepsi bu odadaydı. Üşüyordum. İstemsizce titriyordum da. Ama hala hayattaydım. Böylesine vahim bir durumda hala hayatta kalıyor olmak bir insan için belki de en acınası durumlardan biriydi. Yattığım yerde öylece dururken sesler gelmeye başladı. Gözlerimi kapatarak sessizce dinlemeye başladım.
"Lahiti her gün kontrol ediyordun madem nasıl bir anda boşalıverdi? Nereye gitti bu mumya?"
"Bi-bilmiyorum e-efendim."
Sert bir ses duyulduğunda acı ile inledi biri. Birkaç kere daha aynı ses duyulduğunda inlemeler yükseldi ve sanırım o kişi her kimse ruhunu teslim etti. Korku ile dinlemeye devam ettim.
"Kız öldü mü?"
Benden bahsediyorlardı sanırım.
"Öleceğini sanmıyorum efendim. Sadece baygındır."
"Ölmesin, dikkat edin. Ona daha çok işimiz düşecek."
"Peki efendim."
"Eğer bu pislik o kokuşmuş mumyaya yeterince sahip çıkabilseydi şimdi bunlar başımıza gelmemiş olacaktı. O mumyanın laneti üzerimizde emin olun. Ve tahta çıkmak için de elinden geleni yapacaktır. Şimdiki Firavun'un bundan haberi olmasın isterdim ama ne yazık ki oldu. Ne yaparsak yapalım sonuçta ikisi kardeş. Gözün Firavun'un da üstünde olsun. Eğer yanlış bir şeyler düşünmeye başlarsa temkinli olmaya başlamamız gerekecek."
Korku ile dinlediğim tüm her şey Antik Mısır'ın ne kadar tehlikeli olduğunu anlamama yetecek türdendi. Hala hayatta olduğuma şükredip sırf bunun için bile mutlu olmam gerekiyordu. İnsanların birer çuval olarak görüldüğü bu devirde yaşama hakkının tanınması büyük bir nimetti hiç şüphesiz. Anladığım başka bir şey de sadece bizim gibi sıradan insanlar değil, Firavun'un bile esasında yeterince yetkili olamadığını görüyordum. Tıpkı bizim dünyamızda olduğu gibi kötü işleri çeviren birileri vardı. Ve o birileri baştakiler yönetiyor, sonuç itibari ile yönetim tekele geçiyordu.
Sızlayan bacaklarımı biraz daha karnıma çektim ve bu dünyada nasıl yaşayabileceğimi düşündüm. Ben ki, aslında kimseyim ne yapabilirim? İyiler kim, kötüler kim? Hangi tarafta durmalıyım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUMYA
FantasyMüzede başlayan lanet, Antik Mısır'da devam ediyor. Entrikalarla çevrili bir sarayda Firavun kim olacak? Günümüzden Antik devre uzanan dram ve romantizm dolu bir hikaye... ⌛️ Başlangıç: 20. 10. 2019 Bitiş: 20. 08. 2020