37⌛️

9.9K 1.1K 261
                                    

Yavaş yavaş attığım adımlar beni kendi odamın önünden geçirip suyun olduğu yere doğru yönlendirmişti. Gecenin o zifiri karanlığında parlayan onca ışığın suyun üstünde yüzen gemide olduğunu gördüm.

Bir anda dikkatim onlara yönelmişken, hepsinin kağıttan gemi olduğunu fark ettim. Üstlerine yerleştirilen mumlarla öyle bir görsel şölen sunmuşlardı ki, kendi zamanımda bile görmeye alışık olmadığım bir güzellikti bu.

Işıkların beni yönlendirdiği kişi ise beklemekten bitap düşmüş ve suyun kenarında bağdaş kurarak yeni bir gemi yapımıyla uğraşan Akhe'ydi.

Tüm bu kargaşadan uzak öylece duruyordu. Sorsan Firavun olup tahta geçecekti ama yaptığı şey kağıttan gemiler yapmaktı. Uğraştığı şeye dikkatle bakarken buldukları yere uyuyan kızları fark etmekte gecikmedim. Onlar uyuyakalırken sen nasıl?

Derin bir nefes aldığımda gözlerim nemlenmişti. Varlığımı bildirmek amacı ile boğazımı temizlediğimde hızla bana baktı.

"Heves, gelmişsin."

Onun sesi ile tüm kızlar uyanıp bir hizaya girmişti. Hatta nerede uyuduğunu anlayamadığım Alex de uyandığında hepsine tek tek baktım.

"Biz sana sürpriz için..."

"Çok boş vaktin var sanırım."

Cümlesi yarım kalırken çıkışım ile gülümseyişleri yok oldu kızların. Ve hepsi teker teker özel konuşmamız amacı ile ortamı terk etti.

Alex de sessizce kenardan kenardan yürüyüp yok olduğunda geriye ikimiz kalmıştık.

Elindeki kağıt gemi yavaşça yere düştüğünde bana bakmaya devam ediyordu.

"Neden Nefertiti'ye gelecekten geldiğimi söyledin?"

Şaşkınlıkla bana baktı ve ne diyeceğini bilemez bir halde bakışlarını yere indirdi.

"Be-ben."

"Sen ne Akhe? Madem onun nasıl biri olduğunu biliyordun neden ona benden bahsettin? Gelecekten geldiğimi babasına da söylemiştir değil mi?"

"Sadece bir mumyanın nasıl geri döndüğünün mantıklı bir açıklaması gerekliydi. Ben söylemesem de onlar anlarlardı. Ben sadece..."

"Sen sadece oyun oynuyorsun."

Bakışları azar yiyen bir çocuk gibiydi. Ne diyeceğini bilemez bir halde öylece bakıyordu.

"Evet tarihte Akhenaton diye bir Firavun var. Ve evet öyle önemli işler yaptı ki ona hayran olmak elde değil. Ama," dedim dişlerimi sıkarak. Yerdeki bakışlarını bana çevirdi.

"Ama bence o kişi sen değilsin."

Gözleri dolduğunda benimkiler de onunkilerden farksızdı.

"Anlıyor musun ne demek istediğimi? Taht Akhe. Öyle oyun oynayarak elde edilecek bir şey değil. Korkarım ki tarih bizim yardımımızla değişecek ve tarihe geçen Akhenaton bir hiç olacak."

Sağ gözünden bir damla yaş süzüldüğünde daha fazla bakmadım yüzüne.

"Antik Mısırlı olman Firavun olacağın anlamına gelmiyor biliyorsun değil mi? Bunun için birçok yeteneğe ihtiyacın var. Evet çok güzel niyetlerin var ama gerçekleştiremeyeceğin niyetlerinin varlığı yok hükmündedir. İcraat olmadan sadece istemek," dedim son kez derin bir nefes alarak.

"Hiçbir işe yaramaz."

Odama gitmek için geri döndüğümde birçok geminin üstündeki mumla yandığını fark ettim. Öyle ya, kağıttan gemi yapmak yaş tahtaya basmak gibiydi. Bunu da ancak Akhe gibi tecrübesiz bir insan yapardı.

⌛️

Bugün geç uyanmış olmam kızların başımda hazır beklemelerini es geçtirtmiyordu. Buna bir son vermeliydim. Ben öyle başımda insanların tek sıra halinde bekletecek biri değildim.

Üzerimdeki örtüyü indirerek yavaşça kalktım ve odamın ortasına doğru gelerek gözlerimi kapattım ve ellerimi belime yerleştirerek derin bir nefes aldım.

"Bakın kızlar..."

"Sizi tek sıra halinde beklememizden rahatsız oluyorsunuz."

Hızla gözlerimi açtım.

"Ayrıca ben..." dedim elimi göğsüme koyarak.

"İnsanları köle olarak kullanmayı doğru bulmuyorsunuz," dedi bir diğeri.

"Çünkü bence..."

"Herkes eşittir," dedi diğer bir kız.

"Bundan dolayı..."

"Rahat davranmamızı istiyorsunuz."

Sözlerimi tek tek tamamlayan kızlara kaşlarımı çatarak baktım. Hepsi gülümseyerek bana bakıyordu. Kaşlarım yavaşça gevşeyince ben de gülümsedim.

"Madem biliyorsunuz, neden devam ediyorsunuz?"

"Çünkü size hizmet etmek hoşumuza gidiyor. Diğerleri bize bir hiçmişiz gibi davranırken sizin insan muamelesi göstermeniz bizi çok mutlu ediyor."

En son konuşan kızı dinlediğimde hiçbirinin ismini bilmediğimi fark ettim. Madem onlara değer veriyordum o halde kim olduklarını da bilmeliydim değil mi?

Yatağıma yeniden oturduğumda elimle hepsinin karışımdaki sandalyelere oturmasını rica ettim. Onlar da beklemeden hevesle oturdular.

"Madem birlikteyiz o halde tanışmamız da gerek değil mi? Söyleyin bakalım isimleriniz neler?"

"Ben Okofis," dedi kısa boylu hafif esmer kız.

"Ben Kite." Saçları kahverengiye dönük daha açık tenli kıza baktım.

"Ben Arya."
Onun da gözleri yeşildi. Tatlı bir gülüşü vardı.

"Ben Manofis."

O da Okofis gibi esmerdi. Emin değilim ama Mısır'ın yerlileri oldukları için olabilirdi. Sanırım diğer ikisi yabancıydı.
Tek tek hepsinin hayat hikayesini dinledim. Tahmin ettiğim gibi Okofis ve Manofis küçüklüklerinden beri sarayda köleydiler. Arya ve Kite ise yabancıydılar. Arya Pars memleketinden, Kite de Somali bölgesinden gönderilmişti. Genelinin çok kardeşi vardı ve ailesinin geçimini sağlamak için satılmışlardı. Şimdilerde özgürlük nedir bilmeyen bu kızların bana bakarken gözlerinden ışıklar fışkırıyordu.

Manofis beyaz dişlerini göstererek gülümsedi.

"Akhe efendinin yaptığı sürprizi beğendiniz mi? Sizin için çok uğraş verdi."

Aklıma gelen dün geceki olay ile bir anda moralim bozuldu. Nefertiti'nin sözleri hala kulağımdaydı.
Bakışlarımı yere indirip yüzümü buruşturmuştum ki "Gelecekten geldiğiniz doğru mu? Yani inanmak çok zor ama bir o kadar da güzel," dedi Kite.

Onlara bunu açıklamak zor olacaktı. Hemen olup bitecek bir şey değildi. Banyo olayını bile anlatamamış her evin hamamı var diye bir fiyasko ile sonlandırmıştım. En iyisi susmaktı.

"Peki şölende nasıl bir etkinlik düzenleyeceksiniz?"

Bakışlarım hızla Okofis'i buldu.

"Ne şöleni?"

"Siz bilmiyorsunuz değil mi? Ama bir an önce bir şeyler hazırlamalısınız. Halkın karşısına çıkacak tüm saray halkı."

"Ne için?"

Anlamamaya devam ettiğimi görünce Arya hepsini durdurdu ve en baştan açıklamaya başladı.

Meğer saray halkı her on senede bir hünerlerini gösteren bir şölen düzenlermiş. Tüm halk davet edilirmiş ve en beğendikleri üç kişiyi seçerek ödüllendirirlermiş. Halkın saray ahalisi ile birbirine karışması amacı güdülen bu şölen içinse sadece iki günüm varmış.

Telaşla kızlara bakarken bir kere daha çuvalladığımı düşünüyordum. İyi de ben resim çizmekten başka bir şeyden anlamam ki!

MUMYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin