Akhe tahttan inip benim için tuval ve resim malzemelerini ayarlamasının üstünden yarım saat gibi bir süre geçmişti ki Firavun ve tebası şaşalı bir girişle bize doğru yaklaşmaya başladı.
Firavun görür görmez beni tanırken, ilk önce şaşkınlık ve tedirginlik sonrasında gizlemeye çalıştığı huzursuzlukla doldu. Sadece o değil, Akhe'nin bana tanıttığı iyi olan Naos da, kötü olan Klison da sinsi bakışlarla beni izliyorlardı. Naos'un güç ve itibar adına hiç gözümün yaşına bakmadan Klison ile birlikte olabileceğini hesaba katarsak kimse benden taraf değildi. Her ikisi için de azami dikkat sahibi olmalıydım.
Firavun tahtına çıkarken hem Akhe hem ben saygıyla eğilmiştik. Akhe'nin yüzündeki peçe sıkıca kapalı olsa da benimki açıktı. Esasen buraya gelmenin ne kadar doğru olduğunu kendi zihnimde kurcalıyordum. Aynı şekilde Klison da sorguluyor olacak ki sakalını sıvazlayarak bana doğru yaklaştı.
"Siz! Nasıl burada olabilirsiniz? Ne zaman salıverildiniz?"
Ben de bunu düşünüyordum. Akhe'nin bir planı vardır diye ona baktım ama o da gafil avlanmıştı anlaşılan. Her ikimizden de bir ses çıkmayınca devreye Firavun girdi.
"Suçsuz olduğu anlaşılan insanları salıvermenin neresi yanlış Klison?"
Firavundan gelen telkinle yapmacık bir saygıyla eğilen yaşlı adam sinsi bakışlarını üzerimden çekmeden "Çok haklısınız Firavunum. Suçsuz olanlar salıverilmeli," dedi. Sonra da yerine geçerken "Suçlu olanlar ise etlerinden ayrılıncaya kadar işkence edilmeli," dedi.
Korkunç gülüşü dudaklarında yayılırken yüzümü korku ile buruşturdum ve başımı biraz daha yere eğdim. Herhangi bir açıkta bu insanların bizi paramparça edeceğinden şüphem yoktu artık.
Başımı yerden kaldırmadan beklemeye devam ediyordum ki "E hadi başlamayacak mısın artık?" diye sordu biri.
Hızla sesin geldiği yöne döndüğümde Firavun'un şefkatle bana baktığını gördüm.
Klison ve yardakçıklarından memnuniyetsiz homurdanışlar yükselse de tuvalin önüne geçip uygun renkleri ayarlamaya başlamıştım bile. Belki de bu hayatta en iyi yaptığım tek şey portre çizmekti. Tıpkısının aynısını çiziyor olmak bu çağ için bir büyü gibi görülse de bu beni hayatta tutacak nadir şeylerden biriydi.
Klison o kadar emin duruyordu ki iki boyutlu tuhaf şeyler çizeceğimden. Bıkkınlıkla aldığı nefesler bile bir an önce bitirip defolmam yönündeydi. Ama öyle olmadı. Aradan geçen yarım saatin sonunda hiçbir şey tahmin ettikleri gibi olmadı. Çünkü tahmin edemeyecekleri bir şey vardı.
O da benim, kendi çağlarına ait olmadığım gerçeği.
⌛️
Resmi ilk önce Firavun'a çevirdiğimde oturduğu tahttan doğrularak ayağa kalktı. Şaşkınlıkla bir tuvale bir bana bakarken hiçbir şey diyemiyordu. Firavun'un şaşkınlığından nasibini alan Naos da Firavundan tarafı geldiğinde gözlerini sonuna kadar açıp bir çığlık koyurdu. Meraktan tüm saray halkı tabloya gelirken neredeyse hareketsiz duran askerler bile gelmek için çabalayacaklardı. Gözlerinin görebildiği kadarıyla hareket ettiler ama yerlerinden ayrılamadılar.
Klison tablonun arkasına geçerek "Unutmadan söyleyeyim biz genelde yüzlerimizin sol taraflarını çiziyoruz. Yani eğer sağ tarafı falan çizdiysen bunda o kadar da abartılacak bir şey yok. Bizim ressamlar da çalışıp senin seviyene ulaşabilirler. Ayrıca," dedi ve tablonun önüne gelmesi ile öylece donakaldı.
Şaşkınlıkla tabloyu iki eline alıp kendine yaklaştırdı. Sonra tek eliyle resme dokundu defalarca. Bir bana bir tabloya baktığı sayısız seferde yüzündeki afallamayı atamıyordu bir türlü.
"Klison, kendi tabloma bakmama izin verecek misin merak ediyorum?"
Firavun'un çıkışı ile irkilerek tabloyu yerine koyan Klison gözleri bir an olsun benden ayrılmıyordu. Tebası hayranlıkla bana bakarken bile onun gözlerinin ardında gizlenen sinsiliği seçebiliyordum. Bu, yeteneğime bile sevinemeyecek bir huzursuzluk aşılasa da sessizce beklemeye devam ediyordum.
"Çok harika. Enfes. Muhteşem."
Firavun kendi tablosuna övgüler yağdırırken Akhe fısıldadı.
"Bir şeyler söyle."
"Tüm ihtişam size ait sayın Firavun'um."
Kullandığım Antik Mısır dili ile herkes bana bakarken Akhe'nin dürtmesi ile kendime geldim. Türkçe konuşmalıydım. Ah aptal kafam!
"Çok çok Harika!"
Firavundan bir övgü daha alırken, şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Neden?
"Yabancıların dilimizi öğrenmesi de çok harika. İsminizi öğrenebilir miyim?"
"Heves."
Oldu olacak saklayacak tek bir şey bırakmasaydım. Aslında 21. yüzyıldan geldiğimi de söylesem tam olacaktı. Tüm bunlar bittiğinde Akhe beni öldürürecekti. Çaktırmadan ona bakarken o gözlerini ayırmadan abisine bakıyordu.
"Bugünden itibaren sizi özel ressamım ilan ediyorum. Gelecek için hatıra kalması adına birçok şekil ve boyutta resimlerimi çizeceksiniz."
Firavun hayranlıkla elindeki tabloya bakmaya devam ederken, elimdeki fırçanın ucundaki ıslak boyaya aldırmadan parmaklarımda dolaştırıyordum. Akhe'nin azar yiyeceğim düşüncesi aklımı tam manasıyla toparlamama engel oluyordu.
Firavun gülerek uzaklaşırken Naos ve tebaası da onu takip etti. Bir süre sinsi bakışlarını üzerimden çekmeyen Klison da en son peşlerine takılmakta buldu çareyi.
Geriye sadece Akhe ile ben kaldığımda yiyeceğim azar için hazırlık yapmak babında başımı yere eğdim ve bir haykırış duyuldu. Yerinde zıplayan Akhe sevinçten dört köşeydi.
"Saraya girmeyi başardık. Artık saray takımındanız. Yaşasın!"
Onun bu yoğun sevinci kendinde olmayan davranışlara neden olmuştu. Bunlardan biri bana sıkıca sarılması ve elimdeki boyanın üzerine bulaşmasına aldırmadan sevgiyle sallamasıydı.
Biliyorum çok saçma, yani tuhaf. Ama kendimi tutamadım. Ona sarılmaktan ve beni saran kolları arasında mutlulukla gülümsemekten kendimi alamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUMYA
FantasyMüzede başlayan lanet, Antik Mısır'da devam ediyor. Entrikalarla çevrili bir sarayda Firavun kim olacak? Günümüzden Antik devre uzanan dram ve romantizm dolu bir hikaye... ⌛️ Başlangıç: 20. 10. 2019 Bitiş: 20. 08. 2020