9⏳

17.7K 1.8K 142
                                    

Firavunla olan konuşmamız tahminimden kısa sürünce sarayın çıkışına doğru yürümeye başladık. Ne oldu anlamamıştım ama Akhe mutlu gibi görünüyordu.
Hep o mu beni dürtecek, bu sefer de ben onu dürttüm.

"Hey marul kafa, ne oldu mutlu görünüyorsun."

Gülmüyordu. Zaten yüzünü göremiyordum. Sadece gözleri açıktı ama güldüğünü düşünmüyordum. Yine de mutlu görünüyordu.

"Firavun seni sevdi. Bu şehirde güzel bir yaşam demek oluyor," dedi.

Şaşkınlıkla sarayın dev kapısından çıkarken "Hadi ya," dedim.
"Vay be ne kolaymış. Git firavunla konuş şehirde kolay yaşa. E neden tüm şehir bunu yapmıyor?"

Sorum gayet mantıklıydı bence ki Akhe de biraz afallayarak kekeledi. Sonrasında "Firavun'un sadece yabancılara karşı bir zaafı var," dedi.

"Neden?" diye sorarken çoktan halk arasına karışmıştık bile.

"Çünkü annesi bir yabancıydı."

"Hadi ya. O halde annesini çok seviyordu öyle mi?"

"Ölmeden önce evet."

Firavun'un annesine hasret olarak yabancılara iyi davrandığını düşünürken hemen aklıma Akhe'nin abisi olduğu geldi. Bu durumda...

Hızla ona baktığımda baktığımı anlamış olacak ki "Benim için üzülmene gerek yok. Yeterince hüzünlü bir geçmişim var zaten. Annemi mevzu bahis edip iyice acımanı istemiyorum," dedi.

Onu üzmemek adına yüzümü yeniden önüme döndüğümde kerpiç bir evin önüne gelmiştik bile.

"Burası da neresi?" diye sordum.

"Kalacak yer," dedi.
"Yabancılar böyle saray yakınında olan kiralık kerpiç evlerde kalır."

Eve merakla bakarken, şaşadan uzak ve olabildiğine sade olduğunu düşündüm. Tabii saray halkı olmadığımız için böyle olması gayet doğaldı. Ah monarşi her yerde.

Kerpiç evin tahta kapısından içeri girerken, Akhe de peşimden geldi ve hızla kapıyı kapatarak başındaki kumaşı çıkardı. Sonra da derin nefesler alarak kendini ferahlatmaya çalıştı.

Kapı kapanınca karanlık olur sanıyordum ama tavana dizayn edilen deliklerden içeri giren güneş ışığı ile apaydınlıktı.

Ben de çarşafımın bir bölümünü çıkardım ve minderlerden birine otururken hazır duran küpten bir bardak su aldım. Suyumu acele ile içerken ciğerlerime kadar yanmış olduğumu hissettim.

Akhe de yanıma geldi ve o da küpü dayadı ağzına. Tüm suyu gözümün önünde içerken sonunda muzipçe gülümsemeyi ihmal etmedi.

Hayır da ya başka su yoksa? Ne biçim düşüncesiz mumya bu.

Gözlerimi sinirle devirerek duvardaki resme baktım. Yine yandan Mısır insanlarına benziyordu ama bu seferki tanıdık bir simaydı.

Bizim Firavun gibiydi. Yaklaşarak resme baktım. Resim yan yana çizilmiş film şeridini andırıyordu. Ve sanki her biri farklı hikayeyi anlatır gibiydi.

Yan resimde Firavun'un daha genç hali, onun yanında bebeklik hali ve iki kişi gibi olan hali vardı.

İki bebekten birini tutarak "Bu yoksa," dedim ve Akhe'yi işaret ederek "Sen misin?" diye sordum.

Başı ile tasdiklerken "Evet," dedi. "Bu tüm Mısır'ın bildiği bir hikaye, dedi.

Ayağa kalktı ve resimlere yaklaşarak ilk olanı gösterdi.

"Yaşlı Firavun bir yabancı ile evlendi. Yabancı kadın ölmeden önce iki çocuk dünyaya getirmişti. Sonra iki çocuktan biri lanetli ilan edildi ve diri diri mumyalandı. Diğeri ise Firavun oldu."

Şaşkınlıkla resimleri açıklayıcımı baktığımda Akhe'nin neden lanetli addedildiğini düşünüyordum.

Sanki düşüncelerimi anlarmışçasına bana baktı hüzünle.

"Çünkü iki kardeşten tek bir kişi Firavun olacaktı. Ve birini de ölmesi gerekiyordu. Abim Firavun olurken, bana da lanetlenip ölmek düştü."

Hüzünle ona bakarken, mizah yapsa da aslında ciddi manada zor bir geçmişi olduğunu düşündüm. Yüzüne bakmaya devam edip onu fazladan üzmektense yeniden resimlere döndüm ve inceliyormuş gibi yaptım.

MUMYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin