Herkes kendi yatağına çekildiğinde ne kadar tek odalı olsa da benim için çok güvenli olan bu yerin tavanını seyretmeye başladım. Gecenin yarısına gelmiş olmamıza rağmen mum ışığının titrek hareketleri uykumu kaçırıyordu. Belki de uykumu kaçırması için onu bahane ediyordum.
"Dizlerine bakmama izin vermedin ama iyi olduğuna emin misin?"
Perdenin arkasından gelen Akhe'nin sesi ile yüzümü ondan tarafa döndüm.
"İyi endişelenme."
Firavun'un gelip ilaç sürdüğünü söyleyemeyecek olsam da en azından iyi olduğumu söylemeliydim. Onun da yattığı yerde dönerek derin bir nefes aldığını duydum. O da uyuyamıyordu belli ki.
"Uyuyamıyor musun sen de?"
Sorum ile başını benden tarafa çevirdi. Göremesem de çıkan seslerden böyle tahmin ediyordum.
"Bundan sonra herhangi bir yerde yürürken sen benim önümde ol tamam mı?"
"Neden?"
"Ne demek neden? Arkamdan geldiğin için seni kaçırdıklarını göremedim. Önümde olsaydın böyle olmazdı."
Dudaklarıma yayılan gülümseme ile mum ışığına odaklandım. Beni düşünüyor olması mutlu ediyordu sebepsizce. Derin bir nefes aldığımda "Sakın seni düşündüğümü falan aklına getirme, ben kendimi düşünüyorum," dedi.
Aldığım nefes boğazıma dizilirken ona kaşlarımı çattım.
"Kaşlarını çatmaya da kalkışma. Sen ve ben çoook farklı insanlarız. Bana alışmaya kalkma."
"Kim senin gibi bir marul kafaya alışır ki?"
"O yüzden mi sürekli marul yiyorsun?"
Gözlerim sonuna kadar açılırken bunu yaptığımın farkında olmamam beni tedirgin etmişti. Gerçekten de sürekli marul mu yiyordum? Yok artık!
Gülmeye benzer bir ses çıktı perdenin diğer tarafından.
"Gece gece marulu neden yediğini düşünmektense uyuman daha iyi değil mi Heves Hanım?"
Düşüncelerimi böyle açıkça anlıyor oluşu beni tedirgin etse de ona cevap vermedim ve gizli gizli son zamanlarda gerçekten çok fazla marul yediğimi düşünerek gözlerimi kapattım. Uyusam iyi olacaktı. Kesinlikle uyumalıyım. Eğer uyursam marul görmem!
"Bir kere marul getiren sensin! Ben mi istedim marul al diye?"
Daha sesli güldü.
"Bak görüyor musun? Sürekli marulu düşünüyorsun. Ve marul da ben olduğuma göre, sence de yanlış anlaşılmaya çok müsait değil mi?"
Dişlerimi sıkarak yattığım yerde doğruldum.
"Perdeyi bir çırpıda açıp o marul saçlarını tek tek yolmamak için kendimi zor tutuyorum!"
Bağırışım onu korkutmaktan çok güldürmüştü.
"Seni özledim görmek istiyorum demiyor da, yine marulu bahane ediyor."
Kahkahaları odayı doldururken beni yeterince sinir ettiğini düşünüyordum. Daha fazla üstüne gidip onu haklı çıkarmaktansa yeniden yerime yattım ve gözlerimi kapatarak domates hayal etmeye çalıştım. Maruldan daha lezzetliydi ve kırmızıydı. Tuzla bir güzel olurdu ki. Marul da neymiş. Tatsız tuzsuz şey!
⌛️
Güneşin tatlı ışıkları gözlerimi okşarken uyanmak için kendimi uyardım. Bedenim yorgundu ama daha fazla uyumak da istemiyordum. Yattığım yerde gözlerimi açmadan gerinirken kulağıma sesler gelmeye başladı. Kaşlarım bu seslerin neye ait olduğunu anlamak adına çatılırken mırıldanmalar da gelmeye başladı.
"Biraz marul. Biraz daha marul. Ve biraz daha marul."
Akhe'nin mırıltıları sessiz ama içtendi. Nasıl kaptırdıysa artık mırıldandığının bile farkında değildi.
Tüm bu mırıltılar gülümsememe neden olurken gözlerimi açtım yavaşça. Perde kalkmamıştı ama güneşin ışıklarından dolayı onu görebiliyordum. En azından orada olduğunu biliyordum ve habersiz çıkan mırıltılarından ne yaptığını hissedebiliyordum.
Yattığım yerden hafifçe doğruluğumda bacaklarımdaki sızıdan dolayı inledim. Sesimi duyar duymaz perdeyi açıp bana baktı.
"Ne oldu? Hala acıyor mu?"
Yanıma geldiğinde ona bakıp gülmemek için kendimi zor tuttum. Dudaklarım zorunlu bir gülücükle büzüşürken o şaşkınlıkla bana bakıyordu.
"Ne oldu? Canının acısını gülerek mi geçiriyorsun? Nedir bu hal? Kendine gel Heves hatun!"
Bu konuşması beni daha çok güldürdü.
"Ne o eski Türkler gibi. Sen nereden biliyorsun bu şekilde hitap etmeyi?"
Gururlu bir şekilde gözlerini yumdu.
"Eh biz de biliyoruz bir şeyler. Sen onu boş ver de neden güldüğünü söyle."
Yüzündeki ve saçındaki marul kalıntılarını alırken "Sanırım gerçekten marul çocuk olmaya heveslisin," dedim.
"Bu ne hal böyle?"Gözlerini saçlarına bakmak için yuları kaldırdığında omuzlarını silkeledi.
"Bilmiyorum, marulla aramızda tuhaf bir bağ var. Sanki sen söylemeden çok önceye dayanıyor gibi. Bir bütünmüşüz gibi."
Tebessümüm devam ederken perdeyi tamamen kaldırıp hazırladığı sofrayı gösterdi.
"Dün sana sert çıkıştıktan sonra kaçırıldın ve ben sana özür bile dileyemediğim için pişmanlık duyordum. Bu yemekle affettirmeyi planlıyorum kendimi, nasıl olur?"
Sofradaki bol marula bakarak gülümsedim.
"Kendini koymuşsun ama olur. Kabul."
Kalkıp tepsiyi kaldırdı ve önüme getirdi.
"Sadece kendimi koymadım. Bak şu," dedi marul salatasını göstererek "Amcamın oğlu. Ve şu," dedi marula sarılı domatesi göstererek "Teyze kızı. Ve şu da..."
Gülmekten geçmiş bir halde onu dinlemeye devam ediyordum ki durdu. Bir süre gülüşümü seyretti. Gözleri şefkatle kısıldığında "İşte böyle," dedi.
"Bu zalim dünyada ancak böyle hayatta kalabilirsin. Gülmelisin. Gül ki ben de kendime güç bulabileyim."Yavaş yavaş kendimi durdururken Akhe'ye alıştığımı hissediyordum. O da tıpkı abisi gibi kötü biri değildi. İyi biriydi. Kalbi birilerine kötülük yapmaya müsait değildi. Bu ikisinin nasıl bu hale geldiğini bilmiyordum ama bir an önce barışıp gerçek bir kardeş gibi olmalarını istiyordum. Zira tüm bu koca dünyada en azından bir yerlerde iyiliğin kazanmasını istiyordum.
Ona bakıp düşüncelere daldığımı anlamış olacak ki domatese sarılı marullardan birini alıp bana uzatarak "Al biraz amca oğlumdan başla," dedi.
"Sonra teyze kızımı vereceğim."Elime aldığım marulu ağzıma atarken o da kendine aldı bir tane. Antik Mısır'ın kahvaltısında sadece marul yiyormuşum gibi gelse de türlü yiyecekler vardı. Bugünlük böyle olmuştu. Belki de Akhe bilerek böyle olsun istemişti. Her şekilde şu an karnım marulla doyuyordu. Akhe'nin soy ağacını tüketiyormuşum gibi hissediyordum ama onun için hava hoştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUMYA
FantasyMüzede başlayan lanet, Antik Mısır'da devam ediyor. Entrikalarla çevrili bir sarayda Firavun kim olacak? Günümüzden Antik devre uzanan dram ve romantizm dolu bir hikaye... ⌛️ Başlangıç: 20. 10. 2019 Bitiş: 20. 08. 2020