BÖLÜM 37 : Cehennem Kokusu

250 36 5
                                    

Bölüm Şarkısı : Avril Lavigne - I Fell In Love With The Devil

"Herkes kendini korumaya çekilsin! Kimsenin gücü kalmadı biliyorum. Tekrar güçlenene kadar heekes kendi güvenliğinden sorumlu artık!" dedi nefes nefese Ecrin.

Bugün büyük savaşın son günüydü. Gümüş kanlılar tükenmek bilmiyor, vampirlerin kanları zar zor tekrar döngüye sokulmak için şişeleniyordu. Tek bir tür ilk defa tüm türlere galip geliyordu. Nefrinlerin yapabileceği çok az şey vardı... Kanlarının son damlalarına kadar savaşıp, yok olmayı ve tüm bu dünyanın kontrolünü gümüş kanlılara bırakma ihtimalini göze alabilirlerdi. Veya, geri çekilip, yüz yıllarca saklanıp, gizli gizli çoğalarak, güçlenip karşılarına çıkacaklardı. Ya da geri çekilip bekleyip ani ataklarla parçalayarak yok edeceklerdi gümüş kanlıları... Onların rehavete kapılmasını umarak... Ve Ecrin Almus işye bu rehavete kapılma umuduna güveniyordu. Zira ondan uzakta bir yerde ve nerde olduğunu bilmediği iki kızı vardı... Bu dünya da onları bu lanet gümüş kanlılara bırakamazdı.

...

"İhtişamlı bir cami olmadığını biliyorum." dedi Minel beline sarıldığı ve sol kolunu omzuna atıp taşıdığı gümüş kanlı prenses Elçin'e hitaben.
Ve Elçin ise ona acılı bir gülümseme verdi. Sonra nefesini tutup, tane tane ve çok yavaş konuştu.

"Ben dinsizim Minel. Gümüş kanlılar dinsiz olur."
"Ben de gümüş kanlıyım." dedi Minel kaşlarını çatarak.
"Sen iki yüzlü bir gümüş kanlısın!"
"Ne yardan ne serden geçebiliyorum. Ne kavgam ne sevdam bitiyor Elçin." dedi gülümseyerek.
"Beni bir imam mı kurtaracak şimdi?!" dedi küçümseyerek.
"O , tam bir imam değil, en azından İslam'a göre ondan imam olmaz. Ama evet, bu köyün insanları onu imam olarak biliyorlar. "
"O nefrinlerden biri mi?" diye sordu Elçin, hafif çekingen bir sesle.
"Farkeder mi?" dedi onu yürütmeye çalışırken "Ölmek üzeresin. Çok bir seçeneğin yok."
"Şimdi mi gireceğiz camiye?" dedi çekinerek
"Yatsı okundu ve cemaat dağıldı. İnsan yok etrafta. Hadi! Burası Kudüs ya da Mekke değil, yanmazsın." dedi sırıtarak Minel.

İçeri girdiklerinde, minberde koyu mavilerle bezenmiş, serazen kıyafetli biri mırıl mırıl Kuran-ı Kerim okuyordu. Kuran okuyan ses ne kadar alçakta olsa , her iki gümüş kanlınında kulaklarına sanki bıçaklar saplanıyordu. Kuran okuya serazen kıyafetli, başını ellerinin üzerinde tuttığu Kurandan kaldırmadan, Kuranı kapatırken konuştu.

"Minel, burda ne işin var? Hemde bu halde?"
"Arkadaşımı kurtara bilecek tek mühür sahibi sen olduğun için." dedi Minel sakince gülümseyerek.
"Merhaba." dedi Elçin acı içinde kıvrandığını gösteren mimiklerine bir tebessüm ifadesi ekleyerek.
"Ona yardım edemem." dedi serazenli imam.
"Neden ?!" diye hiddetle sordu Minel.
"Sen imam olamazsın!" dedi aniden, insanların fark edemeyeceği ama diğer tüm türlerin farkedebileceği bir detayı farketmiş olan Elçin.
"İslam'a göre evet." dedi gülümseyerek serazen. Sonra bağdaş kurduğu minberden kalktı ve doğruca yanlarına gitti. Cebinden büyükçe bir ipek mendil çıkartıp. Yere dopru attı. Ancak mendil adeta havada yer çekimine yenilen kan damlasıyla yarışıp saniyeler önce serildi ve kan damlasını üzerine aldı.
"Camiyi temiz tutmam gerek." dedi serazen ve kaş işaretiyle onu takip etmelerini istedi. Yere çöküp ipek mendilini aldı. İtina ile katlayıp kıyafetinin belli olmayan ceplerinden birine koydu.

Serazen kıyafetli cami imamını takip edip, caminin arka kapısından, karanlıkta ay ışığının loşluğunda bile göz kamaştıran yemyeşil bir bahçeden geçip, tek katlı bir eve girdiler. Serazen kıyafetli imam ışıkları açıp, oturma odasına yönlendirdi iki gümüş kanlıyı.

"Minel ona yardım edemem. Ama istediğiniz kadar kalın dinlenin. Belki arkadaşın iyileşir. Sonra devam edersiniz. Sizi burda kimse bulamaz. Bulsa bile dokunamaz." dedi serazenli imam.

KARA KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin