BÖLÜM 26 : İKİZLERİN ÖLÜM GÜNÜ

399 38 2
                                    

"KIRIK KANATLAR" -"Ne çok sevenin varmış senin, Hep hatırlatan biri çıkar. Sen misin sahibi bu şehrin, Sokaklar hep mi sana çıkar?" -Ervin Natpos'a -F.S. Yaman Yılmaz*-

Bölüm Şarkısı : Cem Adrian - Ben Seni Çok Sevdim | "Bir istiridyenin kıymetli incisini sakladığı gibi saklarım seni..."

14 Şubat 1381 sabahı da böyleydi. Şimdi 14 Şubat 2017 sabahı da aynı. Kardinalin askerlerinin yerini gümüş kanlılar almıştı. Ve bu kez, aşıklar kazanamamıştı. Romalı asker öldürülmüş, kardinalin kızı aşkına kavuşamamıştı. Ve Aziz Valentine olup bitene göz yummuştu.

Kayra, Ervin'in ölü bedenine sarıldı. Ağlayamadı. Bağıramadı. Ecrin zamanın ortasında donmuş kalmıştı. Her duyduğu ses alt yazısı kaymış bir film gibi geriden geliyordu.

"Şoka girdiler." dedi Elif, paramparça bir bakışla... Ki ölüme bu kadar yakın olan vampirler, çok nadiren böyle bakarlardı.

"Siz Ceylin'le beraber, Kayra ve Ecrin'i içeri alın, bende Ervin'i şimdilik garaja taşıyayım. Sonra da çocukları çağırayım ortalığı temizlesinler. "dedi Mirza kopan gümüş kanlı başlarını ayaklarıyla bedenlerden uzağa sürüklerken.

"Ben... İyiyim." diyebildi Ecrin, güçlükle. Yutkundu. Gözlerini sımsıkı kapadı ve açtı. Kayra'nın yanına tek dizini kırarak çöktü. Kayra'nın, Ervin'in kanlı boynuna gömülmüş yüzünü kaldırmadan saçlarını topladı, usul usul... Kafasını kaldırdı Kayra. Gözlerinde bir rutubet vardı. Ama bir türlü yol bulupta yaş olarak akamıyordu. Yanaklarında Ervin'in kanı... Ecrin'in gözlerine baktı Kayra... O gözlerde bir özür dileyiş vardı... Üzgünlüğe ek... Kayra, bir dağ gibi ayağa kalktı. Ve Almusların evine doğru yürümeye başladı. Arkasından Ecrin takip ediyordu onu...

"Onu geri getirebileceğimizi söyle bana! dedi Kayra, eve girerken sesinde büyük bir beklentiyle...

"Bir yolu var, ama... Ama o reddedilmiş bir varis. Ölüm emri var. Kabul etmezler. Bir de tabi son hayatı değilse bu geri gelebilir." dedi her şey normalmiş gibi çıkan sesiyle Ecrin.

"Sen nasıl olacağını anlat. Ben ne pahasına olursa olsun onu geri getireceğim." dedi kararlı bir sesle Kayra.

"Pekala çalışma odasına geçelim."dedi Ecrin, elini nazik bir şekilde, yol gösterircesine, havada yay çizdirerek. Sonra kafasını arkasına çevirdi.

"Ervin'i misafir odalarından birine taşıyın." dedi ve Kayra ile birlikte, çalışma odasına girdi.

Kayra, dizlerinin bağı çözülmüşçesine koltuklardan birine adeta yığıldı. Az önceki dağ duruşu, yıkılmıştı.

"Hala, şoktasın. İstersen biraz dinlen, sonra..." derken Ecrin, onun sözünü kesti Kayra.

"Ben iyiyim. Anlat hadi? Nasıl yapacağız? Sizinkisi gibi mi?" dedi Kayra sesine ağlamak üzere olan bir çocuğun sesi kaçmıştı adeta.

"Öncelikle Ervin'in ailesine ulaşmamız gerek. Annesine ve babasına. Ve şanslısın ki, bizimki gibi olmuyor. " dedi Ecrin bir iç çekip Kayra'nın karşısında ki koltuğa otururken. Cep telefonunu çıkarıp Erinç'i aramaya başladı.

"Sizin gibi olmaması nasıl bir şans ki?" dedi üzgün sesiyle Kayra.

Ecrin sol elinin işaret parmağıyla , bir saniye işareti yaptı. Ve telefonda Erinç ile konuşmaya başladı.

"N'aptınız?"

"Dediğin gibi Arfin ile Elf klanlarını dolaşmak için yola çıktık." dedi sıkılmış bir sesle Erinç.

Nasıl olurda sııkılırdı ki? diye düşündü Ecrin. Sevdiği kadın yanındaydı? İnsan sevdiğinin yanında sıkılır mıydı? Gerçi, Arfin defalarca Erinç'i reddetmişti. Tüm bu reddedişlere rağmen hala beraber takılıp şakalaşabilmelerine hayrandı Ecrin. Aslında yeterince uzun ve aynı hayatı tekrar tekrar yaşayınca, her daim yanında kalan insanlarla geçinmeyi başarıyordun. Ecrin de ise durum farklıydı. Çünkü onun hayatına, her defasında yeni birileri giriyor ve bir daha karşılaşamayacağı türden oluyorlardı. Düşüncelerinden sıyrılıp konuya girdi Ecrin.

KARA KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin