İlk defa kendiliğimden uyandığımdan olsa gerek çok mutluydum. Bilmem. Belki de Şafak İzmirde olduğu için mutluyumdur.
Bir kaç kez yatakta gerinsemde kalkmaya niyetim yoktu. Ayıcığma sarılıp onu düşünmek istiyordum. Hayallerimi bir anda yıkıp sonra onu görünce o hayallerin birer birer nasıl yeşerdiğini düşündükçe kendimi tutamadan sırıtıyordum. Ben ona karşı kızgın kalamıyordum ki.
Ayıcığıma biraz daha sıkı sarılıp telefonu elime aldım.
- Hadi bakalım Osman. Enişten ne yapıyormuş öğrenelim.
Evet ayıcığımın ismi Osman. Olamaz mı yani?
Bilinmeyen Numara : Gü-nay-dın.
Bilinmeyen Numara : Günaydın.
Askerim : Düz bir günaydın demek varken niye böyle işlerle uğraşıyorsun ki?
Askerim : Neyse sana da günaydın.
Bilinmeyen Numara : Ayy. Ters tarafından kalkmış beyefendi.
Askerim : Tamam ya sustum. Hemen trip atayım falan deme. Sabah sabah zaten aklım başımda değil.
Bilinmeyen Numara : Belli oldu. Sen dün geç yattın. Bugün de erken uyanınca tabi sinirlisin.
Bilinmeyen Numara : Kıyamadım hadi. Bir kaç saat daha uyu. Sonra gideceğimiz yere gideriz.
Askerim : Plan nedir? Nereye gideceğiz?
Bilinmeyen Numara : Süpriz!!!
Bilinmeyen Numara : Ve sürprizler
Askerim : Söylenmez. Ne kadar klişe.
Bilinmeyen Numara : Sen biraz daha söylenmeye devam edersen ben seni uykulu uykulu götüreceğim.
Askerim : Sakin ol. Gidiyorum.
Askerim : Bak uyudum bile.
Bilinmeyen Numara : Sen hala burada mısın ?
Askerim : Kaçtım ben.
Tabi ki uyuyamayacaktı. Yatakta dönüp duracaktı uyumaya çalışırken. Uykulu gözlerle gezecekti tüm gün yanımda.
Yine de böyle olmamasını umarak odamdan dışarı adım atmayı başardım. Annem şaşkın gözlerle bana bakarken nE¿ bakışı yolladım.
- Neva kızım iyi misin sen? Ateşin mi var yoksa?
Elini alnıma dayayınca tutup çektim.
- Anne? Uzaylı görmüşsün gibi davranma. Altıüstü odamdan dışarı çıktım.
- Bu bile büyük bir gelişme senin için.
- Bilen bilecekte bilmeyende ülke fethettim sanacak.
- Bırak şimdi ülkeyi falan. Şu çocukla mı buluşacaksın? Yoksa sen odadan çıkmazdın.
- Evet. Çıkarım birazdan. Geç gelecek olursam ben sana haber veririm.
- Bak gelince her şeyi anlatacaksın ona göre.
- Anlatacağım merak etme. Hadi hayır duanı ette saçma sapan bir şey yapmayayım yanında. Elim ayağıma dolaşıyor sonra.
- Tamam. Git yemeğini ye çabuk. Bende ne giyecebilirsin bir bakayım.
- Düğüne gitmeyeceğim anne. Her zamankinden bir şeyler giyeceğim o kadar.
- Olur mu hiç öyle? Bak bunu abin almıştı hatırladın mı?
Gösterdiği elbiseyle tüm anılarım depreşmişti. Nasıl hatırlamazdım. Bu elbise bana aldığı son hediyeydi. Giymeyi pek sevmezdim. Gözüm gibi bakardım o elbiseye.
- Hayır anne. Bunu aklından bile geçirme.
- Bir kere bile giymedin. Abinin hediyesi bu. Giymedğini gördükçe kim bilir ne kadar üzülüyordur.
Tüm gücümle buna karşı çıksam da beni ikna etmeyi başarmıştı.
- Bak bu ilk ve son. Bir daha giymeyeceğim.
- Sen bugün giy de. İlerisini boşver.
Yarım saat içinde annem saçımı ve makyajımı kendi elleriyle yapıp yollamıştı evden.
Aşağı iner inmez Şafağı aradım. İlk önce cevap vermedi. Bende evlerine gitmeye karar verdim. Kapıyı Selma abla açtı. Yüzümde kocaman gülümsemeyle konuştum.
- Oğlunu kaçırmaya geldim Selma abla.