Rüyasında bile o varken ben onun hayatının neresindeydim ki. Tabi ki hiç bir yerinde.
Aptal Neva. Aptal. Ne sandın? Seni mi sevecekti? Aptalsın işte.
Şuan çekip gitmek istesemde onu burada bırakamazdım. Onun uyanmasını bekleyene kadar sakinleşmeye çalıştım.
- Ne uyumuşum ya öyle. Saat kaç?
Aceleyle gözlerimi silip cebimdeki telefonu çıkardım.
- 4 olmuş.
-Bana baksana sen.
Çenemden tutup yüzümü yüzüne döndürünce hiçbir şey yapamadım. O ismi sayıklarken hiç bir şey yapamadığım gibi yine bir şey yapamadım.
- Sen ağladın mı?
-Yoo.
-Çok kötü bir yalancısın. Durup dururken niye ağladın söyle hadi.
Ortada bir şey yokken ağladığımı sanıyorken daha fazla kendimi tutamadım. O an kendime verdiğim sözü bile unuttum. Ağlamayacağıma dair verdiğim sözü boşverip yorulana kadar ağladım.
O ne mi yaptı? Oturdu ve sakinleşmemi bekledi. Beni teselli edecek bir kaç söz söyledi. Ama neden ağladığımı anlamadı. Beni hiç farketmediği gibi beni anlamadı da.
Artık ağlamaktan rahatladığımı hissettiğimde başımı kaldırıp ona baktım.
- Çok saçma olucak ama ben kimim? Ben senin için kimim?
-Nasıl yani?
- Şöyle işte. Ben neden şuan senin yanındayım mesela. Aklında bambaşka biri varken neden ben buradayım.
-Ne demeye çalışıyorsun Neva. Burcudan bahsetmiyorsundur umarım.
- Aynen ondan bahsediyorum.
-Ben onu düşünmüyorum. Aklımın ucuna bile gelmedi bugün. Onun defteri benim için kapandı. Yani en azından bunun için uğraşıyorum.
-Beni de bunun için mi kullanıyorsun. Bir model olarak. Onu unutmak için beni mi kullanıyorsun sen? Söylesene.
-Neva kendine gel lütfen. Şuan ne dediğinin farkında değilsin. İnan sakinleştiğinde bunları söylediğin için pişman olacaksın.
- Olayım. Yine ben pişman olayım. Her zamanki gibi yine ben pişman olayım. Bir şey kaybetmem yeni bir pişmanlıktan.
- Peki senin planın bu muydu? Beni izine geldiğime pişman etmek mi? Bir derdin mi var? Sorun ne? Bana anlata anlata bitiremediğin aşkın bitti başkasını mı seviyorsun? Bunları söyleyerek beni kendinden soğutmaya mı çalışıyorsun?
- Sen, sen beni çok yanlış tanımışsın. Yazdığım onca mesaj boşunaymış. Belki de onca mesajı okumaya üşendin. Bu yüzden benim hakkımda tek bir fikrin bile yok.
- Ya asıl sen beni tanıyamamışsın. Lafta seviyordun değil mi? Ama hepsi lafta. İmkansızı elde edene kadar. Böyle birlikte olunca işin büyüsü kaçtı. Hevesin bitti değil mi?
-Sana tek bir şey söyleyeceğim. Şimdi o çok sevdiğin kızın yanına defol git.
Durdu. Uzun uzun baktı. Sonra kafasını olumsuz anlamda sallamaya başladı.
-Gidiyorum. Bunu sen istedin.
Arkasından bakarken yukarıdan bir kaç damla düşmeye başladı. Sonra aniden gök gürledi. Ve az önce nasıl ağladıysam bu kez de gökyüzü benim gibi ağlamaya başladı.
Bacaklarım daha fazla beni taşıyamadı ve bir saat önce huzurla oturduğumuz ağacın dibine çöküverdim. Ruhumda benimle birlikte çökmüştü. Çok ağır konuşmuştum belki. Ama kendimi tutamamıştım. Hak etmiş miydi peki? Hayır!
Yağmur hızla üzerimi ıslatırken ayağa kalktım. Sahile doğru ilerledim. Denizin tam karşısındaki soğuk taşlara oturup düşündüm.
Kahretsin. Ben ona bir anlık sinirle o kıza git demiştim. Her yanında gördüğümde kıskandığım o kıza kendi ellerimle göndermiştim onu. Hay ben böyle aklın.
Eve kadar yürüdüğümde çoktan yağmur altında iki saat harcamıştım. Yolumun üstünde Şafakların evi olduğu için yolumu uzatmış başka yerden gitmiştim.
Merdivenleri zar zor çıkıp zile uzandığımda basamadım bile. Titriyordum. Hasta olacaktım kesin. Kolumu zorla kaldırıp kapıya vurmaya çalıştım. Bu kolay iş bile bana şuan çok efor harcatmış gibi geliyordu. Annem kapıyı açtığında gerisini hatırlamıyordum. En son duyduğum şeyse annemin bağırışıydı.