Ayayay neyse.
&&&
Evde boş boş oturup Şafağın aramasını bekliyordum. İzmire geleli üç gün olmuştu.
İlk geldiği gün ailemizle küçük bir buluşma yapmıştık. Yemeğe Begüm ve Korayda katılmıştı. Sonradan öğrendiğime göre o ikisi eski bir arkadaştı ve şimdilik iyi anlaşıyorlardı.
İkinci günse geçen izne geldiğinde gittiğimiz dağ evine gitmiştik.
Şimdiyse nereye gideceğimizi bilmiyordum. Sabah mesaj atmıştı. Arayacağını söylemişti ama öğlen olmasına rağmen hala aramamıştı.
İiyice huzursuzlanmaya başlamışken kapı çaldı. Koşarak gittim kapıya. Aracağını söylemişti oysa.
Tahmin ettiğim gibi gelen Şafaktı. İçeri aldım hemen onu.
- Arayacağını söylemiştin.
- Seni almaya geldim. Daha iyi değil mi?
- Yani iyide aramayınca merak ettim.
- Tamam. Özür dilerim. Gidelim mi artık?
- Nereye gideceğiz bugün?
- Bugün anı tazeleyeceğiz.
Nasıl? Neyi kastetmişti ki?
- Biliyorum anlamadın. Beni ilk okuduğumuz ortaokulda gördüğünü söylemiştin. İşte oraya gidelim istemiştim.
Söyledikleriyle heyecanlanmıştım. Her şeyin başladığı yere gidecektik. Onu ilk gördüğüm yere. Kendime ona aşık olduğumu itiraf ettiğim ilk yere. O okulun her köşesinde bir anı vardı. Bana ait. Şafağa ait. Bize ait.
Okulun dış kapısından bakarken 4 yılımı geçirdiğim okula değilde bambaşka bir binaya bakıyor gibi hissettim. Aslında pek bir şey değişmemişti binada. Sanki her köşesi bir gün buraya Şafakla elele geleceğimizi biliyormuş gibi aynı kalmıştı.
Kapıyı açtı sonuna kadar. Ardından elimi tuttu.
- Buraya yeniden adım atmaya hazır mısın?
- Hazırım. Hiç olmadığım kadar.
İlk adımı attım içeri doğru. Okulun bahçesini inceledik bir süre. O zamandan bu zamana yetişen ağaçlar hala yerini koruyordu.
Ardından okulun camlarından bakarak kendi sınıflarımızı bulmaya çalıştık. O yılları özlemiştim.
- Keşke şimdi içeri girebilseydik.
Şafak hafifçe gülümsedi.
- Kimbilir belkide girebiliriz.
Giriş kapısına yöneldi ve kapıyı açtı.
- Nasıl yani? Gerçekten içeri girebiliyor muyuz şimdi?
Cidden içeri girmiştik. Koridor boştu. Sonra bir sınıfın kapısı açıldı ve biri dışarı çıktı. Onu tanımıştım. Şafağın arkadaşlarından biriydi. Ardından bir kız çıktı. Bunu da tanıyordum. O da okulun popüler kızlarından biriydi. Daha sonra yanyana gelip elele tutuştular. Gülümsediler bize. Şaşkınca Şafağa bakabildim sadece.
Ardından ikisi birer yapboz parçası verdiler bana. Teker teker tüm sınıflardan tanıdık yüzler çıkmaya başlıyordu. Her biri başka bir yapboz parçası uzatıyordu.
Şafakla ilerleyerek benim sınıfıma gelmiştik. İlk göz göze geldiğimiz yere.
En arkadaki benim eski sıramı işaret etti. Masanın üstünde yapbozun altı duruyordu.
- Şimdi senden yapbozun parçalarını birleştirmeni istiyorum. Bunu benim için yapar mısın Neva?
Heyecanla başladım parçaları birleştirmeye. Biraz zamanımı alsada bittiğinde eserime bakmak için geriye çekildim.
Birleştirdiğim parçalar bir yazıyı oluşturmuştu. Tam olarak şöyle yazıyordu.
Benimle ikimizin kuracağı bir hayatın altına imzanı atar mısın?
Şafağa döndüm. Önce konuşamadım. Tek bir kelime söyleyecektim ama o bile çıkmadı ağzımdan. En sonunda evet dediğimde arkamızdan bir alkış koptu. Gördüğüm herkes büyük bir sevinçle alkışlıyordu.
- Ben o imzayı atmaya hazırım. Peki ya sen askerim? Sen hazır mısın?
O da yine aynı şekilde evet cevabını verdiğinde birbirimize sıkıca sarıldık.
Ben seninle her şeye hazırım askerim.
safak_n : Adının soyadımla birlikte anılacağı günlere adım adım.
neva_s : Yok canım. Ne hava atması. Ayakkabılarımı çekiyordum ben.