◽47

1.3K 81 4
                                    

Sırtımı yavaşça yumuşak yatağa bıraktı. Şuan sakin olmalıydım. Ama pek becerebildiğim söylenemezdi.

Ellerini vücudumda gezdiriyordu. Dudakları ise hiç durmadan sertçe dudaklarımı öpüyordu.

Nefessiz kalınca ondan ayrılmak zorunda kaldım. Bir süre sadece gözlerine baktım.

"Maren,"

Diyip sustum. Diyecek birşeyim yoktu. Yani, neden bu hâldeydik ki?

"Bence durmalıyız."

Diyince gözlerime baktı. Umarım beni anlandırdı. Daha sonra bakışlarını kaçırdı.

"Seni kendimden soğuttum değil mi?"

Diye sorunca gözlerimi kocaman açtım. Neden böyle konuşmuştu ki?

"Hayır. Nerden çıkardın?"

"Bilmiyorum. Durmak isteyince, bende-"

"Hayır yanlış anlamışsın. Ben sadece daha fazla ileri gitmeyeceğimizi biliyorum ve,"

"Şuan ki yaptığımız boşa zaman kaybı? Bunu mu demek istiyorsun?"

"Hayır, yani şey-"

"Pekâlâ, ben seni anladım."

Deyip üstümden kalktı. Harika (!)

Kapıdan çıkacakken arkasından seslendim.

"Maren, dursana ya!"

Dedim ve ayağa kalktım. Hâlâ yarı çıplaktım fakat bunu önemsemeyecektim.

Kolundan tuttum ve onu kendime gönderdim. Ardından yalvaran bakışlarımı ona attım.

"Maren, lütfen dinle beni. Bak ben, öyle demek istememiştim. Sadece, her zaman yarıda bırakıyoruz ve ben ileri gitmeyeceğimizi biliyordum. Özür dilerim. Lütfen gitme."

Kolundan tutmuş ona bakarken, o sadece bana donuk gözlerle bakıyordu.

"Üzerine birşey giysen iyi edersin."

Üzerim mi?!

"Tanrım! Üzerim umrumda bile değil! Lütfen beni bırakma."

"Lidenya, üzerine birşey giy!"

Önüne geçtim ve kolunu tüm gücümle sıktım.

"Giymeyeceğim! Beni dinleyeceksin!"

Diye sinirle konuştuğumda, açtığı kapıyı sertçe kapatıp beni sertçe kapıya yasladı.

"Beni sinirlendiriyorsun!"

"Sinirin umrumda bile değil! Beni yanlış anladın ve hatanı kabul edeceksin!"

Yüzlerimiz çok yakındı ve biz birbirimize sinirli bakışlarımızı atıyorduk.

"Seni yanlış anlamadım. Ben sana açıkça, bunu yaşamamız zaman kaybımı diye sordum, sende beni resmen onayladın. Sen sadece zevkini düşünüyorsun!"

"Ben birtek seni düşünüyorum! Tamam mı sadece seni!"

"Tamam falan değil! Nerden biliyorsun?! Belki az önce sana gerçekten sahip olacaktım?!"

"Ben, bilmiyordum!"

"Bilmediğin içinde ön yargılı davranıyorsun!'

"Hayır sadece,"

"Her neyse!"

Dedi ve beni bir kenara ittirip kapıyı açıp aşağı indi. Pekâlâ, en azından gitmeyecekti.

Üzerime rastgele bir tişört ve şort çıkardım. Giyindikten sonra aşağı indim.

Maren'nin yanına gidip oturdum. Ona üzgün gözlerle baktım. İkimizde haklıydık ama o daha çok haklıydı.

Bana yandan bir bakış attı. Yanımdan kalkacekken kolundan tuttum ve geri oturttum.

"Bak, ben üzgünüm. Neden kavga ediyoruz ki?"

"Hiç. Sadece sinirliyim."

"Özür dilerim."

Bana baktı. Ardından geri önüne döndü. Yaklaşıp yanağına küçük bir öpücük kondurdum.

"Affet beni, Maren~"

Bana yandan bakıp sırıttı.

"Bilemiyorum Lidenya. Sana hâlâ sinirliyim."

Sırıtarak söylediği şeye bende gülümsedim.

Bacaklarımı iki yana açıp kucağına yerleştim. Kendisi halinden memnuncasına sırıttı.

Yaklaşıp alt dudağını dudaklarımın arasına aldım. Karşılı vermiyordu. Fakat bilerek yaptığını biliyordum.

Alt dudağını ıstırarak kendimde çektim. Ardından dudaklarımı boynuna doğru indirdim.

Boynunu emmeye başladım. Tanrım, harika bir histi. Ağzından kesik kesik inlemeler çıkarıyordu.

Dudaklarımı boynundan uzaklaştırdım. Sırıtarak ona baktım.

"Şimdi affetin mi?"

Diye sordum. Koltukta biraz aşağı kaydı. Belimden tutup beni kendisine bastırdı.

"Kesinlikle affettim."

Dediğinde gülümseyerek kafamı göğsüne koydum ve gözlerimi kapattım.

Çok fazla yorulmuştum ve uyumak istiyordum.

•~•

_____________________________________

•♥

Yorum
Vote

•♥

❃Peşimdeki RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin