7⁷

1.2K 110 26
                                    


song; athena- kafama göre

Minho

       Tüm okulu gezdikten sonra Eun Hee ile Felix'i okulun arka bahçesinde bulmuştum. Yavaşça yanlarına doğru yürüdüm ama duyduğum cümle ile hemen olduğum yerde durdum "Dayanamadım, başım ağrımaya başladı. Biliyorsun ben tek başıma bazı şeylerin üstesinden gelemiyorum." bunu Felix söylemişti. 

       İlk başta yanlarına gitmek için yeltendim ama omzuma değen el ile adımımı geri yerine koydum ve arkama baktım. 

Jisung'du

       O an kalbim sıkışacak gibi olmuştu. Elinin durduğu yer bir anda yanmaya başlamıştı. Kalbim ise bedenimden ayrılmak istercesine atıyordu. Yine o sincap dişlerini göstererek bana gülümsedi.

Ben bu sincabı hak edecek ne yaptım?

       "Minho" dedi. Daldığımı fark etmiş olmalı ki elini gözlerimin önünde sallamaya başladı. Bir kaç saniye sonra kafamı sarstım ve ona baktım. "Bir oyuncuya ihtiyacımız var, bizimle futbol oynamak ister misin?" dedi o eşsiz sesi ile. Yana kaydı ve ekibi gösterdi. Ardından tekrar ban baktı "Ne dersin?"

Fazla tatlısın derim

       "Olur." diyebilmiştim sadece. Olduğu yerde zıplamaya başladı. "Sonunda be!" diyordu aynı zamanda.

Salak :")

-Okul çıkışı-

Felix

       Bileğimden tuttu ve beni kenara çekti. "Ne oluyor Minho?" diyebilmiştim sadece. Bileğimde olan elini sıkmıştı. Bu susmam için bir işaretti. Bende bu yüzden konuşmamayı tercih ettim ve önümüzden geçen öğrencileri izlemeye başladım. Eli hala bileğimdeydi, sanki kaçacakmışım da o beni tutmak istiyormuş gibi.

       Herkes okuldan çıkınca tekrar bileğimi sertçe kavradı ve beni okula doğru sürükledi. Bir sınıfa girince bileğimi sertçe elinden çektim ve ona bakmaya başladım. "Ne oluyor?!" dedim sert bir şekilde. İlk başta sustu. Susması beni daha da sinirlendirmişti. "Konuşmayı planlıyor musun? Hatırlatayım, buraya beni sürükleyen sensin. Hem de nedensizce!" son cümlede bağırmıştım.

       "Ben..." diyebilmişti sadece, ağzından çıkan hıçkırık sözünü kesmişti. Sinirimi içimde bir yere gömdüm. Minho'nun yanına gittim ve ona sarıldım. Minho, mutsuz zamanlarından onu dinleyen kişinin susmasını, hiç bir eleştiride bulunmamasını isterdi. Onun tek ihtiyacı olan sıcacık bir sarılmaydı. Yani o hep böyle derdi.

        Bana karşılık vermemişti. Dakikalarca öylece durmuştuk. O hıçkırdıkça ben kollarımı daha çok sarıyordum beline. Bir süre sonra hıçkırıkları dinmişti. Bende kollarımı biraz gevşettim, ama hala tam bırakmamıştım. İtemiyordum çünkü.

        Kafasını kaldırmadan konuşmaya başladı. "Bizi bırakmayacaksın değil mi Felix?" dedi, kırık bir sesle. Yüzünü kıyafetime gömdüğü için sesi boğuk çıkıyordu. "Ne alaka?" dedim. "Nerden çıktı bu şimdi. Bırakmak falan?" diye de ekledim. Bir süre ses çıkarmadı. Ardından burnunu çekti ve tekrar konuştu. "Öğle teneffüsünde...sen ve Eun Hee'yi konuşurken duydum..." dedi. Sustu, eminim ki şu an konuşmak onun için bir eziyetti. 

       Daha sonra aklıma dank etti, bizi duymuştu. Her şeyi mi? Yoksa belli kısımları mı? Peki hangi kısımları?

       "Dayanamadığını söylemiştin..." ardından ağızından bir kez daha hıçkırık kaçmıştı. O an neyden bahsettiğini anlamıştım.

imkansız ―Hyunlix [Düzenleniyor]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin