song; rockwell - somebody's watching meYeji & Hyunjin
Yeji
Hyunjin
mesajlarıma bak artıkCevapsız arama 14.57
Cevapsız arama 15.00
Yeji
ya
başlicam şimdi sana ha
cevap ver şu aramalaraHyunjin
ne varYeji
şükür
zahmet oldu mesajlara bakmak heraldeHyunjin
evet
yoruldum hatta
bir saniye soluklanmam lazım
amına kodumYeji
haha
Her neyse
Evet konuya gireyim hemenYeji yazıyor...
Hyunjin çevrimdışıYeji
ya sg
amk ergeni
seninle uğraşamam yemin ederimHiç bir şey yetmezmiş gibi birde Yeji'nin atarlı giderli konuşmaları ciddi anlamda sabrını taşırıyordu Hyunjin'in. Derin bir iç çekti ve hızla telefonunu yatağa fırlattı. "Sikeyim.." kafası allak bullaktı. Bir çok şey dolanıyordu zihninde ancak hangisine odaklanacağı konusunda en ufak bir fikri bile yoktu. Masasının üstünde bulunan Felix ile olan resimlerine baktı sessizce. Şu an ise zihninde onca dolaşan çöplerin arasından Felix'i alıp aklının en uçsuz bucaksız, kimsenin yaklaşamayacağı bir yere koydu, o değerliydi. Şu saniyeden sonra zihninde dolanan tek şey Felix'ti.
Gülümsedi, gülüşü aklına gelince; suratı düştü, ağladığı gelince; sinirlendi, kendisine düşünmeden söylediği onca söz gelince; yaşardı gözleri, kendisi hakkında olan düşüncelerin değiştiği gelince. Felix'ti. Duyguları, sevgisi, neşesi Felix'ti.
Aklına kötü şeylerin gelmesi ile birlikte başını hafif bir şekilde iki yana salladı ve elindeki çerçeveyi odasındaki en özel yere koydu tekrardan. Aslına bakarsanız o kadar da özel değildi orası onun için, elindeki resmi nereye koyarsa koysun en değerli, özel yer orasıydı ona göre. Ancak umursamadan özenle yerleştirdi çerçeveyi. Ardından adımlarını perdesi kapalı olan cama doğru yönlendirdi. Usulca beyaz rengindeki perdeyi tuttu ve sağ tarafa doğru çekti. Şimdi ise cam, karşısında çırılçıplak bir şekilde duruyordu. Uzun ve ince parmaklarının yavaşça cama yasladı.
"Yağmur.." dedi hiç bir sesin olmadığı ortamda.
Cama yasladığı elini çekmedi. Sanki yağmur, vücudundaki en derin yerlerine kadar işliyordu. Bir hışımla kapadı perdeyi. Hiç düşünmeden çekti parmaklarını soğuk camdan. Hiç bir neden aramayan çıplak ayakları hızla dış kapıya doğru ilerledi. Kapının önüne gelince durdu bir anda. Her şey ani, ve düşünmeden gerçekleşiyordu. Derin bir iç çekti ve kapıyı yavaşça açtı. Hafif bir şekilde aralanan kapı ile ciğerlerinin en uçsuz bucaksız noktasına kadar ıslak toprağın kokusu dolmuştu.
"Felix.." dedi aklına gelen kişi ile. Onu andırıyordu ıslak toprağın eşsiz ve zarif kokusu.
Ellerini uzattı boşluğa, sanki birisinin kendi ellerinden tutup onu çekecekmiş gibi hissediyordu. Hafif yağan yağmurun bir kaç damlasının elleri ile buluşmasıyla ufak bir gülümseme oluştu pembe dudaklarında. Seviyordu; aynı Felix'i sevdiği gibi seviyordu yağmuru. Kokusunu, sesini, hissini, varlığını seviyordu.
Ellerinin iyice ıslanması ile beraber bir iki adım daha atarak tüm bedenini zarif yağmurun kollarının arasına bırakmıştı. Bu sefer olduğu yerde kalmak yerine yürümeye başladı. Çıplak ayaklarının yere değmesiyle beraber çıkan su sesi kulaklarına her ulaştığında yüzündeki gülümseme daha da artıyordu. Tüm bedeninin yağmurun bu eşsizliğini tatmasını istiyordu. Hissetmek, koklamak, işitmek istiyordu.
Felix, yağmuru; yağmur ise Felix'i andırıyordu ona. Her ikisinin de varlığı eşsizdi. Her ikisinin de kokuları benzersizdi. Her ikisinin de hissi akıl almazdı. Her ikisinin de kokusu cazip ediciydi.
Kısa bir yürüyüşün ardından bulunduğu yerde gezdirdi kahverengi gözlerini. Burasıydı, hayatının sonuna kadar kalabileceği yer burasıydı. Adımlarını biraz daha ilerlettirdikten sonra oraya gelmişti, Felix ile ilk öpüştükleri yere.
Islanmış saçlarını, üşüyen bedenini, delicesine atan kalbini umursamadan gülümsedi göz yaşları ile birlikte. Mutluluk anlamına gelen göz yaşları mıydı bunlar? Yoksa pişmanlığın simgesi mi? Ne olursa olsun akıyordu ince ve küçük yüzünden. Yanağından, dudağından ve boynundan geçti göz yaşları. Durdu sonra bir yerde, sildi elinin tersiyle. Göz yaşlarının aksine gülümsemesi hiç yok olmuyordu.
"Ah.." gözünde dolan ve yüzünden yavaş yavaş aşağıya doğru akan gözyaşlarını sildikten sonra derin bir iç çekti ve adımlarını ters yöne doğru yönlendirdi. Geldiği yolu geri yürüyordu. Yorgunluk, pişmanlık, üzüntü, mutluluk hiç biri yoktu küçük ancak hızla atan kalbinin içinde. Özlemdi hissettiği şey. Özlemişti, hem de çok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
imkansız ―Hyunlix [Düzenleniyor]
Random[Tamamlandı][Angst] "Tanrı beni bir hastalıkla cezalandırırken nasıl huzurlu bir şekilde aşk hayatı yaşayabilirdim ki."