song; the oral cigirettes - 狂乱 hey kids!
Yazar
"Jisung." dedi, kendisine bakması için. Adını duyması ile arkasına döndü ve Minho'nun uzattığı pamuk şekerini aldı. Alırken de "Teşekkür ederim." demeyi de ihmal etmedi tabii. "Rica ederim." kocaman gülümserken söyledi Minho. Eli ile bankı işaret etti ve banka oturdular.
"Nasılsın?" dedi Minho ortamdaki sessizliği bozmak adına. Konuyu nasıl açacağını bilmiyordu. Yıllardır platonikti sonuçta. Hala kalbi onu ilk gördüğü zaman ki gibi atıyordu, göğüs kafesini kıracak gibi. "İyiyim, sen?" dedi Jisung, Minho'nun sorduğu soruya cevap olarak. Onun da Minho'dan pek bir farkı yoktu.
"Bende iyiyim. Ne yapmak istersin?"
"Seninle olmayı." dedi Jisung, konuyu açmak adına. Minho ise duyduğu cümle ile öylece kala kalmıştı. Ne diyebilirdi ki, birazdan sevdiği adamın karşısında kalp krizinden ölecekti. Ancak "Bu basit." demeyi tercih etti. Bu sefer de sıra Jisung'daydı. Birbirlerinden duydukları paha biçilemez cümleler o kadar mükemmeldi ki ikisi için, kelimelerle anlatılamazdı.
"O zaman," dedi Jisung ve elini Minho'ya doğru yaklaştırdı. Minho ise kendisine doğru uzatılan eli es geçti ve yanında oturan bedene sıkıca sarıldı. Sanki bir daha sarılamayacakmış gibi sarıldı. Minho'nun bu ani hareketi karşısında biraz da olsa afallasa da bozuntuya vermedi ve sarılmasına karşılık verdi.
Birbirlerinden ayrıldıktan sonra Minho pamuk şekerinden bir parça kopardı ve Jisung'a uzattı "Yesene." Minho'nun uzattığı şeye baktı, ardından ağzını kocaman açtı. Minho onun bu tatlı haline güldü ve "Sincap." derken elindeki pamuk şekeri parçasını Jisung'un ağzına soktu. "Bon sincop doğilom!" dedi Jisung, ağzı doluyken. Minho ise kahkaha atıyordu. Kahkahasının arasında "Öylesin." dedi ve Jisung'un yemek yerken oluşan kalp şeklindeki dudağını minik bir öpücük kondurdu. Kısa bir süre sonra yaptığı hareketi anlayınca utanmıştı. Kulakları alev alıyor gibi yanıyordu. Yanaklarının da ondan pek bir farkı olduğu söylenemezdi. Başını yere eğdi ve parmakları ile oynamaya başladı. Utancından bağırmak istiyordu.
"Eğer utanmaya devam edersen bu sincap senide yer." dedi Jisung, alayla. Bunu üzerine Minho daha da utanmıştı.
"Hey! Bırak utanmayı da ayağa kalk, bir yerlere gidelim."
Ayağa kalktı ve oturduğundan dolayı kendisinden alçakta olan Minho'ya baktı. Her bir detayını zihnine işledi. Ardındansa Minho'nun kolundan tutup ayağa kaldırmayı denedi. Ancak Jisung, Minho'nun aksine daha güçsüzdü bu nedenle de sadece denemek ile kalmıştı. Jisung'un kendisini ayağa kaldıramamasına güldü ve kendi kolunu tutan ellerden kurtulup ayağa kalktı. Az önce kolunu tutan minik elleri parmaklarını arasına aldı ve ellerini kilitledi.
"Yüzün kıp kırmızı-" Minho'nun suratını görür görmez kahkaha atmaya başlamıştı. "Hay yüzümü, yürü de bir yerlere gidelim bari." dedi bıkkınlıkla. Tamam kabul, utanmıştı; hem de çok fazla utanmıştı. "Tamam tamam." ağzından minik minik kıkırdamalar kaçarken yürümeye devam ettiler.
"Ama Minho-"
"Ya!"
Minho'nun ona kızmasının karşısında daha da çok gülmeye başlamıştı. Tanrı aşkına bununla nasıl uğraşacağım ben diye geçirdi içinden tatlı bir sinirle. "Tamam tamam sustum." dedi ve yüzündeki gülümsemeyi hiç düşürmeden yürümeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
imkansız ―Hyunlix [Düzenleniyor]
Random[Tamamlandı][Angst] "Tanrı beni bir hastalıkla cezalandırırken nasıl huzurlu bir şekilde aşk hayatı yaşayabilirdim ki."