song; miki matsubara - stay with me
Bizden gerektiğinden fazla uzak kaldın gün ışığım
hala uyanmadım ve gittikçe endişelenmeye başlıyoruz
o güzel gözlerin kapalı olması ve göremiyor olmam canımı çok yakıyor
geri gelsen artık ha?
uyan, lütfen
ben sensiz bir hiçim gün ışığım
cevapsız bir soru, hastasız bir doktor
bunlar birer hiç
bende bir hiçim Felix. Geri gel artık, seni istiyorum
___________
"Gel artık..Felix.." Ağlamaya başladı elindeki dolma kalemi masaya sakince bırakırken. Sıkılmıştı bu durumdan. Sadece uyanmasını ve ona kocaman sarılmasını istiyordu. Gerçekten başka hiç bir şey istemiyordu. Yazdığı mektubu tekrar tekrar ve tekrar okudu. Her bir satırı sanki unutmaması gerekiyormuş gibi ezberlemeye denedi, ezberlemişti de.
Aklına gelenler ile yumruk yaptığı elini sert bir şekilde masaya vurdu. Vurması ile beraber hareket eden dolma kalemine baktı. Sadece baktı. Bir kaç dakikanın ardından telefonu çalmıştı. Duymamış gibi davrandı. Duymak istememişti çünkü. Açtığında karşısındaki kişi ne diyecekti kim bilir. Onu üzecek belki de şu an ki halinde daha da kötü bir hale sokacaktı onu. Kaldıramazdı bunu Hyunjin. Bu yüzden bir kaç defa daha çalan telefonu es geçti. Ancak merakına da yenik düşmesi ile beraber arayan kişiye baktı.
Minho..
Gördüğü isim ile beraber hızla telefonu eline aldı ve aramaya yanıt verdi. "Hyung?" saygı ile sordu sorusunu. Yaşıt olduklarını biliyordu ancak içinden gelmişti işte. Şu an zaten ne düşünecek bir beyni ne de olanların heyecanı ile daha da güçlü atacak bir kalbinin kaldığına inanmıyordu. "Minho?" karşı cevaptan bir yanıt alamayınca bu sefer adı ile seslenmeye karar verdi.
"Felix, uyandı!" dedi heyecanlı, neşeli aceleci bir şekilde. "Ne?" anlamamıştı karşı taraftaki kişi. Olayın gerçekliğini, kurulan cümlelerin varlığını hala algılayamamıştı. Kafası karman çorman olmuştu. Duyduğu cümle gayet de netti 'Felix, uyandı.' Ancak hala algılayamıyordu. Neden olduğunu da bilmiyordu ki bu onu daha da delirtmişti.
"Hyunjin?" Aynı Hyunjin gibi o da karşı taraftan cevap alamayınca adı ile seslendi. "Hemen geliyorum." dedi ve telefonu yüzüne kapattı. Minho gibi o da acele ile dolabından bulduğu ilk kıyafeti eline aldı ve soyunmaya başladı. İç çamaşırları ile kalınca çıkardığı kıyafetlerini giydi ve masadan telefonunu aldı. Odadan çıktığında aynadan kendisine ufak bir bakış attı ve "Mükemmelim yine." diye mırıldandı moodunda bir şekilde.
Kendisinin bu haline gülümserken askılığın yanındaki çantasını alıp içine telefonu koydu. Aklına gelen şey ile hızla içeri koştu ve Felix'in en sevdiği parfümü sıktı. Ardından askılığın yanına tekrar gitti. Bu sefer siyah montunu alıp hızla giyindi. Anahtarlıktan anahtarını alınca da artık hazırdı.
Çantayla beraber evden acele ile çıktı ve kapıyı kilitleyip durağa kadar koşmaya başladı. Yağan yağmuru umursamadan, esen sert rüzgarın saçlarının karıştırmasını aldırış etmeden koşmaya devam etti. Yağan yağmur ile etrafa ıslak çimenlerin ve toprağın kokusu sarmıştı. Havanın kokusunu derin bir şekilde içine çekti ve gülümsedi. Mutluydu. İlginçti ama mutluydu işte. Bir çok şey gibi sebepsizce, mutluluk ile gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
imkansız ―Hyunlix [Düzenleniyor]
Random[Tamamlandı][Angst] "Tanrı beni bir hastalıkla cezalandırırken nasıl huzurlu bir şekilde aşk hayatı yaşayabilirdim ki."