Pınar anneyi iyi olduğuma inandırıp evden yolladım. Salona geçmiş bunu nasıl hazmedeceğimi düşünüyordum. Gurur'un yüzüne bir daha bakabilir miydim bilmiyorum. Hala o video gözümün önünde dönüyordu. Bunu bana nasıl yapardı? Ailemizi dağıtmaya değer miydi? Bu düşünceler içindeyken kapı çaldı ve oğlum geldi.
"Anne, seni çok özledim." Sıkıca sarıldım oğluma, o ve Müge benim her şeylerimdi. Çaktırmadan gözümdeki yaşı sildim.
"Hadi ellerini yıka üstünü değiştir de yemek yiyelim birtanem." Kafasını salladı.
"Peki ya babam?" dişlerimi sıktım.
"Babanın bugün çok çalışması lazım yukarıda canım." Koşarak yukarı çıktı ve babasına seslendi. İnşallah o yüzsüz aşağıya gelmezdi. Yaklaşık on dakika sonra Ege kucağında aşağı indi ve bütün umutlarım soldu.
"Anne babam da geldi, işlerini bitirmiş." Gurur sinir bozucu bir gülümsemeyle bana bakıyordu.
"Ah ne de güzel." Dedim somurtarak ve oğlumla bana yemek koyup oturdum. Ege şaşırmış bir şekilde bakıyordu.
"Bana yemek yok mu hayatım?" dedi yüzsüz yüzsüz.
"Kendin alabilirsin, dikkat et de içinde zehir olmasın." Gurur sert bir kahkaha attı.
"Ne kadar da komiksin Denef." dedi ve kalkıp hiçbir şey yokmuş gibi tabağını doldurdu. Ege aramızdaki gerilimi fark etmiş ama hiçbir şey demiyor, sessizce yemeğini yiyordu. Arada bir şeyler sorsam da kısa kısa cevaplar veriyor bize tavrını net bir şekilde belli ediyordu. Yemek bitip salona geçtiğimizde Ege karnıma yaklaşıp kardeşiyle konuşmaya başladı.
"Babamızla annemiz yine kavga etmişler sanırım Müge. Sen de üzüldün mü?" gözlerimi hemen Gurur'a çevirdim. O da Ege'nin verdiği tepkiye içerlemişti belli ki.
"Evet kardeşim. Ben de korkuyorum ama onlar ayrılmazlar ki. Sen varsın, ben varız. Hayır, annem beni de kendi çocuğu gibi seviyor. Beni bırakıp seni alıp gitmez merak etme. Bizi ayırmazlar." Ege içli içli ağladı. Ayrılırsak Ege benim öz çocuğum olmadığı için onu alamazdım. Ondan ayrılma düşüncesi kalbimi kor gibi yaktı. Hemen ben de oğluma sarılıp ağlamaya başladım.
"Birtanem ben seni nasıl bırakırım? Bunu nasıl düşünürsün? Seni ben doğurmadım Ege, evet. Ama her ikiniz için de gözümü kırpmadan canımı veririm oğlum. Sen benim ilk göz ağrımsın." Saçlarını okşayıp öptüm ve öptüm. Ege gözyaşlarını sildi ve benim yüzüme uzandı.
"O zaman babamı da affedersin bizim için." Gözlerimi Gurur'a çevirdim ama oğlunun ağlamasına üzülmekten başka hiçbir tepki vermemişti.
"Ege, bu annenle benim aramda karışma lütfen." Dedi uyarıcı bir şekilde.
"Kendi annemle hiç tanışmadım baba. Denef annemi annem bildim. Beni onuz bırakma. Ben bir daha annem olsun diye düşünmek istemiyorum." Oğluma sıkı sıkı sarılıp kokusunu içime çektim.
"Ege'm ben senin annenim zaten. Niye böyle deyip bizi üzüyorsun? Hem baban da çok üzüldü." Ege omuz silkip yanımdan kalktı.
"Baba, ne olur barışın. Başka bir şey istemeyeceğim söz." Gurur gözlerime baktı. Ege'ye çok belli etmiştik. Onu psikolojisini bozmamayı kendi gururumdan daha çok önemsiyordum. Gözlerimi açıp kapattım. Gurur yanıma geldi.
"Özür dilerim Denef'im. Hiçbir şey yaptığımı geri almaz biliyorum ama yemin ederim elimde olan bir şey değildi. Beni affedebilir misin?" kendi duygularını üstü kapalı bir şekilde bana anlatmıştı Ege anlamasın diye. Sinir olacağımı bile bile bana yine Denef'im demişti. Derin bir nefes verdim ve gülümsemeye çalışarak kafamı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İpek Dokunuşu
Ficção GeralÇocukluk Aşkı Serisi-1 Kucağımda bana ait olmayan beş yaşındaki erkek çocuğu yanımda beni sevmeyen ilk ve tek aşkımla birkaç dakika sonra dünyaevine girecektim. Bu noktaya nasıl geldiğim önemli değil , önemli olan bu hikaye bitmeden yanımdaki ela gö...