1. Bölüm

2.1K 146 180
                                    

Herkese merhaba, yeni bir hikaye ile karşınızdayım. Karakterler Koreli fakat olaylar ve mekan 1800 İngiltere'sini yansıtıyor. Sonuçta bu bir hikaye ve benim hayal dünyamın sınırları yok. Umarım okurken detaylara çok takılmadan keyif almaya bakarsınız. Güzel bir serüven diliyorum.



If We Have Each Other ~ Alec Benjamin

⚜️⚜️⚜️






   Doh Kyungsoo neşeli bir gençti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

   Doh Kyungsoo neşeli bir gençti. Hanımefendileri kıskandıracak derecede güzel, on sekizinde bir delikanlı olmasına rağmen tüysüz yüzünde hemen daima şapşal, çocuksu bir gülüş olurdu. Etrafında cereyan eden trajik olaylarda veya ortalığı ayağa kaldıran skandallarda bile gülebilecek kadar cesurdu. Ayrıca dürüsttü. Kendi iyiliği için biraz fazla dürüst... Annesi ise onun aklından noksan olduğunu düşünüyordu bir süredir. Kuzeni Minseo henüz on beşinde, sosyeteye bile tanıtılmadan önce bir askerle kaçarak ailelerini rezil ettiğinde yüzünde o her zamanki şapşal ifade ile gülmüş, "Umarım mutlu olur." demişti. O gün ailenin büyükleri böyle bir günde gülebildiği için onu bir hayli yadırgamış, annesi ise Kyungsoo'yu azarlarken öfkeden adeta morarmıştı. Ne var ki genç adamın tebessümünü annesinin öfkesi bile yok edememişti.

Kyungsoo günlerinin çoğunu pencere kenarında kitap okuyarak yahut dışarıyı seyrederek geçirirdi. İnsanların telaşlı telaşlı oradan oraya koşuşturması komiğine gidiyordu. Bazen hanımların çay seremonisine katılıp sessizce dedikodu dinlerdi. Kadınların başkaları hakkında duyduklarını ballandıra ballandıra anlatması ona daima ilgi çekici geliyordu. Yüzlerinde yanıp sönen heyecanı izlemek, olaylara sonradan ekledikleri açıkça belli olan abartılı yalanları dinlemek onu eğlendirirdi. Fakat kendisi koca bir sır küpüydü. Duyduğu şeyleri bir başkasına anlatmak huyu yoktu. Öğrendiklerini kendine saklar, insanların tuhaf varlıklar olduğunu düşünüp gülümserdi.

Eğer Kyungsoo'nun nefret ettiği bir şey varsa o da terlemekti şüphesiz. Talim ve kuvvet gerektiren sporlardan özellikle imtina ederdi. Yaşıtları ata binip kılıç ya da silah talimi yaparken o oturup kitap okurdu. Kendisine 'kibarcık' lakabı takanlar bile vardı. Doğrusu Kyungsoo'nun durumunu civardaki herkes yadırgıyordu. Annesi zaman zaman "Keşke bir kız doğursaymışım." diye söylenirdi. "O vakit en azından bana mutfak işlerinde yardımı dokunurdu. Zengin bir lordla evlenip herkes gibi topluma karışırdı." Genç adam onun bu sözlerine de gülümserdi. Kadın olsa bile şu ankinden farklı biri olabileceğini pek zannetmiyordu. Hele hele zengin bir lord ile evlenebilmek bambaşka hikayeydi.

  Başka bir ülkeden, başka bir zamandan gelmiş yabancı biri gibi hissettirirdi Kyungsoo. Kendisi de öyle hissederdi ya. Onu tanıyanlar adını koyamasa da onda bir tuhaflık olduğunu için için bilirdi. Bakışı, duruşu, davranışları bir şekilde farklıydı. Çok konuşan biri olmadığı için ne düşündüğünü bilmek zordu. Ve insanlar anlayamadıkları şeyleri çoğunlukla sevmezdi. Kyungsoo anlaşılması zor bir çocuktu.

Yalı ÇapkınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin