Valse Davet ~ Sultan Abdülaziz
⚜️⚜️⚜️
Havalar iyiden iyiye soğumuş, yaklaşan kış mevsimi kendini hissettirmeye başlamıştı. Neyse ki halk buna hazırdı. Taşrada kış çetin geçtiğinden yakılacak odun ve kömür aylar öncesinden kesilip edilip depolara doldurulur, bir kısmı ise sıcak akşamlar için şömine raflarına istiflenirdi. Evi küçük olanlar böyle zamanlarda haline şükrediyordu zira o koca yalı ve köşklerin nasıl ısıtılacağını yalnızca düşünmek bile baş ağrıtıyordu. Öte yandan sosyetenin gamsız hanımları soğuk havayı bile bir şekilde alışveriş düşkünlüklerine bahane etmeyi başararak eşlerinden para kopardıkları gibi kışlık kumaştan yeni tuvalet ve abiyeler diktirtmek üzere terzinin yolunu tutmuştu.
Kyungsoo'nun annesi diğer hanımlardan farklı değildi doğrusu. Bir kızı olmadığı için rengarenk kumaşlar ve yaldızlı abiyeler hakkındaki heyecanını paylaşamıyordu belki ama o da biricik oğluna çeşit çeşit takım elbise diktirmek suretiyle kendini tatmin ediyordu. Genç adam annesinin hevesini kırmamak için peşinden merkeze kadar inmiş, söylediği her takımı denemişti. Ne var ki bu yoğun tempo onu fevkalade yormuş, abartılı ve yapmacık selamlaşmalar ise bunaltmıştı. Tanrı şahit oradan kaçıp kurtulmak için her türlü belaya razıydı. Ata binmek, demirhanede çalışmak yahut savaş talimi yapmak bundan daha kötü olamazdı herhalde.
Geri dönüş yolunu düşününce midesi bulandı. Şehir merkezinde kurulan büyük çarşı taşradan hayli uzaktı ve bozuk yollarda araba sırtında seyahat etmek Kyungsoo'nun kendini hasta ve her an kusacak gibi hissetmesine sebep oluyordu. Ayrıca atlara karşı içten içe suçluluk duyuyordu. Bu zavallı hayvancıkların aç susuz halde günlerce koşturulduğunu, hükümetin bu mevzuda hiçbir şey yapmadığını birkaç aktivistin yazılarında okumuştu. Kendince ve esasında fevkalade küçük bir protesto ile onlara zorunlu haller dışında binmeyi reddediyordu.
"Hayatım sen artık Dük için çalışan nitelikli bir mütercimsin. Kılık kıyafetine dikkat etmen icap eder."
Annesi terzideki diğer hanımların işitmesi için yüksek sesle söylediği vakit Kyungsoo elinde olmadan göz devirdi. Yaptığı iş pekala geçici bir meşgaleydi ve uzun zamandır oraya gitmiyordu. Kaldı ki Kim malikanesinde kalıcı olmaya hiç mi hiç niyeti yoktu. Para kazanmanın onlarca yolu vardı nihayetinde. En mühimi de Lord Kim Jongin tehlike arz ediyordu, hem aklı hem de kalbi için.
Kyungsoo Lorddan uzak durması gerektiğini çok iyi biliyordu çünkü Lord Jongin ile yakın olmak ateşle oynamak demekti ve onunla herhangi bir münasebetten hayırlı bir sonuç çıkmayacağı açıktı. Hesap vermek zorunda bırakılacağı bir ailesi vardı üstelik, üzerindeki sorumluluklar, arkasından konuşacak yüzlerce insan, sonu gelmez iftira ve dedikodu... Bütün bunlarla özellikle de tek başına savaşması mümkün değildi.
"Annecim henüz ortada kesin bir şey yokken ortalığı ayağa kaldırmasan mı?" annesine iyice sokularak söyledi.
Kadın, oğlunun ikazını duymazdan gelerek daha çok kasıldı. Herkes duysun istiyordu. Elinden gelse yüksek bir yere çıkıp bütün şehre bağırırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalı Çapkını
Fanfiction"Yanlış olduğunu biliyorum. Öyleyse neden? Neden vazgeçemiyorum senden?" Kapak için @thekadishipper a sonsuz teşekkürler<3