18. Bölüm

805 114 104
                                    

Eshghe to Nemi Mirad - Aref

⚜️⚜️⚜️

⚜️⚜️⚜️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Kyungsoo soğuk savaşın yalnızca büyük devletleri ilgilendiren bir mesele olduğunu zannederdi. Ta ki Kim malikanesinde çalışmaya geri dönene kadar... Buraya ikinci gelişinden bu yana Lord ile aralarındaki adı konmamış şey tam olarak buydu. Jongin ona karşı gardını almıştı ve bulduğu her fırsatı Kyungsoo'yu iğnelemek için kullanıyordu. Bunu yaparken soğukkanlı duruşundan yahut can yakan çapkın gülüşünden ödün vermiyordu. Kyungsoo durumdan şikayetçi olduğunu söyleyemezdi doğrusu. Lordun kibirli ve soğuk tavrının altında patlamaya hazır kızgın bir yanardağ yattığını biliyordu.

Köşke ikinci gelişinden sonraki ilk karşılaşmaları akşam yemeğinde gerçekleşti. Kyungsoo'yu orada görmeyi beklemeyen Lordun donup kalan yakışıklı suratı Yunanların taştan oyma tanrı heykellerini andırıyordu. O güzel yüzde mimik oynamıyor olmasına rağmen, Kyungsoo Lordun çikolata gözlerini dolduran şaşkınlığı ve öfkeyi görebiliyordu. Sonra yerine geçip sessizce yemeğe başlamıştı. Çatal ve bıçağını kullanışı tam da bir soyluya yakışacak şekilde zarifti. Omuzları dik ve gergin. Hiçbir söz etmese de bakışlarının yarattığı baskı hissediliyordu. Kim Jongin Doh Kyungsoo'ya savaş ilanı ediyordu.

Genç adam mücadeleyi seve seve kabul etti. Zaten buraya bunun için gelmişti. Lorda meydan okumak için. Aralarındaki soğuk savaş da böylece başlamış oldu. Gerçi 'soğuk' çok yanlış bir ifadeydi. Zira Lordun sert bakışlarının, güçlü bedeninin, koyu renkli teninin ve sesindeki alaycı tınının Kyungsoo'nun bedeninde yarattığı etki soğuktan öte yakıcıydı. Derisinin altında kıvılcımlar çaktığına yemin edebilirdi Kyungsoo. Bakışları Lordunkilerle çarpıştığı her an kuyruk sokumundan yukarıya doğru tırmanan titreyişi durduramıyor, nefes nefese kalıyordu. Onda gizemli bir şey vardı ve Kyungsoo'nun ruhunda arzuyu uyandırıyordu. Daha şimdiden belini tutuşunu ve öpüşünün tadını özlemişti. Kendini hep daha da fazlasını isterken buluyordu.

İtiraf etmek istemese de bu çekişmeden hoşnuttu Kyungsoo. Buraya adımını atana kadar görmezden gelineceğini ve bütünüyle yok sayılacağını düşünmüş, bu ihtimalden her zerresiyle nefret etmişti. Ondan uzak durması gerektiğini pekala bilse de gönlüne söz geçiremez olmuştu. Hayatında ilk kez tecrübe ettiği leziz hissi defalarca yaşamak istemesi kabul edilebilir bir durumdu, öyle değil mi? Ve evet, Lord Jongin onu görmezden gelemiyor aksine her fırsatta damarına basıyordu. Bu, Kyungsoo'yu hala istediği anlamına geliyor olmalıydı.

"Ah, aptalsın sen Kyungsoo aptal! Kendine gel lütfen. Aklını başına almazsan başına neler geleceğini biliyorsun değil mi?" işine bir türlü odaklanamıyordu zira aklı fikri hep ondaydı. Son yarım saattir toparlamaya çalıştığı paragrafı yeniden kontrol edip kağıda geçirdikten sonra derin bir nefes aldı. Mantığı başka kalbi başka konuşuyordu ve Kyungsoo'nun Lord hususunda derhal mantıklı tarafı seçmesi gerekiyordu. Çelişkili davranmaya bir son vermeliydi. Bir inat uğruna buraya kadar gelmemeliydi en başta. Adamın teki sırf biraz yakışıklı diye hayatını ayaklarının altından kaydırmasına müsaade mi edecekti yani?

Yalı ÇapkınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin