kızlarla kalabalığın arasına karışmış oradan oraya koşuşturken bir elimde telefonumla oyalanıyor, diğer elimle ise Lalisa'nın elini kavramış beni yönlendirmesine izin veriyordum.son attığım post şu ana kadar paylaştığım tüm gönderilerden fazla etkileşim almıştı ve bana bi miktar takipçi kazandırmıştı.
bildirimlerde gezinirken dikkatimi çeken kullanıcı adıyla duraksadım. telefonu yüzüme yaklaştırıp profil fotoğrafına baktım ama yüzü yoktu. ismi dikkatimi tekrar çekti.
zkdlin.
ismine tıklayıp profiline gireceğim sırada Chae başını omzuma yasladı ve telefonu elimden çekti. yüzümü hafifçe ona doğru çevirip kaş çatarken dudaklarını iki yana kıvırıp telefonu çantasına attı.
"bu gece eğleniyoruz. sosyal medya olmadan."
ve hemen ardından kendi telefonunu çıkarıp fotoğraf çekilme başlamıştı. bu kız beni delirtecekti.
hızlı bir hamleyle telefonunu elinden çekerken o da telefonla birlikte havalanmıştı. bu beni güldürürken o bir şeyler mırıldanıyordu.
"fotoğraf çekilmeyeceksek eğlenmemizin ne anlamı kalır ki?"
gülmemi durdurup kolumu omzuna attım ve onu kendime doğru çektim. başını hafif sıkıştırırken kurtulmak için çırpınıyordu.
"anılar Rose, anılar."
bunun saçmalığıyla ilgili kulağıma bir şeyler bağırırken ileride uzun bir beden dikkattimi çekti. kafamı hafif yana yatırıp dikkatlice baktım ve kim olduğumu fark etmemle dudaklarımın arasından ufak bir çığlık bıraktım.
rose kafasını hızlıca benden uzaklaştırıp kulaklarını kontrol ederken ben çoktan koşmaya başlamıştım. kalabalığın arasında ne kadar koşmak denirse tabi. attığım her adımda biri omzuma çarparken arkamda beni kaybetmemeye çalışan Chae'nin bağırışlarını duyuyordum.
bir kaç büyük adım daha atıp kalabalıktan sıyrıldım. parmaklarımı saçlarımın arasında gezdirip hızlıca tekrar şekil verdim ve elbisemi düzelttim.
"sen gerizekalı mısın?"
Chae bağırarak dibimde belirdiğinde irkildim.
"ne sikime birden ko-"
cümlesi birden yarıda kesildiğinde bir çığlık attı. gerçekten çığlık attı.
"İNANMIYORUM SEHUN!"
ve eğer abartmamış olacaksam, çocuğun üzerine atladı. etraftaki bir kaç kişi bakışlarını üzerimize dikerken kendi aralarında bir şeyler mırıldandılar.
bakışlarımı sarılan Chae ve Sehun'a çevirdim. uzun bir süre, Lisa olaya müdahale edene kadar, sarıldıktan sonra sıranın bana geldiğini anladım. sonunda.
onu çok özlemiştim.
"Jennie?"
sesini duymamla gözlerim dolarken yerimde yavaşça zıpladım. başımı arkaya attım ve sakinleşmek üzere nefes alıp verdim.
"seni çok özledim."
ah, evet ben de.
adımlarımı ona yönlendirip kollarımı boynuna sardım ve bir kaç saniye için havalandırmasına izin verdim.
pek de uzun sürmeyen bir sarılmanın ardından ne kadar kalacağı gibi ufak detaylar hakkında konuştuk. çoğu zaman hiçbir şey demeden, yüzümde kocaman bir gülümsemeyle onu izledim. yaptığı esprilere güldüm ve ara ara omzuna ufak darbeler bıraktım. sohbet sohbeti devirdi. saatler geçti.
"kızlar, bir sorunumuz var."
Lalisa gözlerini kalabalığa dikmiş bir şekilde konuşurken hızlıca oraya baktım. tek tek herkesin yüzünü incelerken suratı asık Jisoo'yu gördüm. ve yanında yürüyen Junmyeon ile Irene.
sorunun ne olduğunu henüz anlamazken bize yaklaştıklarında fark ettiğim detayla yüzüm anında kızlara döndü.
Junmyeon ve Irene el ele tutuşuyordu.
"umarım tahmin ettiğim şey olmamıştır. durum buysa, tanrı bizi korusun."
Chae bir elini benim dirseğime, diğer elini Lalisa'nın dirseğine koyarken bizi önüne doğru çekti.
"ne yani? Jisoo, Junmyeon'dan mı hoşlanıyor."
Sehun şaşırmış bir şekilde önümüze geçip bunu söylerken Lisa hızlıca onun ağzına vurdu.
"bunu sesli dile getirmemelisin yoksa ondan seni kimse kurtaramaz."
evet, tam olarak Jisoo'dan bahsediyordu. bu konuda fazla hassastı ve henüz kendisi bile kabullenememişti.
"kızlar! size harika bir haberim var."
Jisoo'nun neşeli çıkarmaya çalıştığı ama asla başaramadığı sesiyle Sehun'u önümden itekledim ve yüzüne baktım.
gergin duruyordu.
Jun ve Irene'ın kenetlenmiş ellerini tutup havaya kaldırdı ve sahteliğini gizlemek istemediği bi tebessüm takındı.
"okulumuzun yeni tatlı çiftine güzel dileklerinizi sunun."
daha sonra göz devirip Junmyeon'un diğer tarafına geçti.
"bu tam olarak ne zaman gerçekleşti."
Lalisa'nın sorusuna Irene cevap verecekken Jisoo öne atılıp cevapladı.
"bir kaç saat önce. ama bir önemi yok."
duraksayıp gözlerini Irene'ın üzerinde gezdirdi ve alayla güldü.
"böyle şeyler geçicidir."
ve kolunu Junmyeon'un omzuna atıp Irene'ın oradan uzaklaşmasına sebep olan son cümleyi söyledi.
"kalıcı olan arkadaşlıktır."
hemen ardından ikisi arasında küçük bir tartışma yaşandı ve Junmyeon bulunduğumuz yeri terk etti.
gözlerim saate takılırken gece yarısına yaklaşık yarım saat olduğunu fark ettim. kızlar Jisoo'yu sakinleştirmeye çalışırken onlara saat hakkında bilgi verdim ve birlikte asıl geceye hazırlanmak için Sehun'un yanından ayrıldık.
||
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flower garden || jenkai
Fanfictionyürüdüğüm her yol sana çıkıyor jennie. sana ve senin çiçek bahçene