ne zaman boğazımda o yumruyu hissederek uyansam sonsuza kadar uyumak ve bir daha kalkmamak isterdim. önceki gece olanları unutmanın bile çözüm olmayacağını bilirdim çünkü daha önceleri de vardı. yatakta oyalanırken yorganımın, beni sonsuza kadar görünmez yapmasını dilerdim ama eninde sonunda ayaklarımı soğuk zemine değdirir ve hayatıma bir şekilde devam ederdim.beynimin içinde hissettiğim o zayıf ama keskin sızı zorla gözlerimi aralamama sebep oldu. parmaklarım şakaklarıma gidip orayı yavaşça ovarken gözlerimi saate diktim. öğlene geliyordu.
üzerimde ağırlık yapan yorganı kenera atarken üzerimdeki tişörtü aşağıya çekiştirip kalçamı kapattım. kolumu yastığın altına attım ve tekrar uykuya dalmak için kendimi zorlamaya başladım.
güzel bir hayatı düşledim. annemin benim için çabaladığı, şiddet görmediğim güzel bir aile hayatını.
daha sonra kapı kaba bir şekilde açıldı.
düşlerim bir bıçakla kesildi.
ağlamaklı bir mırıltı çıkartarak kafamı yastığa gömdüm.
"seni görmek isteyen biri var."
haechan'ın sesiyle kafamı biraz kaldırıp kendime yer açtım ve "umrumda değil, kim geldiyse gitmesini söyle." diye bağırıp tekrar yastığa gömüldüm.
"abla, kim olduğunu görmen gerekiyor."
abla demişti.
haechan bana abla demişti.
biraz gergin biraz telaşlı çıkan sesiyle kaşlarım çatıldı ve başımı kaldırdım. elimin tersiyle göz çevremi silerken önce kapının girişinde duran kardeşime, hemen ardından arkasındaki bedene baktım.
"sen kafayı mı yedin?"
bağırarak yatakta ileri atıldığımda kendimi saniyeler içerisinde ayakta bulmuştum.
gelen Kim Jongindi.
ve benim harika kardeşim onu içeri almıştı.
yetmemiş odamın kapısına kadar getirmişti.
kenardaki terliklerimi hızlıca ayağıma geçirip kapıya yöneldim ve ikisini kollarından tutup odanın içerisine çektim.
"annem evdeyken onu içeri mi aldın? sen çıldırdın mı? ya onu görürse? gerçekten, beni hiç düşünmüyorsun değil mi?"
onu azarlarken koridoru kontrol edip aşağıdan gelen sesleri duymaya çalıştım. tek duyduğum kendi sesimdi.
"merak etme, evde kimse yok. annem ve babam bir saat önce çıktı. bir haftalığına İtalya'ya gittiler yani rahatız. çalışanlarda bu sürede izinli."
duyduklarımdan sonra bakışlarım karşıya kilitlenirken bir kaç olumsuz düşünce geçti aklımdan. haber verme gereğinde bile bulunmamışlardı. gitmeden önce beni görmemişlerdi bile.
yavaş adımlarla odanın içine döndüm ve yatağıma oturup saçlarımın yüzümü kapatmasına izin verdim.
sonra aklıma Jongin'in odamda olduğu geldi.
hemen karşımda.
tırnaklarım yatağın kenarını sıkarken kafamı kaldırmadan konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flower garden || jenkai
Fanfictionyürüdüğüm her yol sana çıkıyor jennie. sana ve senin çiçek bahçene