kafamı yasladığım zeminden kaldırmamak, bir kez daha gerçeklikten kaçmak istedim. aklım ve düşüncelerim, hepsi durmuş şekildeydi.ben ne yapmıştım? neden hak etmiştim tüm bu olanları? huzur diyordum, sevdiğim kişiler için çabalarsam huzuru sonunda elde edebilecektim. yapmamış mıydım? yetmemiş miydi?
kolumdan sıkıca tutulduğumda ağırlığımı yere vermeye devam ettim. başımı bir kaç kere zemine vurdum. daha sonra sertçe havaya çekildim. tutulan kolum ağrırken diğerini de destekledi ve ayağa kaldırdı beni.
kim olduğuna bir kez dahi bakmadım. ne Jongin'e bakabildim, ne de bu gece ödülü olduğum o şerefsize.
neden bir şey yapmadığını düşündüm. gözlerimi gergin bir şekilde ondan yana çevirdim. onu bıraktığım yerde bulabilecek miydim?
buldum.
bize doğru yürüdü biraz, yumruk yaptığı ellerini serbest bıraktı. orta parmağını, işaret parmağına doladığında gözümü elinden çekemedim. derin bir nefes alırken aklıma düşen onca anıyla ağlamam daha da hızlandı.
çocukluğumdan bu yana, ailem onun ailesiyle ne kadar yakın olsa da hiçbir zaman onu sevmemişlerdi. annen her zaman onun adından kötü bahseder ve babam onu yanımda gördüğü anda bizi uzaklaştırırdı. biz yaş aldıkça bu durum daha da beter hale gelmişti. biz 14 yaşımızdayken, iki aile arasındaki güvende yavaş yavaş çatlamalar olduğunda annem beni evimizin çatı katındaki vakit geçirebileceğim bir odaya kilitler ve oradan çıkıp Jongin'e kavuşmama izin vermezdi.
oysa gizlice arka bahçeye girer, pencerenin önünde öylece dışarıyı izleyen beni her zaman neşelendirirdi. ardından orta parmağını, işaret parmağına dolar ve kimsenin duymamasına dikkat ederek "korkma, seni kurtaracağım." derdi.
ve bir şekilde o odadan çıkmamı sağlardı.
gözlerimi ona çevirip başımı olumluca salladım. ona güveniyordum. ona her zaman güvenmiştim.
"gidelim artık." diyen sesle kolum çekildi ve bedenimi zorla sürükledi. "ağlamayı da kes. bunun için yenmedim o orospu çocuğunu."
dediği şeyle göz yaşlarım arasında gülmeye başladım.
"gülünce de çirkin oluyorsun. çekiklerden de nefret ederim. mide bulandırıcısınız."
dediği şeyle "ırkçı orospu çocuğu." diye mırıldandım. ve Jongin'e hissettiğim güven duygusunun beni toparlamasına izin verdim.
boştaki elimle yüzümü silerken "kıyafetlerimi istiyorum." diye konuştum. göz ucuyla suratıma bakıp iğrenç bir şekilde güldüğünde "bir kaç dakikaya zaten ihtiyacın olmayacak ama sen bilirsin." dedi.
bu yüzümü buruşturmama sebep oldu.
bedenimi bir odaya çekerken içerideki boğucu ter kokusuyla kusmak istedim. kenarda eşofmanımı ve ceketimi görürken dudaklarım istemsizce iki yana kıvrıldı.
"yüzümü temizlemem lazım." diye yorgun çıkan sesimle tekrar konuştuğumda kenardaki kapıyı işaret etti.
Jongin ne yapıyor diye düşünmeden edemedim.
kıyafetlerimi alıp banyo yapmaya çalıştıkları ama pek başaramadıkları küçük odaya girdim. eşofmanı hızlıca üzerime geçirirken az önce yaşadığım her şey tek tek tekrar düştü gözümün önüne. bedenimi titreme alırken elimden geldiğince soluklandım. saçlarımı iki yana alıp yüzüme rastgele su savurdum. bir kez, iki kez, üç kez ve defalarca. suyu yüzüme çarpıp kendime gelmeyi bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flower garden || jenkai
Fanfictionyürüdüğüm her yol sana çıkıyor jennie. sana ve senin çiçek bahçene