twelve

983 79 112
                                    


bazen anlık verdiğimiz kararların doğruluğu ve yanlışlığı üzerine saatlerce düşünebilirdik. o şey çoktan olmuş, bitmiş olsa dahi.

5 kız parti alanına doğru yürürken oluşan oldukça tuhaf ortam tüm bedenimi germişti. Jisoo ve Chae önden yürüyüp kendi aralarında fısıldayarak konuşuyor, Lisa telefonuyla konuşuyor, ben ve Krystal ise baş başa en arkada yürüyorduk.

kollarımı bedenime sarıp derin bir nefes aldım.

"seninle konuştu mu?"

sorusuyla ona döndüm. Jongin'le olan ilişkimizin ne kadarını biliyordu? Jongin ona ne kadarından bahsetmişti?

"buraya gizlice geldi Jennie. seninle konuşabilmek için."

ona cevap vermedim.

"onu dinlemedin değil mi? biliyordum."

kendi kendine konuşup alayla güldüğünde bedenim gerildi.

"Jongin benim eski sevgilim? benimle konuşmak için seni orada bırakıp buraya gelmesi rahatsız edici değil mi gerçekten? benimle tekrar barışmaya çalıştı? nasıl bu kadar rahat olabilirsin?"

tek nefeste konuştuğumda sesim biraz yüksek çıkmıştı. adımlarımı durdurup ondan yana döndüğümde diğerleri de durmuş, bize doğru yaklaşmışlardı.

"ben onunla sadece ailem ve onun ailesi istediği için sevgiliyim. bunu sana söylemedi mi?"

sinirle yükselmiş omuzlarım çöktü. kalbimde bir burukluk hissettim. söylememişti. söyleyememişti. söylemesine izin vermemiştim. görüşüm bulanıklaştı. Lisa'nın elini omzumda hissettim.

aklıma beni eve bırakırken babama söyledikleri geldi.

"her şeyi bilmiyormuş."

onunla ilgili bilmediğim başka ne vardı?

yutkundum ve boğazımdaki yumrudan kurtulmak istedim. öğrendiğimde ona ne demiştim? hayır, öğrenmeden önce ona neler demiştim?

ona onu istemediğimi söylemiştim.

kalbimi kırmaya mı çalışmıştı?

kızlara döndüm. "siz gidin."

bizi orada baş başa bıraktıklarında gözlerimi bir süre onun yüzünde gezdirdim.

"bana her şeyi anlat."

başını olumsuzca salladı. "sana hiçbir şeyi anlatamam."

ellerimi saçlarımın arasında gezdirdim. "sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

sona doğru yükselen sesimle birden sustum. ona bağırmanın hiçbir faydası yoktu. elini omzuma çıkardı ve anlayışla gülümsedi.

"bak Jennie, babası onu Amerika'ya geri götürmem için beni buraya gönderdi. Jongin'i orada zorla tutuyordu resmen. bunu neden yaptığını bilmiyorum. sadece o, defalarca yanı başımda senin için ağladı. o benim için çok değerli bir arkadaş. sevdiğim biri bile var ama Jongin'i zor durumda bırakamam. sırf bu yüzden duygularımı bir kenara atıyorum. onu üzme. lütfen."

konuşurken dolan gözlerine bakındım. ona değer veriyordu. ona gerçekten değer veriyordu. nefeslendi ve konuşmaya devam etti.

"her neyse, bana karşı kötü olmanı istemem. aranızda her ne dönüyorsa halledeceğinizden eminim. şimdi gidelim."

flower garden || jenkaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin