twenty five

649 72 20
                                    

yorum bırakmayı ve oy vermeyi unutmayın, sizi seviyorum<3

//

bedenimi hareket etmeye zorladım. kollarımı destekleyen ellerden kurtulup "Joy." dedim ağlamaktan kısılmış sesimle. bir kaç adım ileride olan adımlarını yavaşlatıp yanıma geldi. "seninle geleyim mi ben?" dediğimde bakışlarını Jongin'e çevirdi.

"konuşacak şeyleriniz vardır diye düşünmüştüm." dediğinde ağrıyan gözlerimi ona çevirdim. saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırırken "akşam konuşuruz, olur mu?" dediğimde başını olumluca salladı. dudaklarım kıvrılırken yüzündeki yaralar canını yaktı. tekrar ıslanan gözlerimi ona göstermemek için Joy'a döndüm ve arabasına kadar bana destek olmasına izin verdim.

ön koltuğa yerleştiğimde dolandı ve yanıma oturdu. "onu gördüm." diyerek direkt konuya girdiğimde arabayı çalıştırmadan bana döndü. "kimi gördün?"

derin bir nefes alıp elimle yüzümü sıvazladığımda yaşadığım şeylerin anlamsızlığını düşünüp durdum.

"krystal'i."

||

araba yolculuğu boyunca başıma gelen şeyleri kısaca Joy'a anlatmış, başımı cama yaslamış ve biraz dinlenmeyi denemiştim.

arabadan inmeden önce "istediği Jongin'i elde etmek. seni böyle bir şeyin içerisine attı çünkü sen Jongin için ordaydın. başına gelen şeylerden Jongin'i sorumlu tutacaktın. çözdüğünüz düğümleri tekrar atacaktınız ve sen yine ondan uzağa kaçacaktın. istediği tek şey bu." diyen Joy'un cümleleri tekrar tekrar zihnimde dolaştı.

ailelerimiz için dediğini hatırlıyorum, ona aşık bile değilim sadece onun yanında olmak istiyorum demişti defalarca. adımlarken her şeyi en başından düşündüm. her şeyi tekrar tekrar geçirdim zihnimden.

farkındalık sardı bedenimi. toparlanıp onunla yüzleşmek istedim sadece.

yabancı bir evin önünde arabayı park ettiğinde "kızları Sehun'un evine bırakmıştım. buraya gelmek istersin diye düşündüm." dedi.

başımla onu onaylarken arabadan indim ve adımlarımı çabuk tutarak iki katlı müstakil evin çelik kapısını çaldım.

bir kaç saniye sonra Chaeyoung kapıyı açtığında ona yorgun bir gülümseme gönderdim. "tanrım, sonunda!" diye bağırıp öne atıldığında kollarını boynuma sardı. ellerim beline dolanırken sırtını bir kaç kere pat patladım. "o kadar endişelendim ki! baştan seni oraya tek başına göndermenin iyi bir fikir olmadığını biliyordum. ama hiçkimse dinlemedi beni. sana bir şey olacak diye çok korktum."

dakikalar önce durdurduğundan emin olduğum gözyaşları kapının önünde tekrar akmaya başladığında yanağını okşadım ve "bak burdayım işte, ağlama." diye mırıldandım.

içeri geçtiğimizde Jisoo sakin adımlarla yanıma adımladı. "iyi olmadığını biliyorum. sormayacağım bile o yüzden." dedi ve kısaca sarıldı. "özür dilerim. buna izin vermemeliydim." dediğinde gözlerim arka tarafa takıldı.

flower garden || jenkaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin