twenty seven

578 57 5
                                    


düşüncelerimi ve hissettiklerimi toplamaya çalıştım. yüze yüze kuyruğuna geldiğim bu yorucu yılların mutlu sonlanmasını istedim sadece. bedenimde hissettiğin sert darbeler, tenime değer yabancı tenler, başıma dayadığım silahlar, tamamı su dolan ciğerlerim, kesilen nefeslerim ve akan onlarca gözyaşı...tüm bunlara değmesini istedim. artık bir kere omuzlarımın üzerinde hiçbir yük yokken gerçekten mutlu olmak istediğim için gülmek istedim. mutluluktan ağlamak istedim.

kararlaştırılmış planı defalarca geçirdim aklımdan. bir açık bulmaya çalıştım. ipi koparacak ufak bir hata. o hatayı çözmek için kimse bulamadan kendim bulmak istedim.

başımı önümdeki koltuğun sırtına yaslarken omzumdaki el beni rahatlatmak amacıyla parmaklarını sıkılaştırdı biraz.

"her şey yolunda gidecek, artık endişelenme."

başımı hafifçe yana çevirdim. bir kaç gün önce tamamen kısalttığı saçları istemsiz bir tebessüm kondurdu dudaklarıma. yanımda olmasa bile bunca yıl bana nasıl iyi geldiğini düşündüm onun. beni bir an bile terk etmemiş olması biraz buğulandırdı gözlerimi.

"bak, hep birlikteyiz. bu işten yine hep birlikte sıyrılacağız."

sırtımı dikleştirdim ve bedenimi ondan yana çevirdim tamamen. omzumdaki elini tutup kucağıma indirdim. biraz sıktım. böyle ona olan sevgimi hissettirmek istedim.

"bir kaç saat kaldı sehun. bir kaç saat sonra bitecek. ama aklımı kurcalayan onca şey var ki."

"anlat bana. saklama kendine. endişelerini paylaş benimle."

sakin ses tonu bedenimi biraz gevşetti. derin bir nefes alıp cümlelerimi toparladım.

"polise gidene ve her şeyi ortaya dökene kadar, tamamız. plana uyacağız ve onun dibe batmasını sağlayacağız. ama onu tanıyorum. yıllarım yanında geçti, en iyi ben tanıyorum onu. tüm bunlar bittikten sonra ne yapacağız? öylece durmayacak. ondan nasıl kurtulacağız?"

derince soluklanıp biraz düşündü. ne yapacağımızı, ne olacağını onun da bilmediğine o kadar emindim ki.

"en azından olaylar patlak verdikten sonra bir kaç gün ortalıkta olmayacağından eminiz. o süre zarfında bu konu üzerinde tartışıp bir çıkış yolu bulabiliriz."

içimi rahatlatma çabası boşaydı ama yine de belli etmek istemedim ona. sahte bir gülümseme daha takınıp onu onayladım.

biraz geçti. tanıdık sokaklar göründü. tanıdık evler göründü. biraz daha ilerledik. havaalanından beri konuşmayan lisa arabayı durdurdu. gerginliğini hissedebiliyordum. korktuğum şeyler onu da korkutuyordu. biliyordum.

"Jisoo ve Chae evlerine geçecekler. Jonginler, biliyorsun sabahtan geldiler.  ben her ne kadar onay vermesem de onların yanında kalacaksın. seni koruyacaklarına dair inançları kesinlikle tam ama sen yine de dikkat et."

karşısındaki boş yolu izlerken konuştu. biraz duraksadı ve indi arabadan. arkasından ben de indim. bir kaç metre ilerideki tanıdık eve bakarken sehun elini sırtıma yaslayıp hareket ettirdi beni.

"geçmişe takılma. bundan sonra onlar yok."

lisa arabanın önünde oyalanmaya devam ederken ona döndüm.

"eve mi?"

"annemleri görmem gerekiyor."

yanına adımlayıp kollarımı boynuna doladım. "teşekkür ederim, şimdiye kadar yaptığın her şey için."

alnını omzuma yaslarken bir kaç iç çekişini duydum. "neden veda ediyor gibi konuşuyorsun?"

boğuk sesiyle kendince beni azarlarken ona güldüm. göğsümde baş gösteren ağlama isteğini direndim. şu durumda ağlayamazdım. bugün ağlamaya iznim yoktu.

ufak tefek bir kaç konuşmanın ardından onları sehunla baş başa bıraktım ve ileride kapının hemen başında beni bekleyen çocuğa döndüm.

arkasındaki geniş evle uyum sağlayan bembeyaz kıyafetlerine baktım. yüzündeki tebessümü izledim. büyük adımlar atarak yanına vardım sonra.

"seni bekliyordum."

"geldim."

"görebiliyorum, jennie."

bir kaç saniyelik anlamsız bakışmanın ardından "ne zaman?" diye sordum. sehun lisa'yı göndermiş olacak ki yanımızda belirirken jongin "istediğin zaman." diye yanıtladı beni.

"şimdi. şu işi hemen halletmek istiyorum."

ve yarım saat sonrasında tekrar çıktık yola. polis karakolunun geniş bahçesinde durup tabelayı izledim. yaşanacak olası şeyler geçti gözümün önünden. sıkıca bağladığım saçlarımı tekrar tekrar sıkarken girdim büyük binaya.

o gün öğle saatlerinde, büyüdüğüm evin bahçesine gömdüğüm bombayı patlattım. şüphe duymadan, korkmadan bıraktım pisliğe bulanmış defteri masaya ve anlattım her şeyi.

ben o gün, o masa bir sıfır öne geçtim.

flower garden || jenkaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin