nerede yanlış yaptım? nerede hatalıydım? neden hiçbir şey yolunda gitmiyordu? neden sevdiklerime zarar geliyordu? neden tüm bunlar beni yüzümden oluyordu?saatlerdir ağladığımdan akıtacak göz yaşım kalmazken kendime tüm bunları sorup durdum.
neden..neden..neden..
binlerce soru sıraladım üstü üste ama bir cevap bile sunamadım kendime. dudaklarımı aralayıp yüksek sesli bir nefes aldığımda uyumamam için kendini zorlayan chae başını kaldırıp bana baktı.
olanlardan sonra ilk iş sehunu aramış ve ortalığı dağıtarak, bağırarak, ağlayarak her şeyi anlatmıştım. kısa bir süre içerisinde beni almaya geldiğinde kızlara haber vermişti. onun tek başına kaldığı evinde toplandığımızda sehun bizi bırakmış ve gitmişti.
şimdi üzerinden saatler geçmişti ve ondan hala haber yoktu.
Lalisa bileğindeki saati bir kez daha kontrol ettiğinde telefonuma düşen aramaya baktım.
nefesimi tuttum.
durdum.
durdum.
kapattı.
bir mesaj düştü hemen sonra. üvey babamdan gelen bir konum. "sevgilin tek başına kaçamadı, sanırım bu sefer senin onu kurtarman gerekecek."
dudaklarımı araladığımda istemsiz bir çığlık atarken gerçekten kafayı yediğimi düşünmüştüm. gerçekten o an kendimi deli gibi hissetmiştim.
"konum atmış." diye bağırıp tekrar ağlamaya başladığımda uyuklayan chae anında ayaklandı ve diğer ikisi telefonumu alıp konuma baktım.
"sehun arıyor."
Lisa'nın dediği şeyle gözyaşlarımı durdurmaya çalışıp ona döndüm. telefonu açtı ve gelen konumdan bahsetti. karşı taraf bir şeyler söylediğinde Lisa göz ucuyla bana baktı. "deneyeceğim." diye mırıldandığımda anladım neyden bahsettiğini.
"imkansız. imkansız anlıyor musun? imkansız."
üst üste aynı kelimeleri bağırırken telefonumu Jisoo'nun elinden alıp çıkışa yürüdüm. kenardaki aynanın önüne atılı olan araba anahtarlarını aldığımda kiminki olduğuna bile bakmadım.
"Jennie! Jennie bekler misin!"
arkamdan gelen bağırışlara ve adım seslerine kulak asmadım. arabaya bindim ve gaza bastım sadece. çalınan kornalar, yapmak üzere olduğum kazalar, hiçbirini umursamadım.
bulanık görüşümle sevgilimin peşinden koştum sadece.
bir süre sonra yollar düzleşti, arabalar azaldı, evler azaldı, bomboş tarlalar karşıladı beni. dümdüz yolu takip ettim. ilerideki eski püskü yer çekti dikkatimi. ve önündeki araba kalabalığı.
direksiyonu kırdım. içimde biriken son umut parçasına tutundum sımsıkı bir şekilde. hala bir şeyleri düzeltebileceğime inanmak istedim. onunla güzel bir hayat geçirebileceğime, uyandığımda yüzünü görebileceğime, sarılabileceğime, doya doya, koklaya koklaya, istedikçe öpebileceğime inanmak istedim.
bunlar beni ayakta tutsun diye bekledim.
taşlık yola girdiğimde içinde bulunduğum arabaya döndü tanıdık yüzler. tek tek inceledim hepsini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flower garden || jenkai
Fanfictionyürüdüğüm her yol sana çıkıyor jennie. sana ve senin çiçek bahçene