elimdeki bardağı kafama dikip masaya bırakırken elim at kuyruğu saçlarımı yokladı. Cadı Kazanı bugün haddinden fazla kalabalıktı. bar tamamen dolmuştu ve büyük ihtimal son 2 yılın en kalabalık günü falandı.burada takılmayı seviyorduk. hoş ambiansı, kaliteli içkileri vardı. kalabalık gecelerde canlı müzik oluyordu ve rastgele insanlar sahneye çıkıp şarkı söylüyor, dans ediyordu. burası sahneye çıktığımız ilk yerdi. Gaia'nın Altın Kızı bu barda olmuştum.
bulunduğumuz masaya yakın bir yerde bağırarak, zıplayarak dans eden ve tüm enerjisini atan Chaeyoung'a döndüm. üzülmeyi hak etmiyordu. her zaman kendinden önce başkalarını düşünmüştü. kendi ikinci plana atmış, etrafındakilerin sorunlarıyla ilgilenmişti. dördümüzün arasında üzülmeyi en az hak eden kişi oydu.
çalan şarkı sonlanırken tiz bir mikrofon sesi tüm alanı doldurdu. kalabalıktan bağırışlar duyulurken sahnedeki kişi mikrofona üst üste vurdu.
tanrım, bu kesinlikle Jackson olmalıydı.
"hepinize iyi eğlenceler, Cadı Kazanı'na hoşgeldiniz falan ve diğer her şey."
duyduğum ses tahminlerimi doğrularken yavaşça gülümsedim.
"eğlencenizi bölüyorum çünkü bugün aramızda çok değer verdiğim bir kaç kişi var. çoğunuzun bildiği üzere dün gece çok değerli dostlarım aramıza geri döndü."
kaşlarım çatılırken Lalisa'ya döndüm. onlar da mı buradaydı?
"onları gördün mü?" diye bağırdığımda kafasını olumsuzca salladı. elindeki dolu bardakla yanımıza gelen Jisoo başıyla kendi arkasını işaret etti ve sorumu yanıtladı.
"tam tayfa, bar tarafındalar."
Chaeyoung sinirle yanımıza gelirken "eğlenmeye geliyoruz orada bile rahat yok. bunlar ne zamandan beri Cadı Kazanı'nda takılmaya başladı?" diye söylendi.
gözlerimi sahneye diktim ve Jackson'ın söylediği bir kaç şeye kulak tıkayıp konuştum.
"Kim Jongin geldiğinden beri."
elim Jisoo'nun avcundaki bardağa gitti ve hızlıca kafama diktim.
"ve şimdi asıl kısım. biliyorum fazla konuştum ama umrumda değil."
Lalisa, "şu çinli, her zaman ki gibi zevzek." dedi ve onu dinlemeye devam etti.
"aramızda çok özel konuklarımız var. Gaia'nın yükselen starları. BlackPink."
başımı öne eğip olumsuzca sallarken gülmeden edemedim. kalabalık bağırmaya ve alkışlamaya başlamışken bize dönen gözleri hissedebiliyordum.
"Kim Jongin! arkadaşlarına sorduğun soruyu yakaladım. sen nerede yaşıyordun, çukurda falan mı? kimse sana BlackPink'ten bahsetmedi mi?"
duyduğum isimle başımı ilgili bir şekilde kaldırdım. beni şaşırtmamıştı. hakkımda hiçbir şey bildiği yoktu. son iki yıldır onsuz ne yaptığım hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu.
"kızlar? ona BlackPink'in kim olduğunu göstermek ister misiniz?"
o, nasıl reklam yapacağını çok iyi biliyordu. barını nasıl pazarlayacağını gerçekten çok iyi biliyordu.
kızların gözlerini üzerimde hissederken ayağa kalktım. Jisoo'nun elini omzumda hissederken kalabalık yavaşça arkasını döndü ve geçmemiz için bize bir yol yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flower garden || jenkai
Fanfictionyürüdüğüm her yol sana çıkıyor jennie. sana ve senin çiçek bahçene