düşüncelerimi bir kutuya kilitleyip, ateşe vermek istedim. zihnimin içinde dolanan tilkilerimi teker teker avlayıp sonunda onlardan kurtulmak istedim. ama sadece izledim. onlar tarafından ikinci kez tüketilmeyi bekledim.bulunduğum caddeye öylece bakındım. yolun sonuna odaklandım. o eve geri dönmeyecektim. beni bir kere kaybetmişti. babam bir kere öldürmüştü beni. artık Kim Jennie onun kızı değildi.
hastaneden çıkınca sahil kenarına bıraktığım arabayı aldım ve Chae'nin evinin önünde park ettim. bir gecede mahvettiğim işleri toparlayana ve kalacak bir yer bulana kadar ona eşlik edecektim. en azından haechan'ın tekrar o eve dönmemesini sağlamalıydım. ait olduğu yere artık gitmeliydi.
tekrar tekrar çalan telefonuma baktım. annem kaçıncıya arıyordu bilmiyordum bile. en azından onunla konuşmam gerekiyordu ama şu an istemiyordum. elimdeki telefonun sim kartını çıkarıp ikiye kırdım ve arabadan inip eve yürürken kenara attım.
eşyalarımı almam gerektiğini kendime hatırlattım. annemle konuşacağım zaman ondan bunu rica edebilirim diye düşündüm. en azından bu kadarını benim için yapmalıydı.
geniş kapı aralanırken içeriye girdim bahçede oturan yüzlere bakındım. kızlar vardı. onların yanında extra olarak sehun vardı, yixing vardı, junmyeon vardı, krystal vardı.
jongin yoktu.
sessizce boğazımı temizlediğimde onun olmayışının kalbimi kırmasına izin vermedim. bu durumda onun hiçbir suçu olmadığını biliyordum. bunun farkındaydım. evet aramalarımı görmesine rağmen yanıtlamamıştı. yanıtlasa böyle bir şeye kalkışmayacaktım. ama yine de sürekli, hayatımın her anında yanımda o olmayacaktı. bunu tek başıma atlatabilmeliydim. diğer bir kaç sefer gibi.
yanlarına gidip yüzlerindeki telaşlı ifadeye cevap olarak gülümsedim. alışıktım, gördüğüm şiddet beni etkilememişti. daha kötüleri de olmuştur.
hepsi tek tek bir kaç güzel cümle sarf ettiğinde onlara teşekkür ettim. ardından konuşmaya dahil olmadan Chae'den telefonunu rica ettim.
yanlarından tekrar uzaklaşırken Haechan'ı aradım. telefon bir süre çaldığında açtı.
"nerdesin?" diye yorgun bir sesle konuştum. açtığına göre iyi olmalıydı.
"şarjım az, arkadaşımdan arayacağım." diye hızlıca konuşup telefonu kapattı.
bir kaç dakika sonra yabancı bir numara ekrana düştü. yanıtladığımda "babamın telefonlarımı dinlediğini biliyor muydun?" dediğini duydum.
"nereden öğrendin?"
"öğrendim bir şekilde. her neyse." diye konuşup derin bir nefes aldı.
"seni defalarca aradım. gece bir dakika bile uyku girmedi gözüme. abla, böyle bir şeyi nasıl yaparsın?" diye telefona fısıldadı. sesinin titrediğini duydum.
"haechan...özür dilerim. sadece,"
"ne kadar korktum haberin var mı?"
burnunu çektiğinde boğuk çıkan sesinden ağladığını fark ettim. boğazım düğümlendi.
"ağlama." diye zar zor konuştum.
"ne ağlaması? ağlamıyorum tabii ki."
inkarı yüzüme bir tebessüm yerleşmesine sebep olurken "nerdesin? sana sehun'a gitmeni söyledim." diye konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flower garden || jenkai
Fanfictionyürüdüğüm her yol sana çıkıyor jennie. sana ve senin çiçek bahçene