Her zamanki gibi pazartesi sabahına en değerli, tek arkadaşım Gizemin aramasıyla uyandım. Oysa ki ne güzel kendime 15 dakika daha sonra çalacak , çalar saati ayarlamıştım. Artık uyandığım için sızlanmayı bırakıp aramasına cevap verdim.
"En güzel arkadaşım , Günaydın! Nasılsın???"
Yatağımdan çıkarak "Sana da Günaydın Gizemcim, senden naber?" dedim. Tabii asıl aramasının nedenini bildiyimden sabah sabah neden aradığını sormayacaktım. O da anlamış olacak ki direk
" Geliyorsun değil mi benim dünyalar güzeli arkadaşım, kırmayacaksın değil mi beni ? " diye sordu. Tabii başka biri olsa ilk sorduğu andan itibaren net olarak hayır cevabını verirdim. Ama şimdi onun o tatlı suratını düşünürken, bir de en yakın, en değerli arkadaşım olduğundan Evet dedim. Çığlığı nasıl bastıysa evet dediyime pişman oldum. Çok sevindiğini söyleyerek, provalar için beni işten çabuk alacağını belirtip telefonu kapadı.
Ben kimmiyim? Ben, Türkiyenin En iyi İç Mimarı ve de en güzel modeli Ecrin. 25 yaşında, esmer_deyim yerindeyse_yanık tenli, okyanus renkli gözlerim, siyah, aralarında tamamen doğal olan kahve rengi saçlarım, 1.82 boya sahip biriyim. Gizemse, çıtı pıtı, benden bir yaş küçük, Türkiyenin en tanınmış tasarımcısı. Anladığınız gibi Modellik için beni arayıp duruyor. Modelliyi nadiren yaptığımdan kabul etmek istemesem de onu çok sevdiyimden kabul ettim.
Telefonu kapadıktan sonra, banyoya geçip, el yüzümü yıkadım. Sonra da mutfağa geçtim. Artı 15 dakika Gizem sayesinde kazandığımdan, güzel kahvaltı edeceğime sevindim. Buzdolabından salatalık, domates, peynir, zeytin çıkardım. Çay için de su koydum. Her zamanki gibi kepekli ekmeğimden tek dilim çıkarıp tabağıma bıraktım. Hazır sallama çayımı bardağıma bırakıp üzerine sıcak suyu döktüm. Kahvaltımı da yaptıktan sonra tekrar banyoya gidip, dişlerimi fırçaladıktan sonra odama geçtim. İşten sonra provaya gideceğimden, tek parça giymek daha rahat gözüktüyünden, siyah diz üstü, önü V beyaz yakalı sade elbisemi giydim. Saçlarımı tarayıp iki kenardan küçük taçla birleştirdim. Hafif göz makyajı, biraz allık, ve nar çiçeyi rujumla hazırdım. Anahtarlarımı ve dosyalarım olan çantamı alıp montumu da üzerime geçirip, siyah dizüstü çizmelerimi giyip evden çıktım. Otoparktan x5 'ime binip işe doğru yol aldım.
Kendi odama çıkıp bu ayın görüşmelerine, randevularına falan baktım. Aralık ayı baya yoğun geçeceye benziyordu. Bu ayın ajandasına baktıktan sonra, masamda duran davetiyeye göz attım. Bu ayki fuara davetmiş. Asistanım Burcu'yu arayıp 10 dakika sonra her kesin toplantı odasında olmalarını iletmesini söyledim. Ben de tekrar ajandaya bakıp toplantı odasına geçtim. Her kes beni bekliyordu. Her kesle selamlaştıktan sonra biraz şirketin durumundan, görüşmelerden falan konuştuktan sonra, büyük bir ihaleye hazırlanacağımızı söyledim. Devrim, şirketimizin ortağı ve de çok başarılı iç mimarımız
" Hangi İhaleden bahsediyoruz? " dedi. Ben de elimde tuttuğum davetiyeyi ona uzattım.
" Burcu odama bırakmış. 17 gün sonra büyük fuar var. Bir çok inşaat'lar, şirketler, firmalar katılacak. 50 ülkeden olacakmış katılanlar. 10 gün sürecekmiş. Yeni yıla kadar büyük şans bence " dedim. Devrim de onaylayınca neler yapa bileceğimizi düşündük. Katılımcılar gibi, alıcıların da her ülkeden geleceğini bildiğimizden her ülkenin kültürüne uygun ve ya yakın tarzda işler yapacağımıza karar verdik. Her kese 3 gün süre tanıyıp toplantının bittiyini belirttim. Devrim de benimle birlikte benim odama geçti.
" Nasıl işine bu kadar adapte oluyosun? Ben Yeni Yıl havasındayım. Yıl Başı ne yapacağımı düşünüyorum " dedi ben Burcuyu arayıp ikimiz için orta şekerli kahve istediğimizi söylerken.
" Benim yaptığım da zaten Yeni Yıla hazırlık gibi bir şey. Yeni yıla gibi güzel işler yapmak istiyorum. Yeni anlaşmalar yapmak falan. Yeni Yıla nasıl girersen, tüm yılın öyle geçer saçmalığı işte anlarsın... " dedim bilgisayarımda araştırma yaparken. Buna içten bir şekilde gülerken, gelen kahvelerimiz beni utançlığımdan kurtardı. Kahvelerimizi de içtikten sonra, o da kendi odasına geçti çalışmak için.
Öğle yemeyine kadar araştırma yapıp, maillerimi yokladıktan sonra Gizem'i aradım.
" Boşsan geliyorum, yalnız yemek yemedim. Hazır yemek almamı istermisin birlikte yiyelim " dedim bilgisayarımı kapadıktan sonra. Ondan da onayı alınca montumu üzerime geçirip , çantamı da alıp şirketten çıktım.
Ne kadar sağlıklı bulmasam da KFC ' den 2 kişilik acılı tavuk göğsü, kanat, patates alıp Gizemin evinin yolunu tuttum. Onun için evi ben dekor etmiştim. 7 katlı binanın 6,7ci katını onla alıp arasını açmış, yalnız salon, banyo, salona bitişik mutfak, ve salondan geçince kocaman terası olan alt katı, üst katta ise yatak odaları, banyo ve en büyük odayı tasarımlarını rahat yerleştire bilmesi için giyim odası, terası ise çalışma odası yapmıştım.
Evine varınca arabayı park edip , yemek poşetini de alıp arabadan çıktım. Asansörle 6'yı basıp çıkmasını bekledim. Kapılar küçük tın sesinden sonra açılınca asansörden çıkıp zili bastım. Her zamanki gibi tasarımcıdan çok, çıtı pıtı kız çoçuğu gibi gözüken, en tatlı haliyle açtı kapıyı. Beni kucaklayıp içeri çekerken, durmadan teşekkür ediyordu. İlk önce yemeklerimizi yeyip, havadan sudan konuştuk. Bana elbiselerden ipucu vermeyince de, sabrsızlığımdan çabuk yemeyimi bitirip, birlikte üst kata çıktık.
Tasarımlarının olduğu odaya girince gördüklerime inanamadım. Bir birinden güzel, rengarenk, el işçilşyi belli olan abayalar vardı. Abaya giymek beni çok heyecanlandırmıştı. Çünkü, hayatımda bir kere bile olsa Abaya giymemiştim ben !
Medyadaki Devrim
Yeni okumağa başlayanlar, ve tüm okuyucularıma. Bu bölüm, bölümler içerisinde en kısa bölüm. Geçiş bölümü gibi. Diğer bölümler daha uzun. Şans verip hikayemi okumağa başlayanlara, yorum yapanlara ve vote edenlere Çook teşekkürler. İyi okumalar :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oasis
Любовные романыBazı Aşk'lar Okyanus gibidir. Görmesen de, sonunun bir yerde bittiğini bilirsin... Oysa ki, Enis'in Okyanus gözlerinde gördüğüm, Sevgimin, Sevgimizin Sonsuzadek Bitmeyeceğiydi! Aşk sürprizlerle doludur. Kimin olacağı, ne zaman, nerede, nasıl olacağı...
