Saat 6'a 5 dakika kalırken restauranta varmıştım. Arabamın anahtarını restaurantta çalışan personele verip, restauranttan içeri girdim. Beni her zamanki gibi burada çalışan Mert karşıladı
" İyi akşamlar Ecrin hanım, Rezervasyonunuz kimin adına yapıldı? " dedi üzerimdeki kabanı alıp, diğer yardımcı çalışana vererek.
" İyi akşamlar Mert, Enis Albokhair "
" Yukarı çıkalım lütfen, 2 ci katta terastalar "diyerek beni merdivenlere yönlendirdi. Dairevi merdivenlerden ikinci kata çıkarak, beni terasa doğru yönlendirdi. Masada Gizemden başka her kes vardı. Mert birazdan gelirim diyerek aşağı indi. Ben de ayağa kalkmış, beni bekleyenlerle görüşmek için masaya doğru gittim. İlk Amirayla görüştüm, bana sarılmıştı, çok samimi, cana yakın kızdı. Enis elimi tutup
" Çok şıksınız " derken okyanus gözleri koyulaşmıştı, elimin üstünü öpüp bıraktı. Ben de gülümseyerek teşekkür ettikten sonra Devrimle de görüştüm. Her ne kadar 2 saat önce bir birimizi görsek te. Devrim yine gerilmişti hissedebiliyordum. Ben ayakta durmuş nereye oturacağımı düşünürken, Devrim beni belimden tutarak kendi oturduğu tarafa yönlendirdi. Bu 'sahiplenme 'ydi yanılmıyorsam. Bu haline içimden göz devirerek benimçin çektiyi sandalyeye oturdum. Enis masanın başında, Devrim solunda, Amira da sağında oturmuştu. İstanbulun Boğaz manzarası restauranta eşlik ediyordu. Enisle Amira dün gezdikleri yerlerden bahsederken ben manzaraya dalıp girmiştim. Mert tekrar masamıza yaklaşırken yanında Gizem de vardı. Gizem de çok şık giyinmişti. Nar çiçeyi düz kesim dar elbisesi diz üzerindeydi, üçgen sırt dekoltesinde altın kolye, kolunda 7 sm'e yakın altın bilezik ve ayaklarında mor ince topuklu vardı. Mor taşlı, altın yüzük ve küpe takmıştı. Siyah gölgeli göz makyajı, mor ruju ve hafif dalgalandırılmış saçıyla çok canlı gözüküyordu. Hepimiz ayağa kalkmış Gizemle tek tek görüşürken Enis göz teması kurmadan sadece elini sıkarak görüşmüştü, Bu sefer bozulma sırası bendeydi. Enis Gizemle bana fark koyuyordu. Gizemle görüştükten sonra Devrimle de görüştü. Masama tekrar otururken Devrimin de benden farkı olmadığını gördüm. Gizem de Amiranın yanına oturunca, gergin ortam olmaması için Gizem'e dünkü iş görüşmesini sordum. Sormaz olaydım. Görüşmesinden bahsettikten sonra, benim de davet edildiğimi söyledi. Enis direk bana dönünce gözünün parladığını gördüm, Mert gelip siparişlerimizi aldıktan sonra
" Bence harika olur. Orada sizi biz karşılarız, misafirimiz olursunuz " bunu diyen Amiraydı. Enis te başıyla onayladı. Devrim gerildikce geriliyordu.
" Ben Gizeme söylemiştim. Fuardan sonra bilebilirim gelip gelemeyeceğimi. Bazı projelerimiz var, onları kazanırsak başka ülkelere gitmem gerekecek" deyince Devrim bir nebze rahatlamıştı.
" Öylemii... İnşAllah gele bilirsin. Çok isteriz " derken Amira çok samimiydi. Siparişlerimiz geldikten sonra her kes yemeğine başladı.
Benle Demir portakallı ördek eti yerken, Amirayla Enis balık, Gizem de mantar soteli biftek yiyordu. İçecek olarak Devrim dışında her kes buzlu meyve suyu içiyordu. Anlaşılan Devrim yemeği içkiyle atlatacaktı. Gerginliğini azaltmak için içtiğini anlamıştım.
" Sizi maqazincilerin takip etmemesine şaşırdım doğrusu, Dubai de sizi yalnız bırakmıyorlardır eminim " Gizem kaç gündür düşündüyümü sormuştu onlara.
" Evet haklısın, biz burada yalnız ülkemizi temsil ederken milli giyimlerimizde oluruz. Ben Abayada, Enis kandurasında. Onun dışında istediğimiz gibi giyeriz. O zaman çok dikkat çekmiyoruz. Açılış günü kameralardan, gazetecilerden zor kurtulmuştuk. Ama böyle giyimlerde rahatız " dedi gülümseyerek.
" Dubaide ama bu giyimlerle bile kurtulamıyoruz " dedi Enis. Sen çapkınlık falan yapmazsan kurtulursun tabi. Doğru düzgün yerlere, doğru düzgün adamlarla gitsen maqazinciler seni neden takip etsin. Bana noluyordu ya. İç sesim Enis'ten hesap soruyordu. Bu halime içimden göz devirirken suyumdan bir yudum aldım rahatlamak için.
Yemeklerimizi bitirdikten sonra tatlı siparişlerimizi de vermiştik. Siparişlerimiz gelene kadar Amirayla Gizem özür dileyerek lavaboya gitmişlerdi. Devrimin de cebi çalınca, önemli olduğundan özür dileyerek masadan kalktı.
" Benden kaçıyormusun, yoksa bana mı öyle geliyor " dedi Enis okyanus gözlerini dikerek. Gözleri bana baktıkça koyulaşıyordu. Gözlerine baktıkça kendimi okyanusun en derinlerine boğuluyormuşum gibi hissetdiğimden, bakışlarımı yüzünden kaçırıp
" Hayır, size öyle geliyor " dedim.
" O zaman seni yarın yemeye çıkarmama bir şey demezsin " dedi keyiflice gülümseyerek. Neden benimle yemeye çıksın ki. Aklında yine çapkınlık yoksa eğer.
" Yarın Gizemin defilesinin kapanışı var. Podyuma çıkacağım. Hem de neden benimle yemeğe çıkmak istiyorsunuz? " dedim tekrar sizli bizli konuşarak. Araya mesafe koymak iyidir. Mesafeli konuşmama bozulmuştu
" O zaman öbür gün çıkalım. Amira da olacak yemekte merak etme " deyince bu sefer ben bozulmuş, o da keyifle beni izliyordu. Soruyu doğru düzgün sorsaydı ' Yarın Amirayla bana yemekte eşlik edermisin ' diye sorsaydı ben de yanlış anlamazdım. Ama bu yine de beni rahatlatmamıştı. Sonuçta onlarla Gizem sayesinde tanışmıştım. Amira Gizemi davet ede bilirdi.
" Cevabımı yarın versem olur mu? " derken Devrim masamıza doğru geliyordu.
" Tabii olur " derken Devrim masaya oturmuş, ikimize de anlamaz bakışlarla bakıyordu. Amirayla Gizem de gelince tatlılarımız gelmişti. Restaurantta klasik şarkılar çalıyordu. Tatlılarımızı da yedikten sonra her kes evine gitmek için ayaklandı.
Eve varınca ışıklar kapalıydı. Annem uyumuş olmalıydı. Odama geçip üzerimi değiştirdikten sonra, pijamalarımı giydim. Banyoya girip rutin işlerimi yaptıktan sonra odama döndüm. Kafam dolu olduğundan uyuyamayacağımı anladım. Kulaklıklarımı takıp, telefonumdaki playlistten klasik şarkılar açarak uyumağa çalıştım.
" Canım hadi kalk, gecikeceksin " . Annemin beni dürtmesiyle gözlerimi açmağa calıştım. Gözlerimi tam açınca güneşin yeni yeni doğduğunu gördüm. Annemde alışkanlıktır sabah erkenden uyandırmak. Kendisi çabuk uyandığından beni de erken kaldırır hep. Uyanır uyanmaz da soluğu mutfakta alır, öğle yemeğini yapar, kahvaltıyı da kurup beni çağırırdı. Şimdi de aynen öğle olmuştu. Anneme ' Günaydın ' diyerek saate baktım. 7:38 çok şaşırdım... Annem de ' Mutfağa gel ' diyerek odamdan çıktı. Cebimi arayıp, 2 kişilik yatağımdaki sağ tarafta, düşmeye hazır vaziyette buldum. Elime alıp şarjının bittiğini görüp, şarja taktım. Banyoya girip rutin işlerimi yaptıktan sonra rahat şeyler giyerek mutfağa indim. Harika kahvaltı sofrasıyla annem yine harikalar yaratmıştı. Anneme sarılıp, yanaklarını öptüm. İkimiz de kahvaltızı yaptık.
" Saat 6' da mı defile? " dedi annem tabakları bulaşık makinesine yerleştirirken.
" Evet 6' da. Devrim seni alacak. Beşte gelip alır seni herhalde. Trafikte kalıp gecikmeyin diye. O zamana kadar hazır olursun sen de herhalde. " dedim mutfaktan salona geçerek.
" Tamam hayatım, sen gecikme. Çabuk hazırlan çık. " bir de annemin her yere çabuk yollama alışkanlığı vardı. Saat 12de bir yerde olmalıysam, oraya en geç yarım saatte varsam bile saat 10dan evden çıkarmağa çalışırdı. Odama çıkıp sıcak duş aldıktan sonra, saçlarımı tarayıp hafif kuruladım. Odama dönüp rahat spor giyip, cebimi şarjdan çıkarıp salona indim. Anneme de haber ettikten sonra converselerimi giyip, kapşonumu takarak evden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oasis
RomanceBazı Aşk'lar Okyanus gibidir. Görmesen de, sonunun bir yerde bittiğini bilirsin... Oysa ki, Enis'in Okyanus gözlerinde gördüğüm, Sevgimin, Sevgimizin Sonsuzadek Bitmeyeceğiydi! Aşk sürprizlerle doludur. Kimin olacağı, ne zaman, nerede, nasıl olacağı...