26 Aralık. Yıl Başı Balosu
Sabah 9 da çalan çalar saatimi kapatıp yatağımdan çıktım. Kaç gündür bu gün için uğraşıyordum. 12de Hotelde olmalıydım, kontrol etmek için. Sıcak suyu açıp küveyti doldurdum. Çikolata kokulu sabun ekleyip, köpüklettim. Üzerimdeki her şeyi çıkarıp küveyte girdim. Gözlerimi kapatıp, rahatlamağa çalışırken, kafam düşüncelerle doluydu. Her şey çabuk gelişiyordu. Aralık ayı girdiğinden beri her şey değişmişti sanki. Bir çok olay olmuştu. Yeni kişilerle tanışmış, yeni arkadaşlara sahip olmuş, iş hayatımızda da büyük başarılar elde etmiştik. Gizemin Abaya defilesi sayesinde Amiraları tanımış, fuara kadar yakın arkadaş olmuştuk. Fuar zamanı daha da yakınlaşmıştık. Devrimle ben, Amirayla Enisi yemeğe çıkardığımız gün, çok güzel geçmişti. Devrimin Amiraya bakışlarından, onun da Amiraya karşı artık bir şeyler hissettiyini anlamıştım. Amiranın da ona karşı ilgisi olduğunu görmüştüm. En çok buna sevinmiştim. Enis te yemek boyunca beni kesinlikle sıkmamıştı. Yemek beklentimin üzerinde, harika geçmişti. O günden sonra, Devrim Amiranın numarasını götürmüş, söylediğine göre, her gün Amirayla mesajlaşıyormuş. O yemekten sonra da, Enis gilin arkadaşları olan, Said ve Zahra ile, Enis ve Amiranın eşliğinde yemeğe çıkmıştık. Çok güzel yemekti o da. 2 gün önce Bora gelmişti. Devrim karşılamıştı onu. Dün şirketi basmış, Devrimle beni zorla şirketten çıkarıp yemeğe götürmüş, yolda Gizemi de arayarak davet etmişti. Kabul etmezse evini basacağını söyleyip ikna etmişti. Bizim grupta Devrimle ben daha olgun, tamam çocuk gibi şeylerimiz oluyor ama, daha sakini biz, daha çılgını, eylenceli olanları Borayla Gizemdi. Düşüncelerimden sıyrılıp, ılık suyla vücudumu duruladıktan sonra, küveytten çıktım. Mini bornozumu üzerime geçirip, odama geçtim. Saçımdaki suyu da küçük havluyla aldıktan sonra, başka küçük havluyu alıp saçlarımı sarmaladım. Saat 10'a geliyordu. Üzerimi değişip rahat giysiler giydikten sonra, akşam için küçük bavulumu hazırladım. Küçük spor bavuluma, elbisemin altından giye bileceğim iç çamaşırlarımı, makyaj malzemeleri olan çantamı, kendi taraklarımı, aksesuarlarımı ve annemin getirdiği maskelerden elbiseme uygun olanını alıp, bavuluma düzgün şekilde yerleştirdim. Elbisemi de gamboçlu şekilde alarak salona indim. Elbisemi Gizem Yeni Yıl hediyesi olarak tasarlamıştı bana. Ben de elbisesine uygun ve gözleriyle aynı tonda olan küpe, yüzük, bileklik takımı almıştım. Özel tasarımdı onlar da. Annem salondaydı. O daha rahatdı. Kuaförüyle, makyözü eve geleceklerdi. Evde hazırlanacaktı. Direk te davete gidecekti. Annemle sağollaştıktan sonra bavulumu bagaja, elbisemi de arka koltuğa düzgün bir şekilde yerleştirip, Otele doğru sürdüm.
Salonu mükemmel dekore etmiştim. Salonun başına kocaman, ışıklarla, pırıltılı, kırmızı cam süslerle süslenmiş Çam ağacı, ağacın dibinde hediye paketi süsleri, salonun diğer başında canlı müzik, piano, salonun ortası dairesel boş, dans pisti olacak şekilde,kenarlara tek uzun ayaklı masalar, masaların üstünde, beyaz mum, kenarlarında yeşil yaprakları ve kırmızı bitkisi olan kış süsüyle dekore edilmişti. Salonun tavanından sallanan yıldızlar, pırıltılı camlar, duvarlarda kırmızı fiyonklarla, ışıklı süslemeler tam istediğim gibiydi. Davetlilere, her kese maskeli balo olacağı söylenilmişi, ama yine de her ana karşı, 300 tane siyah sade şık maske vardı. Saat 4'e kadar salonla uğraştıktan sonra benim için ayrılan odaya gidip hazırlanmağa başladım.
Benim her zamanki kuaförümle, makyözüm gelmişti. Elbiseme uygun göz makyajı yaptılar. Gözümü öne çıkaracak şekilde gözlerime layner ve rimel sürüldü. Göz kapaklarımı gece mavisi tonlarında farlarla gölgelendirip, gümüş pırıltılı farla tamamlanmıştı. Yanak kemiklerimi ortaya çıkaracak şekilde, gölgeli allık sürülmüş, dudağımdan bir üst ton ruj ve ondan bir üst tonda kontörle dudağımı belirginleştirmiş, parlatıcıyla dolgun dudaklarımı, daha öne çıkarmıştı. Kuaförüm saçlarımı önce maşalamış, sonra onlara hacim vermiş, daha sonra da dağınık topuz yapmıştı. Elbisem abartı olduğundan, koluma ince gümüş pırıltılı bileklik ve gümüş kaplamalı, elbiseme uygun mavinin her tonlarını içinde barındıran tek, büyük kayalık gibi taşı olan yüzüğümü taktım. Maske takacağımdan küpeden ve kolye abartı kaçacağından kolye takmamıştım. Odamdan makyözümle kuaförüm çıktıktan sonra saat 17:38di. Çok az kalmıştı. Elbisemi giyindikten sonra, cam topuklularımı giyip, elbisemle aynı tonda aksesuarı olan, nude klaçıma cebimi attım. Kırık beyaz, gümüş tonlarında olan, üzerinde gümüş işlemeli maskemi de takarak odadan çıktım.
Saat 17:53. Salona varınca misafirlerin yavaş yavaş geldiğini gördüm. Onlarla görüştükten sonra, salondan içeri Gizem, Devrim ve Bora girdi. Hepsi Muhteşem görünüyordu. Devrim beyaz gömlekli, siyah smokin giymişti. Annemin aldığı maskeyi takmıştı. Bora siyahlar içerisindeydi. Tarzını yansıtan da siyah, üzerinde altın bronz, emblem işlemeli maske takmıştı. Gizemse Kırmızı elbisesi içinde parlıyordu adeta. Aksesuarlarıyla aynı tonda, tüylü, altın işlemeli maske takmıştı. Onlarla görüştükten sonra, salona Enisle Amira girdi. Onları kendi giyimlerinde beklerken, Enis şimdiye kadar gördüğüm halinden çok daha yakışıklıydı. Smokin bir erkeğe bu kadar yakışırdı anca. Siyah smokin içine giymiş olduğu, smokininden bir ton aşağı yeleği, beyaz gömleği ve siyah papyonuyla salondaki tüm kızların bakışlarını kendine çekmişti. Oysa hiç birine bakmıyordu. Fildişi, üstünde gümüş bronz işlemeleri olan maske takmıştı. Amira da çok şıktı. Krem rengi, altın tonlarda aksesuarlarla tasarlanmış elbise içerisinde Devrim dahil tüm salondaki erkeklerin dikkatini çekmişti. Yarım yüz formalı, üstü altın işlemeli maske takmıştı. Bize doğru gelince Devrime baktım. Büyülenmiş bir şekilde Amiraya bakıyordu. Bunu fark eden Gizem kolumu dürtükleyip, kulağıma sadece benim duya bileceğim şekilde ' Devrimle Amirayı boş ver. Asıl Enise bak. Nasıl büyülendi seni görünce ' fısıldadı. Ondan sonra bakışlarım Enise kayınca, karşımda olduğunu gördüm. Elimi avucuna alıp dudaklarına yakınlaştırarak
" Çok güzel olmuşsun, Merhaba" dedi büyülenmiş şekilde. Elimi öptükten sonra, diğerleriyle de görüştü. Devrim artık Enisle konuşmama bozulmuyordu. Enisleri gördüğünden beri, gözlerinde olan ışıltılar kaybolmamıştı. Aksine, Amiraya bakınca daha da artıyordu. Ben de Amirayla görüştüm. Baloda en çok dikkat çeken grup bizdik. En güzel, en şık kızlar, en yakışıklı erkekler bizim masamızdaydı. Çoğu kızlar büyülenmiş şekilde masamızdaki erkekleri izlerken, çoğu erkekler de büyülenmiş, hayran bakışlarla bizim masamızdaki kızları izliyorlardı. Tüm misafirler geldikten sonra Devrimle ben açılış konuşması yapmalıydık. Fuarda, projelerimizden kazandığımız yeni iş ortakları da baloya gelecektiler. Saat 19:00 a kadar tüm misafirler gelmişti. Neredeyse hepsiyle tek tek görüşmüştük Devrimle. Balonun sahibi benle Devrimdik. En çok sevmediğim şey, konuşmaktı. O işi Devrime bırakmak istesem de, Devrim onaylamamıştı. Sonunda Devrim salonun bir başında, orkestra olan basamaklı sahneye çıktı. Salonun ışıkları sahneye doğru yöneldi. Bu da herkesin dikkatini çekmiş şekilde, sahneye bakmalarına neden oldu. Devrim bir elinde şampanyası varken, diğer eline mikrafonu alıp
" Merhaba değerli arkadaşlar, misafirler. Bu gün bizi yalnız bırakmayıp, davetimize katıldığınız için teşekkürler. " Bu zaman çoğu alkışladı. " Aslında bu davette tek katkım varsa, o da sadece davetli listesine yardım etmemdi. Gördüğünüz her şeyin, bu güzel davetin tek sebebkarı varsa o da Ecrin'dir." Gülümseyerek söylediği konuşmada yine alkışlar koptu. " Yeni Yılınız Kutlu Olsun ! Ecrin sahne senin " diyerek beni sahneye çağırdı. O sırada her kes Devrimi alkışlıyordu. Ben de maskemle sahneye çıktım. Bir elimde, içmesem de şampanya vardı. Sahneye çıkıp maskemi kafamdan yukarı çıkarıp sakladım. Taç gibi gözüküyordu. Devrim mikrafonu bana uzattı. Mikrafonu alıp, misafirlere doğru döndüm
" Merhaba değerli arkadaşlar, misafirler. Bu günde bizleri yalnız bırakmayıp, geldiğiniz için teşekkürler. Devrim sana katılmıyorum. Bu davetin olmasındaki en büyük katkı sendendi. Her zaman, her şeyde beni desteklediğin için, yanımda olduğun için teşekkür ederim. Uzun konuşma yapıp eylencenizi bozmak itemiyorum. Eylenmeğe geldik. Yeni Yılınız Kutlu Olsun! Her kese iyi eylenceler " deyip şampanya bardağını kaldırdım. Her kes konuşmamdan memnun olmuş şekilde, gülümseyerek alkışladıktan sonra, garsonların servis ettiği şampanya kadehlerinden alıp kaldırdılar. Benle Devrim kadehlerimizi tokuşturduktan sonra, sahneden inmeme yardım etti. Devrimle ben, Amira'ların, Gizem'lerin yanına giderken, günün ilk dans şarkısı başladı. Slow, salon dansıydı. Devrim Amira'yı, Bora Gizem'i dansa kaldırırken, ben de Devrim olmadığı için kavalyesiz, Enisle baş başa kalmıştım. Onlar masadan ayrılıp dansa başlarken, karşıma bir el uzandı. Bu elin sahibi tabii ki de Enisti
" Balonun en güzel kızı, beni dansla onurlandıra bilir mi ? " hiç beklemediğim bir şekilde beni dansa davet ediyordu. Şaşkınlığımı bir kenara atıp, uzattığı eline elimi bıraktım. Salonda düzenlediğim dairevi dans pistine ilerledikten sonra, kendimizi müziğin akışına bıraktık. Müzikler ardı ardına seslenirken, Enisle ben dairevi şekilde dansımıza devam ediyorduk. Bir elimiz tutuşurken, benim diğer elim omzunda, onun da eli belimdeydi. Fildişi maskesinin altından okyanus gözleri hiç olmadığı kadar parlayarak bakıyordu. İkimizin de gözleri bir birimizin gözlerine kenetlenmiş şekilde, durmadan dans ediyorduk. Dansımız boyunca tek bir kelime etmedik. Sadece bir birimize baktık. Bir süre dans ettikten sonra, artık dans edenlerin çoğunun etrafımızda durmuş bizi izlediklerini fark ettim. Bunu diğer dans edenler de fark etmiş, içlerinde Amirayla Devrim de vardı, onlar da danslarını bitirmiş, diğerleri gibi etrafımızda durmuş bizi izlemeye başlamışlardı. Bu durum beni utandırırken, Enis sanki bizi hiç kimse izlemiyormuş, ikimizden başka hiç kimse yokmuş gibi dansına oldukça rahat bir şekilde devam ediyordu. Artık sadece dans eden biz kalmıştık. Salon danslarını çok iyi bilirdim. Okula gittiğim zamanlarda 5 sene dansa gitmiştim. Bazı zamanlarda da vakit buldukça Gizemle, Devrimle dans gecelerine katılırdık. Enis te çok profesyönelce dans ediyordu. Dairevi şekilde dansımızı sürdürürken, her kes şarkının bitiminde alkışlamağa başladı. Dansımız bittiğinde,ben bir elimle eteklerimi tutup eğilerek, Enis te bir eliyle elimden tutmuş, diğer elini de beline koyup hafif eğilerek alkışlayanlara teşekkür ettik.
" Çok güzel dans ediyorsun " dedi, elini uzatıp, koluna girmemi sağlayarak.
" Sen de çok güzel dans ediyorsun, tebrikler " dedim. Masamıza doğru gidiyorduk. Hala bazı gözler üzerimizdeydi. Bazıları da bizim terk ettiğimiz pistde, tekrar dans etmeye başlamıştı.
" Üniversitede okuduğum zamanlarda öğrendim " dedi sevimli gülümsemesiyle. Çok tatlıydı. Çok kısa bir zamanda, çok iyi arkadaş olmuştuk. Devrim bu gece Amiraya açılacaktı. O yüzden biraz gergin ve heyecanlıydı. Bunu bana dün şirkette söyleyince çok sevinmiştim. En çok onun mutlu olmasını istiyordum. Mutlu olmağı hak ediyordu. Masamıza gelince Amirayla Devrim gülümseyerek bir şeyler konuşuyorlardı. Gizemle Bora da konuşuyorlardı. Ne konuşuyordularsa Bora gülümsüyor, Gizemse utanmış bir şekilde yanakları kızarmıştı. Bizi farkedince, bana bakarak
" Çok güzel dans ettiniz. Her kes büyülendi " dedi. Enis bana bakıp gülümseyerek
" Teşekkürler. Gerçekten çok güzel dans etti Ecrin " dedi.
" Özür dilerim sorum için, ama, siz Yılbaşı'nı kutlarmısınız? Yani bildiğim kadarıyla Arap ülkeleri Yılbaşı'nı kutlamaz " soru Boradandı. Aslında bunu ben de düşünmüştüm. Davet etmekte kararsız kalmıştım. Ama Dubaide falan Yeni Yıl kutlamalırını netten izleğince, davet etmeği karara aldım.
" Yılbaşı'nı kutlarız. Sonuçta Yeni bir Yıla giriyoruz. Kutlanmalı bence. Doğru bazı müslüman aileler kutlamıyor. Ama, bunda kötü bir şey yok. Diğer bayramlar gibi düşün. Bu bayramın kutlanma sebebi de, Yeni Yıl'a geçmemiz. Ben üniversiteyi, masteri Amerikada bitirdim. Yeni Yıl'ı onlar çok güzel geçiriyor. 5/6 senemi orada geçirdiğimden, Yeni Yıl'ı da orada kutlardım " diye cevap verdi.
Saat 11 e kadar dans etmiş, arkadaşlarla konuşmuş, servis edilen yemeklerden, kanepelerden yemiş, yeni iş ortaklarıyla vakit geçirmiştik. Masamıza dönünce Enisin masada olmadığını gördüm. Gözüm etrafı tararken, salona piano sesi hakim oldu. Her kes konuşmasını kesmiş, sahneye doğru bakıyordu. Ben de Gizemlerle birlikte sahnenin önüne doğru ilerledim. Sahnenin ortasına getirilmiş, Beyaz Royal piano karşısına tüm yakışıklılığıyla oturmuş Enis beklemiyordum. Maskesini çıkarmış, Royalın üzerine bırakmıştı. Küçük Royalle aynı renk, aynı işlemeli sandalyede şuk oturmuş, yine tüm dikkatleri üzerine çektiği halde, çok serbest bir şekilde Maximin en sevdiğim parçasını çalıyordu. Başta kızlar olmak üzere, tüm salondaki her kes büyülenmiş bir şekilde Enisin seslendirdiği parçayı dinliyordu. Şarkısı boyunca tüm her kesi unutmuş, hiç bir şey duyamaz şekilde, Enise bakarak dalıp gitmiştim. Bir de her kes alkışlarken, Enisin de sandalyeden kalkıp, mikrafonu eline almasıyla kendime gele bilmiştim
" Bu parçayı, bu güzel daveti organize eden Güzel bayan, Ecrin için seslendirdim. Mutlu Yıllar " Ben hala duyduklarımın şaşkınlığını yaşarken, Enis sahneden inmiş yanıma gelmişti. Amira eline bir şey tutuşturunca, beni koluna girmemi sağlayarak, terasa doğru yönlendirdi. Ben henüz şaşkınlığımı atamamışken
" B-Ben teşekkür ederim " İnanamıyorum, kekelemiştim ! Koluna girmediğim elimin avucunu tırnaklarım girecek şekilde sıktım.
" Rica ederim. Beyendiğsen ne mutlu bana " dedi yine tatlı gülümsemesiyle. Terasta bizden başka hiç kimse yoktu. Teknolojik ısıtma cihazlarıyla, hiç üşümeden açık havada durmak oluyordu. Kolundan çıkıp, terasın korkuluklarına yaslanıp İstanbulun eşsiz manzarısını izlemeye başladım. Enis te elinde karton, parlak siyah, kulpları gümüş poşetle bana doğru geldi. Yanıma varınca, poşetin içinden bordo kutu çıkardı. Kutuyu açtı. İçinde kalp askılık etrafına geçirilmiş, mavi kalpli kolye vardı.
" Bu Okyanusun Kalbi. Gözlerindeki ışıklar kadar parlak olmasalar da, sana çok yakışacağını düşündüm " diyerek, kolyeyi bana uzattı. İnanamıyorum. Bu Titanik'te Rose'un taktığı kolyenin aynısıydı. O kadar parlaktı ki. Değerli taş olduğunu anladım. Kenarlarında pırlanta işlemeleri vardı. Bir servet olduğu belliydi. Takması için arkamı dönüp, saçlarımı kaldırdım. Soğuk elleri tenime temas edince titredim. Kolyeyi taktıktan sonra karşıma geçerek
" Üşüyormusun " dedikten sonra, smokininin ceketini çıkardı. Ben hayır üşümüyorum desem de, ceketini omzuma bırakmıştı. Her tarafımı onun sıcaklığı, kokusu sarmıştı. Ben ceketine sarınırken,
" Çok yakıştı, çok tatlısın, " diye gülümseyerek başladığı konuşmasına " çok güzelsin " diye boğuklaşan sesiyle bitirdi.
" Teşekkür ederim, hediye için. Ben hediyemi 12'de vereceğim " diyerek gülümsedim. Aramızda hissedilebilir gerginlik vardı. Enis bir şey demek istiyor, diyemiyorken, ben de durmuş, ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Aldığı hediye çok pahalı, değerliydi. Bir birimize bakarken, sonunda sessizliyi Enis bozdu
" İçeri geçelim, üşütme. Saat artık 23:42 " dedi saatine bakarak. Gözleri koyulaşmıştı. Saat 12'e geliyordu. İçeri salona dönünce, Devrim sahneye çıkarak, 12 de havai fişek gösterisi olacağını söyledi. Her kes bunun üzerine terasa doğru gitti. Benle Enis az önceki yerimize geri dönerken, Gizemle Bora, Devrimle Amira da yanımıza geldi. Benim omzumda hala Enisin ceketi vardı.
" 10 ! 9 ! 8 ! 7 ! ... ! 3 ! 2 ! 1 !!!!!! "
" Hepimiz bir ağızdan, geri sayım yaptık. 1 dediğimiz zaman, ilk 2015 yazılı, daha sonra da bir çok çeşitte, renk renk havai fişekler patladı. Hepimiz bir birimize sarılıp bir birimizi kutladık. İçeri dönünce çam ağacı tarafa koyduğum hediye paketlerini aldım. Gizeminkini zaten vermiştim. Boraya çok şık papyon yaptırmıştım. Tahtadan, üzerinde bronz altın nakışları olan. Boranın papyon takıntısı vardı.
" İnanamıyorum Ecrin bu mükemmel " diyerek bana sarıldı. Beni bıraktıktan sonra bana hediyemi uzattı. Küçük kutuydu. Açtığımda içinde 2 tane deniz yıldızı olan turkuaz rengi küpe vardı. Bende ona sarılıp teşekkür ettikten sonra, Devrime ilk önce şaka için aldığım hediyeyi verdim. Devrim heyecanla hediye paketini açarken, içinden yeşil kazak çıktı. Onu açınca yüzünde oluşan gülümsemeği anlatamam
" Bu, üniversitedeki kazak " dedikten sonra kahkaha attı. Bana sarılacakken
" Dur, daha asıl hediyeni vermedim " diyerek, durdurdum onu. Şaşkın şaşkın bana bakarken, diğer hediye paketini uzattım. O sırada Bora Gizemin, Gizem de Boranın, Amira Enisin, Enis te Amiranın hediyesini veriyordu.
" Bu çok güzel Ecrin " dedi, Devrim elinde tuttuğu beyaz altın, özel tasarım bilekliklere bakarak. Onun da en sevdiği aksesuarları bileklikti. Şimdi sarılmasına izin verdikten sonra onun uzattığı hediyeyi açtım. Şimdi de Amirayla Enis Gizeme, Gizem de Amirayla Enise hediyelerini veriyordu. Ben Devrimin hediyesini açarken, Devrim benden çok heyecanlıydı. Kırmızı kutuyu açınca, içinde müthiş ötesi baş aksesuarı vardı. Beyaz altın çiçek desenleri, üzerinde mavi taşlar vardı
" Devrim çok incesin. Çok teşekkürler " diyerek sarıldım. Daha sonra Ben Enise, Devrim de Amiraya döndü. Devrimi hiç bu kadar heyecanlı görmemiştim. Onlardan bakışlarımı ayırıp Enise baktım. Gözlerine bakınca, aklımda olan her şey kayboluyordu, hiç bir şey düşünemiyordum. Elimdeki hediye paketini sıkınca, hediye vereceğim aklıma geldi. Ben hayatım boyunca, hiç bir zaman kekelememiştim, ne konuşmam, ne yapmam gerektiğini unutmamıştım, hiç kimseyi görünce bu kadar heyecanlanmamıştım. Elimde olan hediyeyi sonunda Enise uzatınca hiç anlamadığım bakışlarla bana bakıyordu ki, bu da benim normale dönmeme hiç yardımcı olmuyordu. Elimden hediyeyi alınca, açmadan önce ' Teşekkürler ' dedi Türkçe. Bu geldiğinden beri söylediği ilk türkçe kelimeydi. Benim şaşkın bakışlarımı görünce
" Yanlış mı söyledim ? " diye ingilizce sordu heyecanlanarak.
" Hayır, doğru söyledin, şaşırdım sadece " dedim. O gülümserken, ben de gülümsedim. Hediye paketini açıp çıkardı. Siyah parlak kutuyu eline alıp açtı. Siyah pırlantadan, Osmanlı motivli kol düğmesiyle, siyah, camın içi , yine, siyah pırlantalarla süslenmiş Osmanlı motivli, akrepleri gümüş olan saat almıştım. Onunki kadar servet değerinde olmasa da, çok değerli hediyeydi bu da. Onun pahalı, değerli hediye alacağını bildiğimden, ben de ona değerli hediye almıştım. İyi ki de almışım
" Ecrin bunlar çok güzel. Çok Teşekkürler " dedi yine ' Teşekkürler ' i Türkçe söyleyerek. Sonra, o da bana diğerleri gibi, sarılıp yanağımdan öptü. Bu ikinci sarılışıydı. Birincisi, az önce havai fişek gösterisi olduğu zaman kutlama amaçlı, diğeri de şimdi. Ama bu yanağımdan ilk öpücüğüydü. Her zaman elle görüşür, elimden öperdi. Bunda abartılacak bir durum yoktu. Diğerleri gibi teşekkür amaçlı sarılıp yanağımdan öptü. O zaman neden kalbimi boğazımda hissediyordum ?! Neden Kalp atışlarımın sesini her kesin duyduğunu sanıyordum?! Neden bu kadar heyecanlanmıştım. Sadece bir öpücüktü ! Yanaktan ! Sarılmasına zar zor karşılık verdikten sonra, zorla gülümseğe bildim. Devrim Amiraya, Amira da Devrime hediyelerini çoktan vermiştiler. Sadece ben kalmıştım, Amiraya hediyesini vermeyen. Büyük hediye paketini, Devrimin yardımıyla Amiranın yanına getirdim. Amira büyük heyecanla verdiğim hediyeyi açıyordu. Büyük yağlı boya, Osmanlı resmine bayılmıştı. O da sarılıp bana teşekkür ederken sarılmasına karşılık verdim. Kolyemi göstererek bu da Enisin hediyesi dedim, her kes çok güzel, ince olduğunu, çok yakıştığını falan söylerken Enise bakıp Arapça ' Tekrar teşekkürler ' dedim. Enis bundan çok mutlu olmuş şekilde, parlak gözleri eşliğinde içten gülümsedi. Balo bittikten sonra her kes oteli terk etti. Yine en sona bizim grup kalmıştı. Enisle Amira, Devrimle ben kendi arabalarımızla giderken, Bora arabasız olduğundan, Gizemin de sitesinde kaldığından, taksiyle gitmesini söylemesine rağmen, Gizemin teklifiyle, onunla gitti.
Eve varınca, salonun ışıklarının kapalı olmasından, annemin uyuduğunu anladım. Odama çıkıp üzerimi değişip, pijamalarımı giydikten sonra, banyoda rutin işlerimi yapıp, odama döndüm. Cebimi tam kapatmak üzereyken, bir mesaj geldi. Mesaj Enis'tendi
" Bu günkü her şey için teşekkürler. Çok güzeldin. İyi geceler " Zaten kafam çok karışıktı. Bu mesaj da tam yardımcı oldu. ' Geldiğin için ben teşekkür ederim, iyi geceler ' yazıp yolladıktan sonra cebimi kapattım. Hiç bir şey düşünmemeye karar verip, uyumağa çalıştım. Zira yarın fuarın son günüydü. Hem de Gizemle kızlar gecesi yapacaktık. Çünki, bu gece tahminlerimizin üzerinde sürprizlerle geçen bir geceydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oasis
RomanceBazı Aşk'lar Okyanus gibidir. Görmesen de, sonunun bir yerde bittiğini bilirsin... Oysa ki, Enis'in Okyanus gözlerinde gördüğüm, Sevgimin, Sevgimizin Sonsuzadek Bitmeyeceğiydi! Aşk sürprizlerle doludur. Kimin olacağı, ne zaman, nerede, nasıl olacağı...