Ben Alexis Clark, 20 yaşında,1.68 boyunda,kahverengi saçlı,mavi gözlü güzel sayılabilecek biriyim, en azından ben öyle düşünyorum. Bundan iki yıl kadar önce anne ve babamı bir trafik kazasında kaybettim. Hayatta ailem diyebileceğim sadece ablam kaldı. Aslında ailem benim öz ailem değildi. Ben bebekken babam beni bir sokağın başında bulmuş ve eve götürmüş. Annem ve babam beni çok sevmişler ve benden ayrılmak istememişler. Bu yüzden beni evlat edinmeye karar vermişler. Ama gerçek ailemin de beni aradığı ihtimali nedeniyle polislere başvurmuşlar. Bir kaç hafta beklemişler ama kimse beni alamaya gelmemiş. Sonrada resmi işleri tamamlayıp beni evlat edinmiş ve öz kızlarından yani ablam Nina'dan ayırt etmemişlerdi. Annem bazen bana anlatırdı.
"Her ne kadar senin ailen olmak istesekte seni öz ailenden ayırmaya hakkımız yoktu. Ama kızım ailenin bulunması için beklediğimiz o günlerde çok bencilce davranmıştım. Ailenin ortaya çıkmasını hiç istemiyordum. Her gün ailen ortaya çıkacak diye ödüm kopuyordu. Ama burdasın işte yanı başımda."
Annem bunları anlatırken ağlamamak için kendimi zor tutar ama başaramayacağımı anlayınca annemin boynuna sarılır hüngür hüngür ağlardım. Aramızda kan bağı yoktu belki ama aile demek kan bağı demek değildir ki. Aile olmak her zaman birbirini sevip korumaktır. Onların sevgisi sayesinde asla öz aileme özlem duymadım. Ama her zaman neden beni terk ettiklerini merak ettim. Onlardan beni bıraktıkları için asla nefret etmedim. Eminin geçerli bir nedenleri vardır ya da bilmiyorum belki de beni sevmiyorlardı. Hangi sebeble olursa olsun onlardan asla nefret etmiyordum. Bazen diyorum "iyiki beni bırakmışlar yoksa asla böyle bir aileye sahip olamazdım."
Ailem benim bütün dünyamdı ama o kazada benim dünyam başıma yıkılmıştı. Anne ve babamın ölümünü asla kabullenmek istemedim. Kendimi haftalarca odaya kilitledim,ağzıma tek lokma sokmadım. Gün geçtikce eriyordum. Ailemin ölümü ile ilgili korkunç kabuslar görmeye başlamıştım. Uykumda kendime zarar veriyordum,akıl sağlığımı kaybetmeye başlamıştım. Bir gün su içmek için aşağı indiğimde ablamın telefonda biriyle konuştuğunu ve hüngür hüngür ağladığını gördüm. Normalde ablam çok neşeli biridir, her zaman gülmeyi başaran biridir. Onu sadece anne ve babamız öldüğünde ağladığında şahit olmuştum. Ama bu sefer çok farklıydı. Ağlarken adeta içi parçalanıyor kendini kaybediyordu. Sanırım telefonda arkadaşı ile konuşuyordu.Ona" Ne yapacağımı hiç bilmiyorum. O kadar çaresizim ki... Annem ve babam öldü, kardeşim ise gözlerimin önünde eriyip gidiyor ama ben ona yardım bile edemiyorum. Kimse ile hatta benimle bile konuşmuyor. Kardeşimden başka kimsem kalmadı ve... ve ben onu da kaybetmek üzereyim. O... o olmadan yaşayamam."
O an anlamıştım ne kadar bencil olduğumu. Kendi derdime düşmüş ablamın nasıl bir acı çektiğini göremiyordum. Onun canı benden daha fazla yanıyordu. Ailesini kaybetmişti ve şimdi de kardeşini kaybetmek üzereydi. Ablamı öyle görünce onun için hayata karşı savaşmaya karar verdim. Ablam için eskisi gibi neşeli olacaktım,onun için dayanacaktım. Bir kaç ay boyunca psikoloğa gittim,kendimi toparlamaya, ablamala daha çok vakit geçirmeye başladım. Aradan iki yıl geçince her ne kadar kalbimiz yaralı olsada ablamala birlikte eskisi gibi olduk. Ama ben hala huzursuzdum ve eminim ki ablamda öyleydi. Çünkü yaşadığımız ev ve şehir bize hep o günü hatırlatıyordu. Bu yüzden günlerce uğraşıp ablamı daha sakin bir yere taşınmak için ikna ettim. Ablam bütün güzel anılarımız burda olduğu için gitmek istemedi ama sonunda ikna oldu. Sakin bir kasabada bizim için bir ev satın aldı ve haftaya taşınabileceğimizi söyledi. Artık tam anlamıyla kendime yeni bir sayafa açmaya hazırdım.
♧♧
Uzun bir yolculuktan sonra sonunda yeni evimize gelebilmiştik. Ablamala birlikte hemen işe koyulduk ve evi temizlemeye başladık. Temizlik bir kaç saatimizi aldıktan sonra dinlenmek için mola verdik ve kahve içip sohbet ettik. Akşama doğru bütün eşyaları yerleştirip evi düzenleyebildik. Evimiz iki katlı oldukça geniş bir evdi. Sadece bir odada balkon vardı ve o odayı da ben aldım. Ablam da aşağıdaki odaya yerleşti. Yorucu bir günün ardından yemeğimizi yedikten sonra dinlenmek için odalarımıza çekildik. Koluma kaldıracak halim yoktu ama kıyafetlerimle yatağa giremezdim. Hemen üzerime siyah pijamalarımı giyip yatağa girdim. Başımı yastığa koymamla birlikte gözlerim kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Tutsağı(Askıya Alındı)
FantasiaSuçsuz olduğu halde kilit altına alınan cehennemin efendisi ve sıradan bir hayatı olan Alexis'in kesişen yolları... Bu acı, aşk, romantizm ve sırlarla dolu hikayede sen de bize katıl. Başlangıç: 06.06.2020