Jeongguk yine köpeklerle ilgilendiği zaman dilimindeydi. Dört köpeğin iplerini sıkıca tutuyor ve onların birbirleriyle kavga etmediğine emin olmaya çalışıyordu. Hareketli köpekler birbirlerine dolanıyordu, bu nedenle ipleri de karışıyordu ama en son önemseyeceği şey buydu. Onları gezdirirken dikkat ettiği en önemli şey onlardan birinin kaçmamasıydı çünkü biliyordu ki kaçtı mı yakalaması çok, çok zordu.
İçlerinden biri havlamaya başladığında sorunun ne olduğunu anlamak için etrafına baktığında gözlerini kocaman açtı. "Hayır- hayır orada bir kedi yok, saçmalamayın!" Diğer üçü de fark ettiğinde her şey için çok geçti. Biraz uzaklarında uzanan kediye doğru koşmaya başlamışlar, arkalarından Jeongguk'u da sürüklemişlerdi.
"Lütfen! Gidiyor işte, kaçıyor- tamam korkuttunuz, durun yalvarırım!" Dört köpek de büyük ve iriydi, Jeongguk durmaya çalışsa da bunu yapamıyordu. Ayakları yerde sürükleniyor, köpeklerin peşinden gitmekten başka şansı kalmıyordu. İpleri sıkıca tuttuğu için elleri acıyor, kol kasları geriliyordu.
Topukları yere sağlam bir şekilde bastığında ve ipleri tutan ellerinin üzerine başka bir el geldiğinde tam arkasından "Tuttum." diye bir ses gelmişti. Jeongguk anın adrenaliyle kim olduğunu anlayamadığı bu sese karşı bir tepki vermemiş, arkasındaki kişi diğer elini de koymuş ve sert bir şekilde durmalarını sağlamıştı.
"Oh, Tanrı'm..." Jeongguk gözlerini köpeklerde gezdirmiş, herhangi bir sorun olmadığını görünce rahat bir nefes vermişti. Dilleri dışarıda, oldukları yerde durup etraflarına bakıyorlardı.
Arkasındaki beden çekildiğinde dönüp "Teşekkür ederim," demişti ki, gördüğü yüzle kaşları havalandı. "Siz..."
"Bu sefer hatırladın değil mi?" Bunu gülerek söylemişti.
Jeongguk hatırlasa da emin olamıyormuş gibi kaşlarını oyuncu bir şekilde çatıp "Oh... Taehyun?" demişti. Taehyung onun surat ifadesinden dalga geçtiğini bilse de alınmış gibi "Taehyung," demişti.
"Ah... üzgünüm Taehyung, aklımdan çıkmış olmalısınız," dedi Jeongguk. Birkaç saniye durup aynı anda gülmeye başladılar.
"Hiç iyi bir oyuncu değilsin,"
"Okulunu okumuyorum sonuçta," Jeongguk omuz silkmiş, sonra farkındalıkla "Siz beni takip etmiyorsunuz değil mi?" diye sormuştu. Alay ediyordu elbette.
"Halka açık bu alanda her gün binlerce insan geçip gidiyor- hayır, tabii ki de!" Taehyung ellerini beline koyup gerindi. "Yeontan'ı gezdiriyordum, yine bir tesadüf,"
"Pekala... o nerede?" Jeongguk etrafa şöyle bir baktığında onu göremedi.
"Arkadaşımla birlikteydim, seni öyle çaresiz bir şekilde görünce ona verdim,"
"Anladım," Jeongguk başını salladı. Bir süre sessiz kaldıklarında garip ortamı bozmak için "Onları geri götürmem gerek," dedi.
Taehyung dudaklarını birbirine bastırdı, sonra da "İstersen ikisini bana ver, dönüş yolunda sana yardım edebilirim." dedi.
"Buna gerek yok,"
"Bence var, bilirsin, burası kedileriyle ünlü." Dudakları kıvrılmıştı. "Sadece yardım etmek isiyorum, hem zaten arkadaşım da oralarda bir yerde."
"Pekala," Jeongguk omuz silkti. Ayak sürüyor olabilirdi ama işine gelmişti. Bir koşuşturmacayı daha kaldıramazdı. "Alın bakalım," İki ipi ona uzattığında Taehyung bekletmeden almış ve kendisiyle birlikte yürümeye başlamıştı.
"Yorucu bir gün ha?" Jeongguk'un düşen omuzlarını görünce söylemişti.
"Her zamanki gibi işte," Jeongguk umursamaz bir cevap verdi, etrafa bakınıyordu. "İnsanı yoran çok şey var, kıçını yataktan kaldırmasan bile yorulduğunu hissedersin- oh, üzgünüm..." Jeongguk'un açıkça kıç demesi elbette bir problem değildi ama yeni tanıştığı biriyle bu kadar da samimi konuşmasına gerek olmadığını düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
common love isn't for us (don't you agree?)
Fanfictiontabii ki de siradan ask teguka gore degil