Jeongguk bir pazar iznini bu şekilde kullanacağını hiç düşünmemişti. Bu şekilde. Uzun bir masada birbirini tanıyan insanların arasında bir hiçmiş gibi hissediyordu. Doğruyu söylemek gerekirse böyle hissetmesi çok normaldi. Beş ailenin buluştuğu bu özel yemekte ev sahibi elbette Taehyung ve onu ailesiydi. Aksi halde aralarında bulunması şimdikinden de fazla saçma olurdu.
Çatalını tabağında küçük hareketlerle oynatırken Taehyung'un bu yemeğe katılmasına ikna etmek için kullandığı o cümle kafasında dönüp duruyordu. Sana verdiğim sözümü tutacağım o gece demişti. Hangi sözünden bahsettiğini bilmiyordu ve içinde duyduğu merak onu buraya getirmeye yetmişti. Belki de bu gece yapacağı şey aralarında kırılması gereken son kilitti ve Taehyung bunun için hazır görünüyordu.
Tanımadığı yüzlerle kısaca tanışmış, kimse kendisine ekstra sorular sormamıştı. Belki bu Jimin'in diğerlerine pek fırsat vermemesinden kaynaklıydı çünkü Jeongguk ile yıllardır arkadaşmış gibi hayatında yaşadığı şeyleri çekinmeden ona anlatmaya başlamış ve yalnız hissettirmemeye çalışmıştı. Belki de Taehyung onları kişisel sorular sormamaları için uyarmıştı, hangisi olduğunu bilmiyordu ama sonuç olarak memnundu. Bir Ryu vakası daha yaşamak istemiyordu.
Kendisi Jimin'in yanında oturuyordu -şaşırtıcıydı ama Jimin hiçbir imada bulunmamış ve Jeongguk ile havadan sudan konuşmaya devam etmişti- ve yemeğin olması gerektiğinden sakin geçmesi onu tuhaf bir şekilde geriyordu. Genelde içlerinde bulundukları sektörden bahsediyorlardı, bu sohbete herkes dahil oluyordu. Jisoo, Namjoon ve Taehyung diğerlerine göre daha ön planda konuşuyorlardı. Jimin ve Ryu'ya göre daha hakim oldukları belliydi.
İlgisini çeken hiçbir şey olmadığından sıkılmıştı. Yanaklarını şişirdi ve biraz uzağında oturan Taehyung'a baktı. Annesinin yanında oturuyor ve yemeğini öyle zarif yiyordu ki Jeongguk bunun için bile eğitim alıp almadığını merak etti. Tam da filmlerdeki kraliyet ailelerinin yapacağı türden bir şeydi.
"Eğlenceli değil, ha?" Yanından gelen fısıltıyla gözlerini Jimin'e çevirdi. Gülümsediğini görünce istemsizce Jeongguk da gülümsedi.
"Pek sayılmaz," diye dürüst bir cevap verdiğinde Jimin başını salladı.
"Bu yemeklerden genelde kaçarım ama bu gece..." Jimin heyecanlı bir şekilde iç çekti. "Bu gece bu eve sadece seni değil kaosu da davet etti Taehyung, bekleyemiyorum."
"Ne demek istiyorsun?"
"Bilmiyor musun?" Jimin şaşkın bir ifadeyle Jeongguk'un hiçbir şeyden haberi olmayan yüzünü inceledi, ardından diğerlerinin duymasını umursamadan başını geriye yatırarak kahkaha attı. "Müthiş bir şey bu!"
"Müthiş olan ne?" Jisoo, tam Jimin'in karşısında oturuyordu. Masaya eğilerek sorduğunda Jimin'den "Arkana yaslan Jisoo," cevabını aldı. "Birazdan gerilecek ortam."
Jisoo kaşlarını çattı fakat üstelemeyip arkasına yaslandı. Jeongguk ise gözlerini masaya dikip ne olduğunu anlamaya çalıştı. Taehyung'un söz derken neyi kastettiğini anlamamıştı ama kendisini boş yere çağırmadığını da biliyordu. Bir yandan gerilmiş, bir yandan da içindeki merak duygusu gittikçe büyümüştü. Bir sabırsız gibi bacağını sallıyor, kısa kısa Taehyung'a bakıp duruyordu. Her ne hamle yapacaksa bir an önce yapsın istiyordu.
"Hazır hep bir aradayken düğün tarihini kesinleştirelim mi?" Bunu söyleyen kişi Ryu'nun annesiydi. Jeongguk yemeği bırakıp herkes gibi açılan konu için söz konusu kişilere baktı. Ryu yüzüne güzel bir gülümseme kondurmuştu. Elinde tuttuğu şarap bardağını masaya bıraktı.
"Ben de bunun hakkında düşünüyordum, bir ay sonra sınavlarımız bitiyor. Neden hemen sonrasında olmasın ki?" Başını yanında oturduğu Taehyung'a çevirdi. "Sen ne düşünüyorsun, sevgilim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
common love isn't for us (don't you agree?)
Fanfictiontabii ki de siradan ask teguka gore degil