Jeongguk elindeki içkisiyle olanları düşünüyordu. Ryu dün onu Taehyung aracılığıyla evinde verdiği partiye davet etmişti. Bunu kendi isteğiyle yaptığından şüpheliydi fakat Taehyung onun gerçekten pişman olduğunu ve özür dilemek istediğini söylemişti. Jeongguk buna karşılık olarak partiye gelmek istemediğini fakat bir sorun olmadığı yanıtını vermişti. Ryu'nun özrüne ihtiyacı yoktu ve onun pişman olacak bir tip olmadığını anlayabiliyordu, bu yüzden de partiye gitmek istememişti. Ancak Taehyung onun gelmesi konusunda ısrarcı olmuş, neredeyse başının etini yemişti. Jeongguk yine onu reddetmek istemedi. Taehyung'a karşı kolayca kırılan bir inadı vardı, bu tuhafına gidiyordu ama bunun biraz da Taehyung ile ilgili olduğunu biliyordu. O tuhaf ama sevimli surat ifadesini yapıyor, tatlı sesini kullanıyordu. Dış görünüşünün aksine çocuksuydu, Jeongguk her seferinde şaşırıyor ama bir yandan da bunun içini ısıttığını biliyordu. Kendisinden dört yaş kadar büyüktü ama o gereksiz olgun davranmak yerine kendisi gibiydi, bunu seviyordu.
Şimdi ise partide yalnız başınaydı. Zümrüt yeşili tekli koltukta oturuyor ve gözlerini etrafta gezdiriyordu. Ev büyüktü, bu nedenle bir sürü insanı sığdırıyordu. Işıklandırma ve müzik kusursuzdu, en az ikramlar kadar. İçkiler tükenince yenilerini getiren çalışanlar olduğunu görüyordu. Acaba parti için özenildi mi yoksa bu her zamankilerden biri miydi diye düşünmeden edemedi. Oturduğu yerde kaydı, dizine yasladığı kristal bardağı dudaklarına götürdü. Bu içtiği dördüncü bardaktı ve her bardakta bulunan içkilerin renkleri birbirinden değişikti, ne içtiğini bilmiyordu ama kaliteli olduğunu bir damlasıyla bile anlayabiliyordu. Tatlarını sevmişti, içlerinden sadece bir tanesi ağır gelmişti ama hâlâ sarhoş değildi. Sadece biraz hafiflemişti. Ayağa kalkmaya ise güvenemiyordu, o yüzden son yarım saattir yaptığı gibi oturmaya devam etti. Yalnız.
Taehyung'un nerede olduğunu bilmiyordu ve yalnızlığı için onu suçlamak istiyordu. Partiye gelmesi için yalvarmıştı, başlarda kendisine eşlik etmiş fakat biri tarafından çağrıldığında geri döneceğini söylerek ortadan kaybolmuştu. Gerçekten onu suçlamak istiyordu ama şöyle bir düşününce bu partiyi nişanlısı vermişti ve muhtemelen buradaki çoğu kişiyi tanıyordu, öylece tüm vakti kendisiyle geçiremezdi değil mi? Öyleydi elbette.
"Selam," Bir anda koltuğun koluna oturan bedenle başını geriye yasladı bakabilmek için. Kızıl saçlı bir çocuktu, derin gamzelere ve dudağının hemen altında parlayan gümüş piercinge sahipti. "Senin içeriye Taehyung ile girdğini gördüm, arkadaş mısınız?"
"Evet," dedi aniden gelen soru yüzünden sesi bir garip çıkmıştı. Daha çok neden bunu soruyorsun der gibiydi.
"Daha önce seni görmemiştim ama... okuldan da değilsin, olsan tanırdım."
"Bu çevreden bir arkadaşı değilim." diye yanıt verince çocuk sanki aklında çözmeye çalışıyor gibi kaşlarını çatmıştı. Jeongguk güldü. Buna karşılık olarak çocuk da güldü.
"Ben Jaeyoung ve sen de?"
"Jeongguk."
Tanışmalarının üzerinden bir yirmi dakika konuşmuşlardı. Jaeyoung çok konuşkan biriydi, bunu kısa bir zamanda da olsa anlamıştı. Çeşitli espriler yaparak kendisini güldürmüş, daha önce Ryu'nun partisinde yaşanan skandallardan birkaçını anlatmıştı. Hiçbiri küçük değildi ama üzerini kapatmak için yeterince zengin olduklarını görmemek aptallıktı. Bu konuşma sırasında Jaeyoung içkilerini tazelemişti, beşinci bardağa geçerken tereddütlüydü fakat Taehyung'un aksi bir durumda kendisiyle ilgileneceğini bildiğinden birkaç yudum almıştı bile. Her ne kadar şu an ortalarda görünmese de.
"İşte böyle." dedi. "Polisler geldi ve gitti. Masanın üzerindeki uyuşturucuyu gördüklerine emindim- milletvekilinin kızı olmak böyle bir şey herhalde," Jeongguk kaşlarını kaldırdı bu bilgiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
common love isn't for us (don't you agree?)
Fanfictiontabii ki de siradan ask teguka gore degil