Jeongguk odaya girdiğinde Taehyung'un hâlâ yatakta olduğunu gördü. Ağır adımlarla yatağa ulaştığında bir dizini yatağa yasladı ve Taehyung'a doğru eğilerek dudaklarını yanağına bastırdı. Eli onun duştan sonra kurutmadığı için kıvırcaklaşan saçlarına gitti. "Bugün dersin yok mu?" diye mırıldandı, diğer öpücüğünü alnına bırakmadan önce.
"Gitmek istemiyorum..." Gözleri kapalı olsa da yarı uyanık bir vaziyetteydi fakat Jeongguk yataktan ayrıldığından beri zihni yeterince açıktı. Onun gidişini kolayca hissetmiş, sonrasında uykuya tam anlamıyla dalamamıştı.
"Sen de gitme ve tüm gün yatakta pinekleyelim," Dudaklarını büze büze söylemesi Jeongguk'u güldürmüştü. Yine de büzülü dudaklara bir öpücük bırakıp giyinmek için doğruldu.
"Sana söyledim, üniversite için araştırma yaptım ve birkaçından randevu aldım. Bugün bir tanesiyle görüşme yapmam gerekiyor," Çekmeceden kendi için bir iç çamaşırı çıkarttı. Üzerindeki havludan kurtulup iç çamaşırını giyindi ve Taehyung'a dönüp konuşmasına devam etti. "Sonrasında işe gideceğim ve oradan çıkınca seninle siparişini verdiğimiz mobilyalar için mağazaya gideceğiz. Aksilik mi ne olmuş- uyuma Taehyung," dedi gözleri kapanan sevgilisine doğru. Yanaklarını şişirdi bıkkın bir şekilde. "Bugün gerçekten yoğunum, neden anlamıyorsun?"
"Anlıyorum," Taehyung gözlerini yeniden açtı ve giysi dolabının önünde dikilen Jeongguk'u baştan aşağı süzüp içini çekti. "Ama senden bir tane daha olsaydı ve sen onunla sevgili olsaydın, bir saniye olsun ayrı kalmak istemezdin."
"Bu kulağa ürkütücü geliyor." Jeongguk kendisiyle sevgili olduğunu bir an için hayal etti ve yüzünü buruşturdu.
"Bir de benim gözümden hayal et, iki Jeongguk- siktir, inanılmaz bir şey bu." Taehyung heyecanlı bir şekilde yatakta çırpındığında Jeongguk gözlerini devirdi ve dolabın kapağını açarak bugün giyeceği kuyafetleri seçip yatağın üzerine attı.
"Oyalanma," dedi az önce aralarında geçen konuşmayı yaşanmamış sayarak. "Eğer saatinde yanımda olmazsan bozuşuruz Taehyung."
Hâlâ kirada oturdukları evden çıkamamışlardı çünkü mobilya konusu birbirine girmişti; Taehyung'un ailesinde, Jeongguk'un ise işlerinde sıkıntılar çıkmıştı. Sanki tüm dünya bir anda üzerlerine gelmeye başlamıştı, feci yoruluyorladı. Bazen havadan sudan bile konuşma fırsatı bulamadan yatağa atıyorlardı kendilerini. Bunun kolay olmayacağını zaten biliyorlardı ama yine de piyangodan çıkar gibi saçma sapan işlerle uğraşmak zorunda kalmışlardı.
Yine de günün sonunda aynı yatağı paylaşıyor olmak bile sabırlı olmaları için yetiyordu.
"Dersten sonra bizimkilerle buluşacağım," dedi Taehyung, Jeongguk'un yastığına sarılırken. "Onlarla çok takılmayacağım, mağazaya senden önce gider, bir bakarım. Bu kadar stres yapma."
"Demesi kolay," Jeongguk üzerine tişörtünü geçirdikten sonra duraksayıp derin bir nefes bıraktı. Ardından yorgunlukla yüzünü sıvazlayıp "Gerçekten şu sıralar her şey öyle üst üste geliyor ki, ben mahvolmasından korkuyorum." dedi boğukça.
"Aşkım," Taehyung elini Jeongguk'a doğru kaldırdı. "Buraya gel." Jeongguk Taehyung'un elini tuttu ve kendisini çekmesine izin verdi. Üst bedeninin çoğu Taehyung'un üzerine yaslandığında ve kalın dudaklarını hemen çenesinde hissettiğinde vücudu bir anda gevşedi. "Hiçbir şey mahvolmayacak, tamam mı? Ne sen buna izin verirsin, ne de ben buna izin veririm. Biraz zorlanıyoruz, evet ama iyi gitmediğimizi de söyleyemezsin."
"Korkutucu olan da bu," Jeongguk çenesini esmer tene yasladı ve gözlerini Taehyung'un gözleriyle buluşturdu. "Her şeye rağmen hayal gibi günler geçiriyoruz, sorun çıksa da beraber halledebiliyoruz ama bilmiyorum Taehyung, endişelenmeden edemiyorum işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
common love isn't for us (don't you agree?)
Fanfictiontabii ki de siradan ask teguka gore degil