Jeongguk'un Taehyung'u yatağında bırakıp işe gitmesinin üzerinden üç saat geçmişti ve bunu yapmak zorunda olduğu için çok üzgündü. Sabah uyandığında Taehyung kollarını beline sıkıca sarmış bir şekilde yatıyordu ve o nefes alma gibi bir zorluk yaşamıyordu. Oysa ki bu tür uzun süreli yakınlıklar onu boğar, nefesini keserdi. Ancak o uyandığında bunu biraz daha sürdürebilmeyi istemişti. Biraz daha Taehyung ile uyumak, biraz daha kendisine sokulmasını izlemek. Taehyung uyurken savunmasız ve çok sevimli görünüyordu, arkadaşının böyle bir yönü olduğunu düşünmemişti. Sert ve duvarları olan biri değildi fakat bu kadar tatlı olmasını da beklememişti.
Telefonunu cebinden çıkarıp Taehyung'un ismine tıkladı. Uyanmıştır diye tahmin ediyordu ama arama beşinci çalışta boğuk bir sesle yanıtlanmıştı. "Alo?"
"İnanamıyorum sana," dedi Jeongguk gülerek. "Hâlâ uyuyor musun?"
"Jeongguk?" Sorar gibiydi, o an arayanın kim olduğuna bakmadan açtığını anladı. Jeongguk susup onun kendine gelmesi için zaman tanıdı, bu yaklaşık on beş saniye kadar sürdü.
"Neredesin?" diye sordu Taehyung, en sonunda.
"Çalışıyorum."
"Ah... Yatağın çok rahat."
"Çok yorgun olmalısın, o yatağa rahat diyebilmen için başka neden göremiyorum."
"Sen böyle söyleyince birden batmaya başladı," Taehyung güldü ama yeni uyandığı için hafif çatlamıştı. "Gece rahat yattım ama."
"Bu iyi." Jeongguk derin bir nefes aldı. "Seni şey için aradım, ben evde yemek yemediğim için buzdolabımın içi boş. Yani kahvaltı yapmak falan istersen fırına gel, sana bir şeyler ısmarlarım. İşin var mıydı?"
"Aslında babamın yanına uğramam gereyordu..." Bir süre sessiz kaldı ve "Ama yanına geleceğim, yarım saate orada olurum." dedi.
"Pekala, o halde görüşürüz." dediğinde Taehyung mırıldanmıştı. Aramayı sonlandırıp kaldığı yerden portakallı çörekleri dizerken dudaklarında Taehyung ile konuşmaya başladığından beri dinmeyen bir tebessüm vardı ve bunun farkında değildi.
***
Jeongguk ürünlerin üzerini bir bezle kapattıktan hemen sonra yerleri süpürmeye başladı. Fırındaki işinin bitmesine birkaç gün vardı, bunu patronuyla konuşmuş ve yeni bir çalışan bulana kadar kalmaya ikna olmuştu. Elbette onları bir anda bırakıp ben ayrılıyorum diyemezdi, bu fazlasıyla kaba bir davranış olurdu, değil mi? Fırında çalışmayı bırakmasının nedeni üç senedir çeşitli işlerde çalışarak biriktirdiği paranın kendine küçük bir dair satın almaya ve üniversiteye başlamak için yetecek kadar olmasıydı. Düzenini oturttuktan sonra ise yapacağı şey kendine yüksek maaşlı bir iş bulmak olacaktı. Artık daha fazla birden çok işte çalışmak istemiyordu ama bir yandan büyük de konuşmak istemiyordu çünkü belki de okul masrafları tahmin ettiğinden daha çok tutabilirdi, o zaman kendisine ikinci bir iş arayabilirdi fakat daha fazlası yoktu. Bunda kararlıydı.
Ailesinden uzak ve az bir miktar da parayla bulunduğu noktaya gelmesi onu yüreklendiriyordu. Evden ayrıldığında üzgün ve hayal kırıklığına uğramıştı. Aynı zamanda sinirliydi de ancak kendini güzel bir şekilde kontrol ederek sabırlı davrandığı için kendisiyle gurur duyuyordu. On sekiz yaşında deneyimsiz birine göre gayet iyi idare etmişti bunca zaman ve şimdi hedeflerine ağır ağır olsa da ulaşmak onu mutlu ediyordu.
Dudakları arasından anlamsız mırıldanmalar çıkıyordu. Şarkı söylemiyordu, yoğun düşüncelerin içinde mutluydu ve bunun farkında da değildi. Aynı bir dakikadan daha uzun ancak iki dakidan daha kısa bir süredir kendisini izleyen Taehyung'un farkında olmadığı gibi. Bu yüzden başını çevirdiğinde onu görünce irkilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
common love isn't for us (don't you agree?)
Fanfictiontabii ki de siradan ask teguka gore degil