Bir süre hiç konuşmadan öylece bekledikten sonra ayağa kalktı Ömer. Büyük bir umutsuzlukla onu izledim.
"Bu durumun tek bir çözümü olabilir." dedi bilge bir insan gibi. Bulduğu çözüme pek güvenmiyordum ama hadi hayırlısı..
"Önce Mete'yle konuşup durumu anlatacaksın. Sonra da Senem kızımızla konuşman şart tabi ama daha kısa olsun istiyorsan ikisiyle aynı anda yüzleşebilirsin. Bunu pek önermesem de daha az sancılı olur."
"İki saattir düşünüyorsun ve sadece bu mu?"
"İki saattir ne düşünüyorum biliyor musun Yıldız? Benim bir abim olsa, bir kızı sevmiş olsam, onunla duygusal ya da tensel bir şeyler paylaşmış olsam ve o kız gidip benim abimi seçse, üstelik bunu gizliden gizliye yapsa ne yapardım?"
"Duruma hiç bu yönden bakmamıştım. Şu an kendimi daha da berbat hissetmeme sebep oluyorsun."
"Beterin beteri vardır. Daha da berbat hissetmeye hazır mısın?"
"Değilim."
"Güzel. Ne yapardım sorusuna geri dönecek olursak; ikisinden de ömrümün sonuna kadar nefret eder, onları asla affetmezdim."
"Ömer lütfen sus."
"Ama.. Eğer ki karşıma geçip beni adam yerine koyarak içine düştükleri durumu makulce -bu kelimeyi hep çok sevdim- bana anlatıp anlayış bekleselerdi, onları anlayıp affedebilirdim. Bak benden izin alsalardı demiyorum, fikrimi sorsalardı demiyorum. Beni önemseselerdi diyorum. Ne düşündüğümü, ne hissettiğimi umursasalardı diyorum. Beni anlıyor musun?"
"Anlıyorum ama yine de affedebilirdim diyorsun. Kesin bir dille affederdim diyemiyorsun."
"Bu benim sorunum olur Yıldız, takılman gereken nokta burası değil. Sen üzerine düşeni yapmış olursun. Yani olay senden çıkar, anladın mı? Bu yasak bir aşk olmaktan çıkar, yalnızca aşk olur. Engel olamadığın bir aşk. İhanet üzerine değil, kalp üzerine kurulmuş bir aşk."
"Neredeyse aklıma yatacak ama bir şeyler eksik."
"Eksik falan değil, korkun sana böyle düşündürüyor." dedi omuz silkip bir sigara yakarken.
"Çok sigara içiyorsun."
"O kadar beyin patlattım, hak ettim bence."
"Sevgi Teyze biliyor mu içtiğini? Sana çok değer verirdi."
"Umarım biliyordur, bu beni görüyor demek olur." dedi yine yarım ağız gülerken.
"Görüşmüyor musunuz?" dedim şaşkınlıkla. Tanıdığım küçük Ömer annesine çok düşkün bir çocuktu.
"Annem biz Bursa'dan taşındıktan iki yıl sonra öldü Yıldız."
Bakışlarında hasret ve pişmanlığı görmek kalbimi alt üst etmişti. Ömer üzgün olmaktan çok daha fazlasını yapıyor ama bunu gizlemeye çalışıyordu. Gözlerim onun için dolmuştu bu kez. Zeytinlerinin ardındaki acıyı görüyor, hatta kendi acımmış gibi hissedebiliyordum.
"Üzülme, alıştım." dedi sigarasını atıp ayağıyla ezerken. Kalkıp sımsıkı sarıldım ona. Önce biraz dursa da sonra o da kollarını bana doladı.
"Alışmadığını biliyorum." dedim fısıldar gibi. Annesine âşık bir çocuktu Ömer.. O, böyle bir şeye alışabilecek son kişi bile olamazdı. Hem zaten hangi çocuk, annesizliğe alışabilirdi ki?
Kollarını benden ayırıp yeniden banka oturdu. Bir sigara daha yakacakken çakmağı elinden aldığımda gözlerini bana dikti. Kızmış mıydı? Umurumda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asrın Yıldızı
Romance"Bilseydin de bir şey değişmeyecekti!" dediğimde ikimiz de sustuk. Yüzüme yaklaştığında nefesimi tuttum. Kokusunu içime çekersem çok daha fazlasını isteyecekti arsız kalbim, biliyordum. "Senden.." dedim ve sustum yeniden. Amacım ondan nefret ettiğim...