"Konuşacak neyimiz var ki bizim? Gittin ve şimdi sevgilinle, çalıştığım kafeye gelmiş beni tanımazdan geliyorsun. Hırkamı da getirmişsin sağ ol ama zahmet etmeseydin Asrın. Neden çöpe atmadın ki?"
"Ecrin benim hiçbir şeyim değil! Haklısın, bana 'git' diyen bir kadınla konuşacak neyim olabilir ki, değil mi?"
"Gitmeyi istemedin mi!"
"Gitmeyi değil, sevdiğim kadının bana 'gitme' demesini istedim yalnızca!"
"Diyecektim! Evet, havaalanına geç kaldım belki ama konuşmama izin verseydin 'gitme' diyemediysem bile 'dön' diyebilirdim.. Bana bir cevap yazsaydın, küçücük bir umut verseydin.. Basit bir mesaj atmak bu kadar mı zordu söylesene? Susmak sana ne kazandırdı?"
"Sen.. Havaalanına mı geldin?"
"Şimdi de yalana mı sığınacaksın? Kenan'la geldik, ama uçağın çoktan kalkmıştı ve Kenan sana bunu söylemedi, öyle mi? Güldürme beni Asrın! O mesajı da gördün ve umurunda bile olmadı! Beni burada, asla sönmeyecek bir ateşin orta yerinde bırakıp orada kendine yeni bir hayat kurdun! Şimdi de bana eşyalarımı mı getiriyorsun?"
"Yıldız bak.. Bana mesaj falan gelmedi tamam mı? Kenan da bir şeyler anlattı evet ama havaalanına geldiğini bilmiyordum, bilseydim-"
"Bilseydin de bir şey değişmeyecekti!" dediğimde ikimiz de sustuk. Yüzüme yaklaştığında nefesimi tuttum. Kokusunu içime çekersem çok daha fazlasını isteyecekti arsız kalbim, biliyordum.
"Senden.." dedim ve sustum yeniden. Amacım ondan nefret ettiğimi söylemekti. Bana yaşattıkları için ondan nefret etmem gerekmez miydi?
"Senden!" dedim bu kez daha yüksek bir sesle ama dahası çıkmıyordu işte. Yalan söyleyebilecek olsam bile bu kadar büyüğünü asla söyleyemezdim.
"Seni, diyerek başlamalısın Asrın Yıldızı. Başka türlüsü yalan olur.." dedi ve çenemi kavrayıp gözlerimin gözlerine sabitlenmesini sağladı.
"Seni seviyorum gibi.. Seni özledim gibi.." dedi alnını alnıma yaslarken. Gözlerimi kapatıp elimde tuttuğum hırkayı daha sıkı kavradım.
"Bu hırkayı buraya getirdim, çünkü artık ömrüme asılı kalanın sadece hırkan olmasını istemiyorum Yıldız. Ona değil, sana sarılmak, onu değil, senin avucumun içinde usulca dans eden saç tellerinin kokusunu duyumsamak istiyorum.." dedi usul usul. Elleri saçlarımı naifçe okşarken sakinleşmiştim.
"Yine gidecek misin?" diye sordum korku dolu bir sesle. Suçlu olan hangimizdi? Affedilmesi gereken kimdi?
"Gitme diyecek misin?" diye sordu o da muzipçe.
Gözlerimi açıp özlediğim eşsiz yüzünü izledim.. Neden bu kadar değerliydi ki kelimeler? Bunu anlayamasam da, ona istediği kelimeyi geç de olsa verecektim şimdi..
"Gitme.." dedim gözlerinin içine bakarak.
"Bir daha sakın gitme.." diye ekledim kollarımı beline dolayıp kulağımı kalbine yaslarken..
Ve işte buradaydı huzur.. İşte burada tamamdım ben. Asrın beni sımsıkı sarıp saçlarıma ardı ardına bir sürü öpücük kondururken kapı açıldı ve bir öksürük sesiyle birbirimizden ayrıldık. Bu hayat üç saniyelik mutluluğu bile çok görüyordu bize..
"Şey.. Ben.. Şey.. Ömer seni merak etti de.. Ondan.."
Adını hatırlayamadığım kız utana sıkıla cümle kurmaya çalışırken kendimi çok kötü hissetmiştim. Sanki fena bir şey yaparken yakalanmışız gibi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asrın Yıldızı
Romance"Bilseydin de bir şey değişmeyecekti!" dediğimde ikimiz de sustuk. Yüzüme yaklaştığında nefesimi tuttum. Kokusunu içime çekersem çok daha fazlasını isteyecekti arsız kalbim, biliyordum. "Senden.." dedim ve sustum yeniden. Amacım ondan nefret ettiğim...