50-Vazgeç

13.3K 924 141
                                    

Ömer yavaşça kaldırdı elinde tuttuğu küçük aynayı.. Zehra donukça baktı bir süre. Sonra elini, yüzündeki derin morluklarda gezdirdi. Gözyaşları sicim gibi akmaya başladığında, onları hıçkırıkları takip etti.

"Bize biraz izin verir misiniz?" dedi Ömer gözlerini ondan bir an olsun ayırmadan.

"Ömer-" dediğim sırada henüz bir şey söyleyemeden elini yanağıma atıp biraz okşadı.

"Senin de dinlenmeye ihtiyacın var.." dedi gözlerini güven vermek adına uzunca kapatıp açarken. O da en az bizim kadar berbat görünüyordu şimdi..

Asrın, kolumu sıvazlayıp beni kaldırırken itiraz etmedim. Odadan çıkar çıkmaz Özgür, Hakan ve Emre anlayışla ayrıldılar yanımızdan. Odama döndüğümüzde kendimi yatağa bırakıp biraz kenara çekildim. Asrın yanıma uzanıp beni kollarının arasına aldığında ona sokulup usul usul ağladım.

Sabaha kadar, ağlamaktan şişip kapanmak üzere olan gözlerime rağmen bir türlü uyuyamadım. Zehra ne haldeydi, Ömer ne yapmıştı, dahası onların yanında olmam gerekirken benim burada ne işim vardı?

Yavaşça Asrın'ın kolları arasından çıkmaya çalıştım. Uyansın istememiştim, hiç uyumadığını nereden bilebilirdim?

"Yolculuk nereye?" dedi imalı imalı.

"Ömer'le Zehra'nın yanına gidecektim." dedim gözlerimi kaçırarak.

"Önce kendini düşünmeyi ne zaman öğreneceksin sen Yıldız?"

"Ben iyiyim.. Gerçekten iyiyim. Onu çok merak ediyorum Asrın, en azından sessizce bir bakıp çıkayım."

Asrın bir iç çekip yataktan kalkarak bana destek oldu. Zehra'nın kapısına geldiğimizde bir süre duraksadım. İçeriden herhangi bir ses gelmiyordu.. Ağlama ya da konuşma gibi..

"Sanırım uyuyorlar." dedi Asrın.

Kapıyı yavaşça açıp içeri girdiğimizde Ömer'in kolları arasında kaybolmuş Zehra'yı gördük. Ömer'in göğsüne sokulmuş uyuyordu.. Uyurken nasıl da sakin ve huzurlu görünüyordu.. Oysa Ömer'in tişörtündeki ıslaklığa bakılırsa ağlayarak uyuya kaldığı kuvvetle muhtemeldi.

Yüzündeki morluklar canımı bir kez daha yakarken Asrın'ın belimi saran ellerini tuttum ve ona döndüm. Saçlarıma bir öpücük bıraktıktan sonra çenemi kaldırıp yüzümü okşadı.

"Hepsi geçecek.." dedi bu kez dudaklarıma bir öpücük kondurarak.

Fısıltılarımıza uyanan Ömer, gözlerini kırpıştırarak bize baktıktan sonra Zehra'nın başını yavaşça yastığa bırakıp yanımıza geldi. Sessizce odadan çıkıp kapının önündeki sandalyelere oturduk. Öyle uzun bir sessizlik olmuştu ki ne diyeceğimi bilememiştim.

"Neden?" dedi Ömer gözlerini karşısındaki duvardan ayırmadan. Anlamamıştım, neyi soruyordu?

"Ne neden?" dedim kaşlarımı çatıp.

"Neden hayatımdaki kadınları koruyamıyorum?"

"Orada bile değildin Ömer."

"Ama olmalıydım. Orada olup onu korumalıydım." Öyle sakin konuşuyordu ki ağlayacağını sandım.

"Selim'le uğraşıyorduk." dedi Asrın onu teselli etmek adına.

"Annem de bu yüzden ölmüştü. Ona yetişemediğim için. Neden hep geç kalıyorum?"

Ömer başını ellerinin arasına alıp konuşmaya devam ederken bizi hiç duymuyor gibiydi.

"Bir şey.. Bir hata.. Nerede, nerede, ben nerede hata yapıyorum?" dedi ayaklanıp. Sonra hızlı adımlarla koridorun sonundaki camın önüne kadar gitti ve durdu.

Asrın YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin