Sürüklenmem bittiğinde Kenan durup ellerini saçlarından geçirerek hatırı sayılır bir küfür etti. Hüzünle bana baktığında daha fazla tutamamıştım lanet yaşları gözlerimde.
Kenan beni kolunun altına alıp sessizce teselli etmeye çalışırken 'gitme' dedim içimden defalarca.. 'Gitme, seni seviyorum..'
Ama o gitmişti.. Bir 'hoşça kal' bile demeden gitmişti hem de.. Son bir kez beni görmeden, bana sarılmadan, kırılmış ve dargın.. Sesini duymama bile izin vermemişti.
Onun gidişinin ardından, Senem yüzünden üç kez değiştirmek zorunda kaldığım telefon numaramı yaz tatili için Bursa'ya dönmeden önce Kenan'a vermiştim, Asrın, olur da aramak isterse diye..
Ömer de bizimle Bursa'ya gelmiş ve yazı burada geçirmek istediğini söylemişti. Bir kafeyle anlaşıp arkadaşlarından birinin yanına yerleşti. Ben de aynı kafede akşamları garsonluk yapacaktım. Üç ay böyle geçecekti geçmesine de nasıl geri dönecektim Ankara'ya?
"Yıldız, atölyeye gidiyorum annemlere uğrayacağım. Oradan da lisedekilerle buluşacağız gelecek misin?"
"Hayır Zehra, ben biraz sahile ineceğim. Bugün izin günüm, biliyorsun."
"Ömer de gelecek, bir izin gününü de bize ayırsan ölür müsün? Düşüne düşüne İspanya'ya varamazsın."
"Gelmeyeceğim, içim almıyor."
"Senin için, kendine eziyet etmeyi alıyor anca. Bursa'ya geldiğimizden beri tek yaptığın çalışmak. Kendini hayattan soyutladığında Asrın geri dönmeyecek."
"Ya ne yapayım?"
"Aramıyorsun da. Vahiy mi inecek adama 'Yıldız pişman oldu' diye?"
"Bilmiyormuş gibi konuşma Zehra! Bir 'hoşça kal'ı da mı hak etmedim söylesene? Tamam, gitme dememekle aptallık ettim belki, doğru. Ama o da fazlasıyla çabuk vazgeçmedi mi?"
"Gururun bu kadar büyükse unut onu! Düşünme!"
"Öğret bana, nasıl unutulur düşünmek?" dedim Romeo'nun repliğini çalarak.
"Başlayacağım Romeo'na! Okuma şu kitapları, daha da eziyet etme kendine! Ben çıkıyorum sen de bize katılacaksın gece. Bitti, o kadar!"
"Zehra-" İtirazımı dinlemeden odamdan ayrılan biricik arkadaşımın ardından dudaklarımı büzerek bakmam bir işe yaramamıştı.
Üzerimdeki pijamalardan kurtulup şortumla tişörtümü giydiğim gibi soluğu sahilde aldım. Şükür ki annemler çalıştığım için bana karışmıyordu. Hep yaptığım gibi kayalıklara oturur oturmaz Kenan'ı aramıştım. Asrın hakkında bir şey sormasam da iyi olduğu haberini veriyordu bana sağ olsun.
"İzin günün biliyorum, ama şimdi müsait değilim." dedi açar açmaz. Ben daha bir şey söyleyemeden arkadan gelen ikinci bir sesle donup kalmıştım.
"Manita mı yaptın lan benden habersiz!" Asrın'dı bu. Dönmüş müydü? Sesi mekanikti sanki.
"Asrın'la görüntülü konuşuyoruz da, bahsetmiştim sana. Kaptan." dedi Kenan.
"Vay benden de bahsedilmiş. Tanıştırsana oğlum o kadar ciddi misiniz?" Lütfen susma.. Lütfen biraz daha konuş ki dinmese de azalsın yüreğimdeki hasret. Özledim seni. Her şeyini.. Her şeyini özledim..
"Asrın gelmiyor musun? Kenan kapat da kiminle konuşuyorsan konuş, hem bu gece uçuşun yok mu senin?" diye ikinci bir ses yankılandığında güçlükle yutkundum. Kaşlarım çatılıp yüreğim sıkışırken nefes alamadığımı hissediyordum. Bu kadın da kimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asrın Yıldızı
Romance"Bilseydin de bir şey değişmeyecekti!" dediğimde ikimiz de sustuk. Yüzüme yaklaştığında nefesimi tuttum. Kokusunu içime çekersem çok daha fazlasını isteyecekti arsız kalbim, biliyordum. "Senden.." dedim ve sustum yeniden. Amacım ondan nefret ettiğim...