1

514 63 162
                                    

MEDYA:  Hilal

                 Manga- Yine Yeni Yeniden

 Antalya'ya ayak bastığım ilk anda boğucu sıcağı yüzümün her tarafında hissedebilmiştim. Güneş'i ve sıcağı seviyordum fakat bazen benim için bile fazla olabiliyordu.

 Kafamı çevirip eğlenen insanları inceledim. Havuza zıplayanlar, su kaydırağından kayanlar, yemek yiyenler... Aralarına katılmayı o kadar çok istiyordum ki...

 Benden sonra arabadan inen Ceylin, çoktan sıcak hakkında söylenmeye başlamıştı bile. Kış insanıydı o, sıcak sevmezdi.

"İçeri girsek ya artık. Ne bekliyoruz?"

"Amcamlar gelmedi daha Ceylin. Onları bek-." Cümlemi tamamlayamadan otelin otoparkına giren siyah Ford'la beraber , ikimiz de sevinmiştik.

 Amcam, geçen ekim ayında tekrardan evlenince , babam bu seneki tatilimizi tüm ailecek yapmak istemişti. Biz, halam , onun çocukları, amcam, yeni karısı ve yeni karısının kızı. Tüm baba tarafım olarak gelmiştik yani. Ben bu durumdan çok memnum olmasam da elimden bir şey gelmiyordu. Daha yeni tanıştığım biriyle tatil yapmak hoşuma gitmiyordu sadece.

"Pişt," dedi Ceylin. " Anlaştığımız gibi bak. Yakışıklı birini görünce birbirimize haber veriyoruz. Saat yönleriyle. Okay?" Ceylin, baba tarafında en sevdiğim akrabam olmakla kalmayıp en sevdiğim kuzenim ve en yakın arkadaşımdı. Onunla her şeyi paylaşabiliyordum ve yanında çok rahattım. Birçok ortak yönümüz vardı ve beraberken hiç sıkılmıyorduk. Benden sadece 1 yaş büyüktü. Bu tatile onunla geldiğim için mutluydum.

"Okay Ceylin. Yol boyunca tekrarladın zaten." İki arabayla gelmiştik otele. Bir arabada bizimkiler, ben, Ceylin ve Ceylin'in kardeşi Yankı vardı. Diğer arabada ise amcamlar ve halam. Ceylin ve Yankı, Mina - yeni yengemin kızı- ile 5 saat kadar yol geçirmek istemediklerini söyleyip bizim arabaya kaçmışlardı. Haklıydılar.

 Hepimiz valizlerimizi alıp koşar adım otele girince tüm gözlerin üzerimize döndüğünü fark etmiştim. 9 kişi kabile halinde aynı anda giriş yaptığımızdan yadırgamamıştım. Bir de hamile annem olduğundan 9,5 kişiydik.

 Teker teker kaydımız yapıldı, bilekliklerimiz takıldı. Kolumdaki beyaz bilekliğe bakıp iç geçirdim. Sadece 1 sene kalmıştı benim de onlar gibi turuncu bileklik takmama. Ceylin, koluna turuncu bileklik takılırken kafasını öne uzatarak bize bakıyordu. Yüzünde yalandan egolu bir ifade vardı. Yankı'yla birbirimize bakıp Ceylin'e göz devirdik.

 Danışmadaki görevlinin dediklerini duyabilmek için babamın yanına gittim.

"Odalarınız 2 saat içinde hazır olacaktır. Eşyalarınızı şu tarafa bırakarak yemeğe gidebilirsiniz. Hazır olduğunda biz size haber vereceğiz. İyi eğlenceler."

 Yemek saatinde olduğumuzu söylemek için Ceylin'in yanına gittim. Gözleri parlamıştı resmen. Onun buraya gelme amaçlarından en büyüğü açık büfe ve çeşit çeşit tatlıydı. Yemek yemeği inanılmaz bir şekilde seviyordu. Önceki ben gibi.

 Neredeyse koşa koşa bizi yemeklere götürdü. Tabağına 6-7 çeşit tatlı doldurup yanıma oturdu.

"Sen de yesene Hilal." Yüzümü ekşittim.

"Canım istemiyor Ceylin. Sen ye. Afiyet olsun." Cevap verme zahmetine bile girmeden gömüldü. Biz Yankı'yla eften püften sohbet ederken bir kere bile konuşmaya katılmadı.

"Ben gidiyorum," dedim. " Oda hazır mı onu sorayım." Kafalarını salladılar.

 Danışmaya gittiğimde odanın hazır olduğunu söyledi. Masaya dönüp Ceylin ve Yankı'ya haber verdim. Annemlerin nerede olduğunu bilmediğimden onları telefonla aradım.

YİNE YENİ YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin