5

180 41 65
                                    

 MEDYA:  Hilal

                   One Republic - Counting Stars

(Medya gözükmüyorsa lütfen haber verin.)

İstanbul'a döndüğümüzde Ağustos sıcağı Antalya'da olduğu kadar olmasa da kendini hissettirmeye devam ediyordu. Aynı anda 9 kişi bir arada olduğundan evde basık, boğucu bir hava vardı.

Eve girdiğimizde kıyafetlerimi yerleştirip üzerimi değiştirdim ve tekrardan yatağa girdim. Evde yapılacak hiçbir iş yoktu, rahat olabilirdim.

Erken kalktığım için tekrardan uyumayı planlıyordum ama beynimde dolaşıp duran iç karartıcı senaryolar buna engel oluyordu.

Acaba şu an ne yapıyor? Notu okudu mu? Ya görüp önemsemediyse ? Keşke kağıdı açık bir şekilde bıraksaydım. Ya kağıt rüzgardan uçup yatakların altına girerse? Ya İngilizce bilmiyorsa? Nasıl iletişim kuracağız o zaman? Belki de iletişim kurmayı hiç istemez. Ya her şeyi kafamda kurduysam? O kadar da olmaz artık! Bu kadar şey oldu, her şeyi kafamda kurmuş olamam. Peki ya öyleyse?

Fazlasıyla derin bir of çekip ters döndüm ve yastığı yüzüme bastırdım. Düşünceler bir an bile peşimi bırakmıyordu.

Kapı tıkırtısı kısa bir an için düşünceleri arka plana itmemi sağladı. Kapıdan içeri önce sarı saçlar,sonra Ceylin girdi.

"Gelebilir miyim?" Kapıyı tıklamasına, cılız sesine ve benden izin almasına bakılırsa aramızdaki mesafe düşündüğümden daha fazlaydı. Çocukken yaptıklarımızı saymazsak Ceylin'le ilk defa birbirimize karşı bu kadar soğuktuk. Biz kavga bile etmezdik ki!

"Tabii, tabii gir." Şaşkınlık modundan hızlıca kurtulup doğruldum ve oturabilmesi için yatakta ona yer açtım. Açtığım yeri görmezden gelip ayak ucumda küçük bir yere sıkıştı. Birkaç dakikalık sessizliğin ardından ilk konuşan o oldu.

"İyi misin, Hilal?" Bu soruyu genel bir soru olarak mı yoksa fiziksel veya mental olarak sağlığımı merak ettiği için mi sorduğunu ayırt edememiştim ama her zamanki cevabımı verdim.

"İyiyim." Bir sessizlik daha. Bir şey demeyeceğini düşünerek tekrardan uzanacakken bir anda heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı.

"Hilal ben çok, çok, gerçekten çok özür dilerim. Böyle olacağını tahmin edemedim. Nasıl böyle bir risk aldım bilmiyorum. Yaptığımın hiçbir mantıklı açıklaması yok, biliyorum, kabul ediyorum. Özür dilerim. "

Beraber geçirdiğimizde son 5 yılda iki kere ağladığını görmüştüm ve üçüncüsüne de şu an şahit oluyordum.

"Sakin ol Ceylin, sakin ol. Sorun yok, tamam." Pikeyi üstümden atıp dizlerimin üstünde doğruldum ve yanına gidip sarıldım. Kolları beni sıkıca sararken ağlamasını sürdürdü. O durana kadar sarıldım.

Ne kadar sürdüğünü bilmediğim bir süre zarfı sonunda benden ayrıldı. Yatağımın yanındaki komodinin üstünden kağıt mendil uzattım ve burnunu silmesini bekledim. Artık aramızın normale döndüğünden emin olunca da Maxim ve Alisa'nın dünkü kısa ziyaretini anlattım.

Tam anlatmamı bitirmişken kapı çalındı ve içeri hızlıca annemle halam girdi.

"Normale döndünüz demek, ha?" dedi annem. Cevap verme gereği duymadan ikimiz de gülümsedik. Ceylin'in gülümsemesi benden daha kısa sürdü ve eski pişman bakışlarına geri döndü.

"Benim yüzümden Maxim'le de doğru dürüst konuşamadın." Burnunu çekti.

"Üzülme sen üzülme, ne olacağını kim bilir?" Gözyaşlarını sildiği peçeteyle origami yapmayı bırakıp anında gözlerini bana çevirdi. Annemle halam da aynı hızda bana dönmüşlerdi.

YİNE YENİ YENİDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin